Antalya Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Edebiyat Öğretmeni Bahri Uğur Karadeniz, hazırladığı İMOK projesiyle öğrencilere üniversitenin kapısını aralatıyor
RÖPORTAJ: Esra ALTUNKES
İstikrar, Motivasyon, Ortama Katma (İMOK) Projesi ile ilgili Akdeniz Manşet Gazetesi’ne açıklamalarda bulunan Edebiyat öğretmeni Karadeniz, “Proje, meslek liselerinde öğrenci verimliliğini artırmayı hedeflemektedir. Başarıya giden yolda benim görevim onlara ışık tutmak oluyor” ded
Kanadı kırık bir kuş
Projeyi kanadı kırık bir kuşa benzeten Karadeniz, “Velilerimizin gayreti olması ne ders ne etkinlikler olabilirdi. O derece garibiz. Mesai arkadaşlarım da şifahen aferin, iyi, bravo diyorlar, fakat icraatlarda bulunamıyoruz. Bütün iş üstümde olunca ben de her tarafa yetemiyorum” dedi.
E.A.: Projeniz hakkında bizi aydınlatabilir misiniz?
B.U.: Öncelikle projemizi merak edip buralara zahmet buyurduğunuz için teşekkür ederim. Bu sayede ben de sesimi belki duyurabileceğim. Proje, meslek liselerinde öğrenci verimliliğini artırmayı hedeflemektedir. Projemle, 10. sınıf öğrencilerinden gönüllü bir grubu 3 yıl boyunca gelişimini takip ederekten üniversiteye yerleştirmeyi hedefliyorum. Meslek liselerinin başarı durumları hepimizce malumdur. Başarıya giden yolda benim görevim onlara ışık tutmak oluyor. 15-20 kişilik bu grupla hem ders faaliyeti hem sosyal faaliyet yaparak öğrencilerimizin sağlıklı ilişkiler kuran, başarıyı isteyen gençler olmalarını sağlamaya çalışmaktayım.
E.A.: Projenize katılan öğrencileri nasıl seçiyorsunuz?
B.U.: Öğrenci seçimi zor olmuyor. Doğrusunu söylemek gerekirse öğrencilerimizi projemize çekebilmek için mücadele veriyorum sadece. Gençlerimiz arasından iştirak edenler az olduğu için seçim yapmıyoruz yani. Öncelikle projemi sınıflarımda duyuruyorum. Diğer sınıfları da geziyorum. Çok fazla gönüllü bulamıyorum. Geçen seneki grubumda motivasyon için 4 ay harcamıştım. Bu sene pek fazla zorlanmadım. Toplamda 35 öğrencimiz var. Burada esas olan, veli zoru görmeden bize katılacak istekli öğrencilere kapılarımızın açık olduğunu vurgulamak istiyoruz. Veliler çok istekli ama ya öğrencilerin yüreği buna müsait mi? Zorla güzellik olmuyor anlayacağınız.
E.A.: Veliler dediniz, onlarla bir araya geliyor musunuz?
B.U.: Veliler bizim gizli destekçimiz. Sene başı toplantılarımızda projemizi dilimin döndüğü kadar tanıttım. Destek gördüğümüz de aşikardır. Projemizin sosyal etkinlik ayağında velilerimize minnet borcumuz vardır. Bir velimiz mangal ziyafeti verdi, bir diğeri Antalyaspor’un maçlarına girmemizi sağladı, bir başkası piknik programına yardımcı oldu. Biz ne istesek onlar güler yüzle destek olmaya devam ettiler. Zaman zaman veli-öğrenci katılımıyla toplantı yaparak durum değerlendirmesi de yapmaktayız.
E.A.: Sosyal etkinlikleri eğitim-öğretim kanalında nasıl ilişkilendiriyorsunuz, ders başarısı için gerekli midir?
B.U.: Elbette gereklidir. Bakın biz hafta içi sabah akşam okula gelen bu gençlerden zamanlarından fedakarlık yapıp programlarımıza katılmalarını bekliyoruz. Onlar uykularından çalıp fazladan eğitimi göze alıyorlar, pekala uyuyabilir, gezebilirlerdi. Projemize katılanların sonu tatlı yorgunluk ya da bıkmaktır. Bu nedenlerle proje öğrencilerimi dinlendirmeyi de hedefledim. Etkinliklerin bizi kaynaştırarak, yorgunluğumuzu atabileceğimize inandık. Projem yaşamımdan izler taşıyor. Ortaokulda gittiğim Bursa gezisini unutamam. Demek ki dersler uçuyor, geziler kalıyor.
E.A.: Sosyal etkinliklerde hiç sıkıntı yaşadınız mı?
B.U.: Evet, sıkıntı hayatımızın her döneminde yaşarız elbette. Çocuklar, hepimizin biriciğidir. Velilerimizin bazıları etkinlikten korkmaktadır. Biz zaten tehlike arz eden etkinlikleri yapmıyor, birçok konuda önlemlerimizi de alıyoruz. Ufak bir tehlike hayatımızın her yanında vardır, tevekkülü biraz öğrenmemiz gerekir. Gerisini hayır ve şerrin sahibine bırakıyoruz. Diğer bir açıdan etkinlikler, öğrencinin grup havasını tatmasını sağlamaktadır. Mükemmel dostlukları kurabilmek, sağlıklı arkadaşlıklar edinebilmek için de lüzumludur. Gelecekte kendilerine yardım edebilecek kişilerle tanışmaları, onlarla paylaşımda bulunmaları, kendi yaşamlarını kolaylaştıracaktır. Doğrusu bu büyük bir kazanımdır. Sıkıntılarımızdan bir de şudur: Tiyatro, sinema, gezi, sergi, sanatçı ziyaretleri, piknik, bisiklet turları daha uygulanabilir, tehlikesiz. Az sorumluluk alıyorum onlarda. Ben istiyorum ki sponsorlar olsa ve bu aktivitelerde çocuklarım para ödemeseler ne iyi olur değil mi?
E.A.: Yardım ve dost demişken, projenize kurum ve kuruluşlardan destek gördünüz mü?
B.U.: Projem kanadı kırık bir kuş gibi. Velilerimizin gayreti olması ne ders ne etkinlikler olabilirdi. O derece garibiz. Mesai arkadaşlarım da şifahen aferin, iyi, bravo diyorlar, fakat icraatlerde bulunamıyoruz. Bütün iş üstümde olunca ben de her tarafa yetemiyorum. Ders programının, etütlerin takibini mi yapayım, geri dönüşümlerle mi ilgileneyim, sosyal etkinlik planlaması mı yapayım? Kendi aramızda görevlendirmeler yaptık biz de. Aferin çocuklarıma! Fena da sayılmazlar doğrusu. Estek köstek gidiyoruz onlarla. Projemizi İlçe Milli Eğitime sunduk, onaylandı. Ama o kadar. Bizi duyan bilen, sen ne yapıyorsun kardeşim diyenimiz yok. Yalnızız romanını yaşıyoruz. Ben maestro, öğrencilerim koro, yer ıssız, sessiz bir ada. Anlayacağınız kendi halimizdeyiz. Sponsor arayışında da ilginç şeyler yaşadım. Şimdi bunlarla konuyu dağıtmayayım. Başka bir sefere anlatayım. Projemde okullarımızın cazibesini artırmayı hedefledim. Buna canı gönülden inanıyorum ki projenin üzerine gidip eksikliklerini giderebilseler; milletimiz, özel okullara rant sağlatmayacaktır. Söyler misiniz kim devletin yapabileceği işe para harcar? Biz, bize gönül veren, başarılı olmak isteyen, inanmış öğrencileri barındırabiliriz diyoruz. Devletimiz bunu yapabilir, bir başarı birimi kurar, isteyene destek verir diyoruz. Devletimiz bu uygulamayla milli iradeye kazanç sağlayabilecektir.
E.A.: Hocam bir projeden milli iradeye yürüdünüz, fazla iddialı olmadı mı? :)
B.U.: Evet. Jule Verne aya kapsülünü gönderen romanını yazarken hayal kuruyordu. Sonradan gerçekleşti tabii uzay yolları. Bizleri yaşatan biraz da hayallerimiz değil midir? Benimki biraz daha gerçekçi gibi. Ben sokaklardaki amaçsız gençleri gördükçe rahatsız oluyorum. Onlar bizim çocuklarımız. Türkiyemiz kalkınacaksa gençlerine sahip çıkmalıdır. Bizler de öğretmen olarak toplumun bir bölümünü teşkil ediyoruz. Hep şunu duyuyorum: ‘Bunlar meslek liseli, bunlardan bir şey olmaz’. Bizim isyanımız bu; bize katılan gençlerin de isyanı bu. Projemi oluştururken 15 yıllık öğretmenlik deneyimimi kattım. Yeni neslin algı ve yaşam biçimini harmanladım. Eğitim sistemimizdeki eksikleri görmeye çalıştım. Devletimiz güzel iş çıkardı Fatih Projesi ile. Çünkü gençlerimizin algı biçimleri gelişen teknoloji ile görsele kaymış durumda. İşte benim hayalim de tam burada. Okullarımız gençlerimizin gerçek bir yaşam alanı. Okulun bitmesini isteyen değil, okulda zaman geçirmeyi isteyen gençler…
E.A.: Sözlerinizden anladığım kadarıyla bütün okulu kapsayan bir proje değil, bu kısıtlama gerekli miydi?
B.U.: Evet, gönül ister ki bütün öğrencilerimize keyif verelim, emek verelim. Ancak bu boşa bir uğraş olur. Yaşamlarımız beş parmağın farklılığı gibi. Bizim önümüzde olan şudur: Devletimiz Meslek Lisesi öğrencilerinin biraz gayret etmesini istiyor ve imkânları önümüze seriyor. Bizim zamanımızda bulunmayan imkânlar onlara açık görünüyor. Edirne’den tutun Kayseri’ye kadar organize sanayi bölgeleri kuruldu. Her taraf iş imkânıyla dolu. Ben istiyorum ki öğrencilerim baş kısımları doldursun. Olay budur. Biraz gayretli olanlar bizimle beraberler. Bizden ayrıca kazançları da grup duygusu olacak, birbirlerinin ellerinden tutacaklardır. Şimdilik proje kapsamındaki öğrencilerle yolumuza devam edebiliriz. Örnek teşkil edebilecek gençlerin ön taraftan ilerlemesi referans olacaktır. Israrla derslere devam eden öğrencilerim var. Hayta olanları da yok değil tabi. Tatlı yaramazları da var. Derslerde üstün başarı sağlayanları da seçmişliğimiz yoktur. Bu öğrencilere sosyal faaliyet uyguladığımız zaman; öğrenciler, sosyal hayatla beraber dersi tanımaya başlamaktadır. Yani dersi eğlence aracı olarak görmeye başlamaktadır. Gözlerindeki ışıldamayı bir görmelisiniz!
E.A.: Projeyi uyguladığınız öğrencilerde farkındalık oluşturabiliyor musunuz?
B.U.: Elbette oluşmakta. Projem salt bir ders uygulaması değildir. Dersin yanında kültür, ahlak, saygı, sevgi ve grup ruhu aşılanmaktadır. Grup ruhu iyi olanı özendirdiği içindir ki birlikteliklerinden çok şey öğreniyorlar. Bu onların bizim istediğimiz oranda kişilik geliştirmesini sağlamaktadır. Grubun farkı daha 11. sınıfta olmalarına rağmen ortaya çıkmaktadır.
E.A.: Projenizi İMOK olarak adlandırmışsınız, açılımı var mıdır?
B.U.: Evet, projemin adını öğrencilerim vermiştir. (İ) İstikrar, (M) Motivasyon, (OK) Ortama Katma olarak adlandırmışlar. Bu onlardan aldığımız enerji ile ortaya çıkmış bir proje oldu güzel de oldu. Milli Eğitime onaya sunarken EĞİTİM KOÇLUĞU PROJESİ idi. Şimdi nereden nereye gelmişiz, bakar mısınız? Müsaade ederseniz açılımı biraz derinleştireyim. İstikrar derse devam etmenin önemini vurgular. Dersler zincirin halkaları gibi birbirini tamamlıyor. Halka koptu mu geri kalıyoruz. O sebepledir ki yoklama alıyor, takiplerini yapıyorum. Derse gelemeyende bir suçluluk duygusu oluşturuyoruz. Çok olmuştur öğrencinin gelemeyişini soruşum. Gelmeyeni öldü sayıyoruz da… Motivasyon amacımıza yönelik ilerlememiz demektir. Niçin bir araya geldiğimizi biliyoruz. Aylık toplantımızda amaçlarımızı sık sık tekrarlıyorum. 10. sınıftan itibaren bu konuşmaları sürekli yapmakla fayda umuyoruz. Ortama Katmayı açıklamakta biraz zorlanacağız. Elinde olmayan imkânlarla bizlerle beraber olmuştur çoğu öğrencimiz. Ama bu kader değildir dedik. Her okuldan başarı çıkabilir dedik. Çok iyi olsalardı bizimle olmazlardı değil mi? Meslek kanalında eksik olan ortamdır. Ortam iyi oluşturulursa bu çocuklar çok iş çıkarır. Bana göre meslek öğrencisinin düz lise öğrencisinden farkı başarı değil; beceridir. Beceri bizim tarafımızdan işlenebilirdir. Çünkü bu çocuklar birebir dersi sevmezler, dağınık öğrenirler, bu dağınıklığı sosyal etkinliklerle toparlayabiliyoruz. Gençleri dışarıda kurtlar, kuşlar bekliyor. Çevre çok önemli gençlerimiz için. Enerjileri ile yanlış ortamlara katılmaları, hatalı işlere girişmeleri an meselesidir. O sebeple okulumuzu daha işler, daha aktif kılabilirsek gençler, aradıklarını dışarılarda değil; bizlerde bulacaktır.
E.A.: Projenizde yaptığınız ders uygulaması farklılıklar içeriyor mu?
B.U.: Tamamen farklı bir uygulama yapmaktayız. Geleneksel olanı yeniden keşfettik diyelim buna. Projemiz ne okul ne dershane ne etüt uygulamasına benzemektedir. Önem arz eden dersler sırası geldiğinde teker teker işlenmektedir. Ben 10-15 çeşit dersi aynı anda yüklemeyi doğru bulmuyorum. Çünkü bu uygulama dikkat dağınıklığına neden olmakta, çeşitleme mideye zarar vermektedir. Biraz ondan biraz bundan derken öğrenci dağılmaktadır.
Ben, Mat 1’i ilk altı ay öncelikli uygulatıyorum; çünkü diğer sayısal ifadeleri anlamanın temel koşuludur Mat 1. Sonra geometri, kimya, fizik ve diğerleri diyerek devam edeceğiz.
E.A.: Uğur Bey, umarız projenizden başarı elde edersiniz. Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Hocam sen istersen yaparsın Allah utandirmasin.