BİZ Topluluğu, 1’inci Antalya Onur Haftası etkinlikleri çerçevesinde, Antalya Barosu’nda panel düzenledi. Panelde, LGBT bireylerin benliklerinden dolayı şiddete maruz kaldıkları aktarıldı
Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Araştırmaları Topluluğu'nun (BİZ) 1’inci Antalya Onur Haftası etkinlikleri çerçevesinde düzenlediği panelde, katılımcıların soruları cevaplandırıldı. Kadına ve cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadelenin kararlılıkla devam etmesi gerektiği vurgulandı. Antalya Kadın Dayanışma Platformu Sözcüsü Gurbet Kabadayı, açılış konuşmasında toplumsal cinsiyet yönelimleri hakkında çarpıcı bilgiler sundu. Kadın ve erkek algısının toplumda yanlış öğrenildiğini vurgulayan Kabadayı, Türk Dil Kurumunun kadın ve erkek tanımlamalarına yönelik açıklamalarda bulunarak, “Cinsiyet doğaldır, toplumsal cinsiyet sosyo-kültüreldir. Cinsiyet biyolojiktir, toplumsal cinsiyet insan icadıdır. Cinsiyet, cinsel organlardaki görünür farklılıklara ve buna bağlı olarak üreme işlevindeki farklılıktır. Toplumsal cinsiyet ise eril ve dişi niteliklere, davranış modellerine, sorumluluklara işaret eder. Ailede, okulda kadın ve erkeklere öğretilenler çok tuhaf. Ailede erkeğe verilen isimler sürekli gücü simgelerken, kadınlarda bu sürekli korunmaya muhtaç olduğu algısını yaratıyor. Toplumda sürekli kadın ve erkeğin güç mücadelesi var. Kadın olmak, erkek olmak bir mücadeleyi gerektirmez. Ailede ve ilkokulda öğretilen kadın erkek tanımlamaları, kadını güçsüz göstermektedir” dedi. Kabadayı, feminizm, toplumsal cinsiyet, kadınlara ve LGBTİ'lere yönelik şiddet, ayrımcılık, nefret söylemi ve suçu konuları hakkında bilgiler paylaşarak, cinsiyet ve toplumsal cinsiyet konularının birbirinden farklı konular olduğuna dikkat çekti. Toplumda cinsel ayrımın ailede küçük yaşta başladığına dikkat çeken Kabadayı, kadın ve erkek arkasında cinsiyet mücadelesi yürütüldüğünü ifade ederek, bu mücadelenin gereksizliğine değindi.
Her birey eşittir
BİZ Platformu üyesi Seda Kocabıyık ise, kadınlara, LGBTİ’lere yönelik şiddetle ilgili bilgiler aktararak, “Her birey eşittir” dedi. Şiddetin üç temel döngüsüne dikkat çeken Kocabıyık, “Toplam 7 çeşit şiddet türü vardır. Fiziksel, psikolojik, ekonomik, cinsel, dijital şiddet, ısrarlı takip, flört şiddetidir. Erkeklerin sürekli kadınlara şiddet uyguladığı bir dönemdeyiz. 2016 yılında erkekler 261 kadın öldürdü. Bu cinayetlerin yüzde 43'ü eş, yüzde 8'i sevgili, yüzde 15'i eski partner, yüzde 11'i akrabası tarafından işleniyor. İstatistiklere göre, her 4 kadından 1’i eşinden boşanmak istediği için öldürülüyor. Kadınların yüzde 9'u şiddet ve şikayetlerine korunma kararlarına rağmen öldürülmüştür” dedi. 2016 yılında basına yansıyan toplam 397 olayın kadın cinayeti olduğunu aktaran Kocabıyık, “Kadın toplumda ötekileştirilmektedir. Aynı şiddet LGBT'lilere de yöneliktir. LGBT bireyler, benliklerinden dolayı şiddete maruz kalıyorlar. Gay erkekler, trans kadın bireylerin cinsiyet üstünlüğüne ve ayrıcalıklarına ihanet ettikleri, bu yüzden cezalandırılmaları gerektiği yönünde yaygın bir inanış var. Son 6 yılda 34 trans kadın ateşli silahla, kesici aletle ya da dövülerek öldürüldü. Toplumdaki bu algının değişmesi gerekiyor" şeklinde konuştu.