Sporda ahlakın önemine dikkat çeken Sifu Murat Kaplan, “Hangi sporu, sanatı ya da mesleği yapıyor olursak olalım, bir numarada iyi insan, dürüst insan ve milli değerlere sadık olmak gelmelidir” dedi
Değerli Akdeniz Manşet okurları dün Kung-Fu stillerinden Wing-Chun eğiticisi Sifu Murat Kaplan ile röportajın ikinci serisi “Türk Kung-Fu’su” hakkında bilgi vermiştik. Bugün ise yine Wing-Chun temelinde serinin üçüncü yazı dizisi “Ahlâklı Sporcu Yetiştirilmesi” konusunda bu sanatın katkılarından bahsedeceğiz. Keyifli okumalar… Sifu Murat Kaplan ahlâklı sporcu yetiştirilmesi konusuna değinmeden önce Wing-Chun sanatını biraz daha tanımak adına;
** Wing-Chun için Federasyon çalışmaları var mı?
Birkaç yıl önce Wushu Federasyonu’na dahil edildi. Şimdilerde biz de ekip olarak Wushu Federasyonu’na ekip olarak bünyesine gireceğiz. Yılın belirli dönemlerinde eğitmenlik çalışmaları, seminerler, kişilerin bilgilerini test eden çalışmalardan söz edebiliriz. Ekoller ayrımı gözetmeksizin, Çinli Hocaları davet edip, onlardan fikir alışverişi yaparak katkı sağlayabiliriz.
**WingChun ile diğer dövüş sanatları arasındaki farklar nelerdir?
En temel fark, Wing-Chun spor değil. Herhangi hakemlik sistemi yok. Herhangi yarış veya müsabaka sistemi bulunmuyor. Yeni yeni bu konu hakkında çalışmalar var ama şu an için böyle bir şey söz konusu değil.
Wing-Chun daha çok özel eğitimlerde kişilerin hayatta kalma çabalarına yönelik olarak kullanılıyor. Buna bağlı olarak doğrudan kişileri etkisiz hale getirmeye yönelik temel teknikleri barındırdığından özel harekatçılara bu eğitim veriliyor.
Bir diğer önemli fark ise, WingChun modern dünya eğitim sistemi içerisinde aile yönetimi, şirket yönetimi, herhangi bir ekip yönetimi gibi sistemlerin içine sirayet edebiliyor. Özellikle büyük işletmelere Wing-Chun eğitimleri veriliyor.
**Wing-Chun daha çok hangi kavram içerisinde kullanmak daha doğru olacaktır?
İlla ki bir kavrama oturtmak oldukça zor. Wing-Chun, ruh, beden ve aklın birlikte uyum içinde çalışması temeline dayanan, netice merkezli, bilimsel, fevkalade etkili bir sanattır.
** Peki savaş sanatı veya dövüş ifadesi doğru olur mu?
Savaş sanatıyla dövüşün doğrudan ilgisi yok. Savaşın buradaki anlamı hayatta kalma becerisi (siyasi, sosyal, ekonomik her anlamda). Kung-fu’nun temelinde yumruk ya da tekme vurduğunuz anda sanat biter, fiziksel dövüş başlar. O zaman da siz, sanatçı olmaktan çıkarsınız. Bizim bu konuda temel amacımız, dövüşmekten ziyade, dövüşmeden çözmeyi ilke edinmektir. Yani herhangi bir kargaşayı dövüşmeden, çatışmadan çözebilme becerileriyle donatıyoruz kişiyi. Fakat öyle bir donatıyoruz ki, kullandığı halde kargaşayı fiziksel olarak en hızlı şekilde çözebilecek hız, beceri ve güce sahiptir. Wing-Chun müfredatı ezber ve kurallardan ziyade kişilerin becerilerini geliştirmeye yöneliktir. O beceriler bedensel değişimiyle birlikte, zihinsel becerilere de yansıdığı için Wing-Chun çalışan kişilerin çift lobunun çalıştığı ve beyne katkı sağladığını ifade eden araştırmalar var. Hatta bu çalışmaların birkaçını nöroloji uzmanı dostumuzla birlikte yürüttük. Fevkalade katkı sağlayan etkin bir savaş sanatı. Karar verme becerilerini çok geliştirdiği için CEO ve yöneticilere aktarıyoruz. Hatta Antalya’nın en büyük işletmelerinden birinin CEO’su, üniversite öğrencilerine deneyimlerini aktarırken, Çin’e gidiyoruz oradaki devasa büyük fabrikaların, işletmelerin ve markaların CEO’larının Kung-Fu ustası olduğuna şahit olduğunu söylüyor. Güvenilirlikleri, karar verme becerileri, sorun çözme, kriz yönetim becerileri, disiplinleri ve sıkı çalışmaları gibi birçok özellikleri nedeniyle Kung-Fu ustalarını işlerin en başında tutuyoruz. Tarihte de yine hükümdara yakın kimseler hep Kung-Fucu seçilirmiş. Bazı zamanlarda sadece yumruk-tekme atan gelenekten gelen Kung-Fucular geliyor. Bunlar Kung-Fucu değil dövüşçüdür, biz onlara gidin fitness yapın diyoruz.
**Savunma sanatlarındaki bazı teknikler ile Akupunktur arasında bir bağ var mıdır?
Doğrudan bir bağ söz konusudur. Hatta biz ona Dimmak diyoruz. Her Kung-Fucudimmak çalışır. Dimmak, ölüm dokunuşu demektir. Bu eğitim sadece çok üst düzey çalışan ustalara verilir. Wing-Chun Soyağacına giren ustalara akupunktur ve meridyen bilgisi verilir. Vücuttaki bazı noktalara ki bunlar kas birleşim noktaları gibi bazı sinir uçlarının geçtiği meridyen noktaları gibi vuruşları içerir. Kesinlikle savaş sanatlarının en üst düzeyde kullanımını içerir. Bizde de üst düzey çalışmalara geçildiğinde ChinNa ve Dimmak çalışması yapılıyor. ChinNa’da kemik kas dokularını kırma ve parçalama üzerine yönelik, dimmak da, vuruşlarla kişiye geçici etki bırakan teknikler bulunur.
Akupunktur, bugünlerde Sağlık Bakanlığı tarafından giderek kabul gören bir dal haline geldi. Özellikle Kanada ve İngiltere’de ileri yaşlarda oluşabilecek kronik hastalıklara karşı reçete olarak yazılabilecektir. Çok fazla bilimsel araştırma olduğundan resmi anlamda karşılık bulabilecektir. Wing-Chun eğitimlerinde Sifu seviyesine gelen eğitici mutlak suretle Çin tıbbı eğitiminden geçer. Akupunktur bunlardan sadece bir tanesidir. Bizim tarihimizde Türki Halkların Şaman inanışında kullandıkları vücutta şifai dokunuşlar olduğunun benzeri bir örneğidir.
**Gazi Mustafa Kemal “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlâklı olanını severim” derken kast ettiği temel ilkenin sporcunun fiziksel ve düşünsel yeteneğinin yanı sıra karakteristik yapısına vurgu yapmaktadır. Ülkemizde yetiştirilen sporcularda bu karakter seviyesini nasıl yorumluyorsunuz?
Wing-Chun çalışmalarında ahlâk en temel kriterdir. Bazen bazı öğrencilerimize şu veya bu konularda kendini düzelt, üç ay burada yoksun diyoruz. Bazılarını da bir süre deniyoruz herhangi düzelme emaresi yoksa tamamen bağlarımızı koparıyoruz.
Bizim her ay eğitimlerimizin dışında ücretsiz seminerlerimiz de oluyor. Bunları şu nedenle yapıyoruz. İş, aile ve sosyal çevrelerinde bireylerin hayat kalitelerini yükseltmek amacıyla bu seminerleri ve eğitimleri veriyoruz. Çünkü bu işin köken itibariyle yumrukla, kavgayla, tekmeyle ilgisi yok. Daha kaliteli yaşamla var. Zaten günümüzde kılıç kuşanıp, savaşa giden, kavga eden yaşantı kalmadı. Dünyada artık aklın, kalp ve vicdanla çalışabileceği, öngörüleri, sezgileri gelişebilen insanlara ihtiyacı var. O yüzden Gazi Mustafa Kemal’in bu sözüne bayılıyorum. Ülkemizde sporcu yetiştirirken, bu konunun sadece sözde ya da duvarlarda kaldığını görünce üzülüyorum. Uygulamada çok geri kalındığını görüyorum. Bir örnek vereyim; neredeyse çoğu dövüş sanatı antrenörlerini işimiz gereği tanıyorum. Toplamda yüzbinlerce insan savaş sanatları ya da dövüş sporları yapıyor. Bunlarının hepsinin temelinde ahlak, iyi insan olma, dürüstlük gibi bizim öz kültürümüzün değerleri var. Aynı zamanda insan olmanın değerleri var. Uygulayan insan sayısı çok az. Yani söyleyemeyeceğim kadar az. Hiçbir arkadaşıma gönderme yapmıyorum ancak şu çağrıyı yapmam gerekiyor; hangi sporu, sanatı ya da mesleği yapıyor olursak olalım, bir numarada iyi insan, dürüst insan ve milli değerlere sadık olmak gelmelidir. Eğer bunu öğretemediyseniz, hangi meslek dalı, hangi unvanda olsanız bile önemi yoktur. Etkisiz, başarısız ve hatta zararlısınızdır. Çünkü çok önemli makamda kötü bir insansınızdır. Önceliği kişisel olarak; ahlaki, milli değerler, iletişim becerilerine, bilinç ve şuur becerisine vermezsek, çok iyi matematik bilen, çok iyi tekme atan kişiler yetişse bile karşılığında bir değer elde edemeyiz. Bu toprağa ve bu bayrağa sahip çıkacak insan yetiştirmeliyiz. “Büyük bütçeler var ama küçük zihinler var.” Kalpler kirli, kalpler makam hırsıyla bozulmuş. İnsanlar bir federasyon başkanlığı seçimi için birbiriyle çatışıyor. Değer mi? Yüzbinlerce sporcu; kardeşleriyle, annesiyle babasıyla birlikte milyonlar eder. Düşünsenize biz milyonlarca insana dokunup, kalbine değerleri aşılayabilsek, milli şuuru verip, üsluplu konuşmayı anlatsak, birbirine yardımsever olmayı gösterseydik milyonlarca insan yaşanılan bir sürü felaketi yaşamazdı. Zaten tasavvuf kültüründe öğretici elif gibiyse, yanına gelen kıvrımlı insanlar da ona benzeyerek gider.
**Peki yetiştirdiğiniz sporcularda salonda verdiğiniz Wing-Chun eğitiminin onların günlük yaşantılarında bireysel becerilerine ve ruhsal durumlarına ne gibi katkıları olmaktadır? Sporcularınızın Wing-Chun’u içselleştirdiğinde karakterlerinde ne gibi değişimler yansımaktadır?
Bununla ilgili çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Bizimle çalışmaya başlayanların özellikle birinci derecede yakınları, gerek arayarak, gerek e-posta göndererek teşekkür ediyorlar. Mesela eşiyle ilgili sorun yaşayan hanımefendi, eşinin önceden çok öfkeli ve kırıcı olduğunu, WingChun sonrasında çok sakin ve mutlu olduğu ifade ediyor. Hayatımız değişti diyor. Bir başka örnekte ise, iş yerinde bizim şef asardı, keserdi; şimdi ekip elemanı bize çok naif davranıyor, katkı sağlıyor diyerek teşekkür etti. Yaşı 65 olan şeker hastası sporcumun ifadesi: “hocam tüm değerlerim normale döndü” diyerek mutluluğunu dile getirdi. Psikoloji ilminde “aslında insanı tedirgin eden olayın kendisi değil, olayla ilgili düşünceleri ve toplumun onunla binaen anlattıkları ve öğrettikleridir” ifadesinde %90 zihnimizin ürettiği varsayımlar, korkular, kaygılarla tepki veririz, oysa %10 hakikati temsil eder. Bizi de maalesef ürettiğimiz varsayımlar yönetir. İşte Kung-Fu’da müfredatta var olan, mecburi katılım zorunluluğu olan “sorun çözme, karar verme, ikili ilişkiler, bireysel sorunlarla ilgili duygu dönüşüm metotları” gibi söyleşiler yapılmaktadır. İçselleştiren arkadaşlarımız bu örnekleri yaşıyorlar. Mutlular, onlar mutlu olunca biz de mutlu oluyoruz. Bazılarını uzaklaştırıyoruz. Şu kadar uzak duruyorsun ama benimle irtibatını kesme. Dolayısıyla düzeltmesi gereken şeyleri söylüyoruz. Çalışmalarımıza katılanlar arasında neredeyse kimse sigara içmiyor. Başka bağımlılıkları olanlar bıraktılar. Saldırgan tavırları olan, sokakta sürekli dövüşen tipler vardı onlar da kötü alışkanlıklarını bıraktı. Birbirlerine saygı duyup, topluma örnek olmaya çalışıyorlar. Bireyler olgunlaşıncaya kadar sokakta kavga ile kendilerini ispat etmeye çalışır hatta bu süreç olgunlaştıktan sonra bile bir takım yollarla vücut geliştirme gibi toplumda günlük popülarite olarak karşılık bulan sağlıklı yaşam algısı yönetiliyor. Aslında Wing-Chun sanatı ile hedeflenen misyon ve vizyon doğrultusunda doğru bir algı yönetilebilir mi?
Toplumsal anlamda bizimle yolları kesişen insanlara biz bu değerleri anlatmaya çalışıyoruz. Vücut geliştirme şampiyonu bir arkadaşın itirafı vardı: “biz bu işe girdik çok pişmanız, fevkalade zararlı bir şey siz yapmayın” demişti. Çok çeşitli alanlardan uzmanlar çağırıp, Kung-Fu yapan, Wing-Chun yapan arkadaşlarımıza hep bilinçlendirme toplantıları yapıyoruz. Akdeniz Üniversitesi’nden, tıp fakültesinden, bankadan uzmanlar gelip yol gösteriyorlar.
Mevcut algının kırılmasına yönelik saldırılar belli mihraklar tarafından yönetiliyor. Buna yönelik güçlü politikaları ortaya koyması gerekiyor. Tabi devlet politikaları da kimi zaman yeterli olmuyor. Spor dallarını temsil eğitmenlerin, sporcuların da özel yaşamına dikkat etmeleri gerekiyor. Spor Bakanlığı hakkıyla iyi politikalar yürütse de maalesef dışarıda algı tam tersi işletiliyor. Çünkü belli başlı kurumlara emanet edilen kişilerin onun bunun tanıdığı olunca, hakkıyla bu işi yapabilecek ve ahlâken de temsil edecek insanlar arka planda kalıyor. Bu yüzden algı yönetimini yapan mihraklar sonuç alıyorlar. Bunun sonucunda, devasa fitness tesisleri kuruluyor, çocuklar ve gençler fitness merkezine gidiyorlar. Sonra kaslarını şişirmek maksadıyla ilaç alanlar, öncelikle kardiyografik sıkıntılar gibi elzem sorunlar yaşıyor.
Bana sorarsınız, bu sanatla uğraşan eğitici, baba, veli, üniversite hocası olarak mutlak suretle bu politikaları geliştiren, belirleyen ve uygulama noktasına koyan kişilerin çok ciddi teftişte bulunulması gerekir. Başlangıçta o kurumlara nitelikli kişileri getirmesi, eksikse sorunların giderilmesi ve yetiştirilmek üzere projelerin geliştirilmesi lazım ki işte o zaman çocuklarımızın fitness merkezi gibi yerlerden alıkonarak daha aklı başında işler yapsın.
Bu noktada çözüm isteniyorsa, sadece bir kurumun değil, herkesin belli başlı sorumlulukları üstlenmesi gerekiyor. Hepimiz birbirimize destek olacağız. Bu gençleri daha iyi işlerle muhatap edeceğiz. Benim normal tempom yüksek, ama söz konusu geleceğimiz çocuklar ise bu eğitimlerden asla geri planda durmuyorum. En büyük arzum, çalışmaya 40-50 öğrenci geliyorsa o gençlerin dünyalarına ve hayallerine olumlu dokunuşlar yapabilme ümididir. Bu ümidi destekleyecek her türlü insanı da ben her şekilde desteğe hazırım, önlerinde saygıyla eğilirim. Çünkü bu toplum ancak böyle değerlere sahip çıkarak gelecek inşa edebilir.
Sifu Murat Kaplan’a sorularımıza içtenlikle cevaplar verdiği için teşekkür eder, yaşamında ve işlerinde kolaylıklar dileriz.
Röportaj: Agah BAŞDEĞİRMEN
SON