İlk kitabı ‘Güneşin Vedası’ ile Kepez Kitap Fuarı’nın yıldızlarından biri olan yazar Tansu Duran, Antalyaspor ve Antalya turizminin ön planda olduğu ikinci kitabı ‘Antalya’nın Çocukları’ ile ilgili hedeflerini gazetemiz Akdeniz Manşet’e anlattı
“40 yıllık Antalyalıyım” diye kendini tarif ediyor Tansu Duran. Durmak bilmeyen beynindeki düşüncelerin birçoğunun Antalya’dan ibaret olduğunu söylüyor. Daha önce yazdığı Güneşin Vedası adlı kitabıyla Kepez Kitap Fuarı’nın yıldızlarından biri olan yazar, bütün enerjisini ikinci kitabı Antalya’nın Çocukları’na verdiğini ve bu kitabın değeri iyi bilinirse Antalya’nın Dünya’ya açılan penceresi olacağını iddia ediyor. *Antalya’nın Çocukları kitabını birçok okur gibi bitmesini istemediğimizden yarıda bıraktık. Ama keyif ala ala bitirdik. Emeğinize ve elinize sağlık.
**Çok teşekkür ederim. Umarım tadı dimağınızda kalmıştır. Aslında ilk soruyu ben size sorayım. Nasıl buldunuz kitabı? *Harika. Antalya’da yaşadığımızdan olsa gerek sokakları, sahilleri, caddeleri okurken yeniden gezdik. O çocuklar yok mu? Bu şehrin yeni simgeleri. Tanay, Selman ve Emre. Ne güzeldi onlarla tanışmak. Peki bu çocuklar gerçekte var mı? Çünkü o kadar gerçekçi ki.
**Editörüm oldukça tecrübeli edebiyat uzmanı. Kitabı sağlam elden geçirip fikirlerini duymak isteyince ilk tepkisi şu oldu. O çocukları çok sevdim. Bir de anı-drama-belgesel formatında yazmışsın dedi. İnanın çok mutlu oldum. Çünkü ben şu an henüz yazar değilim. Sadece yazar adayıyım. Ama okuyanın kalbine dokunabiliyorsam ne mutlu bana. *Bizim kalbimize dokundunuz emin olabilirsiniz. Hala o çocukların etkisindeyiz. Böyle çocuklarım olsun ister miyim diye sorguluyorum kendimi..
**Biraz haylazlar ama gönüllerine göre yaşayan henüz tam kirletilmemiş ve tutsak olmamış çocuklar. Çocukları severseniz bu kitabı da seveceksiniz. Çünkü çocukların ilk aşkları yaşadıkları şehir. Haliyle başroldeki Antalya belki de ilk defa bu kadar bir eserde en önemli yerde. Çocukları sordunuz gerçekte var mıdır diye. Aslında bu çocuklar var. Ama ben henüz tanışmadım onlarla. Sadece hayallerime geldiler ve kendilerini anlattılar. Bana da onları yazmak düştü. Tanay benim çocuğumun ismi. Yazmaya başladığımda 4 yaşındaydı. Bittiğinde de 5. Galiba 10 yaşında böyle olacağım diye hayallerime dalmış olabilir. Ama onun bu şehri sevmesini, Antalyaspor’u tutmasını hep sevdim. 2.5 yaşından beri Antalyaspor tezahüratı yapan biri. İnanın bundaki payım tahmin edildiği gibi büyük değil.
*Sizin çok koyu bir Antalyaspor taraftarı olduğunuzu biliyoruz. Bu kitapta da büyük etkisini gördük. Antalyaspor bu şehir için ne önem ifade ediyor?
**Ben 18 yaşıma kadar Galatasaraylıydım. Hatta dönüm noktam olan Antalyaspor-Galatasaray maçına aldığım GS rozetiyle gidecektim. Ama o gün iş yerinde beni bırakıp herkes maça gitti. Ben de radyodan maçı takip edebildim. Antalyaspor 5-0 yenilmişti. Hatta o zamana kadar tuttuğum takım o yıl şampiyon olacaktı. Ben sadece spikerin kurduğu bir cümle yüzünden Antalyasporlu oldum. “Antalya Atatürk Stadyumu’nda 500 kadar Antalyasporlu taraftar kendine ayrılan yerlerinde takımlarını destekliyor.” Düşünebiliyor musunuz? Kendi şehrinde deplasman muamelesi görmesine ilk tepkiyi verenlerden oldum. O gün başarıyı değil özümü seçtim. O gün bugündür koyusundan bir Antalyaspor taraftarıyım. Ama derdim benim futbol değil. Derdim dünyanın en popüler sporunda şehrimin adının hep duyulması ve ekonomisine büyük katkı yapmasıydı. Biri çıkıp gelse dese ki 100 yıl boyunca hiç şampiyon olamayacaksınız ama Avrupa kupalarında hep yer alacaksınız, ben hiç düşünmeden evet derim. Çünkü şampiyon olunca kendi kendinize sevinirsiniz. Ama Avrupa’da olmak ve en az 10 maç yapmak demek 4 ay Antalya’nın adının duyulması demek. İspanya’nın turizmdeki başarısı tamamen futboldan ötürüdür. Kimse bunu yadsıyamaz. Henüz o seviyelere gelmedik ama kitap sayesinde Antalyaspor’u da ön plana çıkararak önce kendi halkına bak elindekinin kıymetini bil demek istedim. Sonra da şimdiden futbolda önemli bir merkez olduğumuzu tüm okurlara anlatmak istedim. *Antalyaspor’un günümüzdeki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
**Son yıllarda Antalyaspor ne yazık ki iyi yönetilemedi. İsimler üzerinden gitmek de yanlış olur. Her şeyden önce bu şehrin halkıyla beraber bu şehirden para kazanan herkesin düşüncesi biz Antalya’yı nasıl gündemde tutarız olmalıydı. Örneğin turizm ağırlıklı bir ekonomimiz var ama turizm denince hep oteller geliyor. Sadece onlar gelmesin. Kelimem yanlış anlaşılmasın ama jargonda olan bir şey diyeceğim. Antalya’yı pazarlayanların üstünden gitmek daha doğru olur. Yani ilk önce seyahat acentaları Antalyaspor’a sahip çıkmalı. Otellere de turisti onlar getiriyor. Ama biz oteller el atsın diyoruz aklımıza geldikçe. Hayır bu şehrin bir tanıtım fonu devlet kanalıyla koyulmalı ve gelecek her turist için 1 Euro acentadan, 1 Euro havayolu firmasından, 1 Euro otellerden alınmalı. Bu yıl şu ana kadar 11 milyon turist gelmiş. 33 milyon Euro eder. Yarısını Alanyaspor alsa. Diğer kalan 16 milyon Euro ile en azından Avrupa kupalarına giden bir takım yaratılabilinir. Şimdi iki başarısız yönetimden sonra son yönetim hatalarından ders çıkardığını söylüyor. Biz bu markanın denetimini elinde tutup yönetime gelecek vaat eden projelerinde destek vermeliyiz. Futbol başarısından çok şimdilik alt yapısı sağlam bir kurum haline getirmeliyiz. Şu anki borçlar bile baş döndürüyor. Ama ikinci şansı verdiğimiz yönetime köstek olmadan destek olmalıyız. Doğrularına bravo, yanlışlarına dur diyebilmeliyiz.
*Kitaba geri dönelim. Bu kitabın amaçları size göre neydi?
**Ben soruya soruyla cevap vereyim ve sizden alayım cevabı. Okur olarak amaçlarını ne gördünüz? Antalya’yı neredeyse her yeriyle tanıtan bir kitap. Bütün ilçelerini ansiklopedik bir bakışla anlatıyor ve tanıtıyor. Kimi yerlerini bize gezdiriyor. Bana göre bir turistin kitap rehberi oluyor. Antalyaspor’u da bütün dünyaya anlatıyor. Gelecekte bu şehirdeki çocuklar bu kitap sayesinde Antalyasporlu olacaktır. Bir yandan da dostluğu ön plana çıkarıyor. Okulundan kovulmuş engelli bir çocuğa iki arkadaş sahip çıkarak şehrin en büyük yöneticisinin karşısına gururla çıkartabiliyorlar. Hele ki yürüme engelli çocuğun adım atarak elektrikli sandalye almasına sebep olması önemli bir husus. Kadın erkek ile büyük küçük dünyalarının çelişkileri bir durum komedisi gibi karşımıza çıkıyor. Herkesin kendinden bir şey bulacağı harika bir kitap. Bakın bunu okuyan biri diyebilir. Bu bir kitap. Ne anlattığı başta belli olmayan bir kitap. Okununca anlaşılıyor her şey. Okumayan kişi popülist bir konu olarak Antalya’yı anlatmış diyebilir. Ama öyle değil. Bu kitap tüm dünya okurlarının elinde olsun diye kurgulanmış ve hedeflenmiş bir kitap. Sizin fikirlerinizi duydukça başardığımı düşünüyorum. Ama Türkiye fair play ödülü almadan, 20 dile çevrilmeden, 50 ülkede yayınlamadan bu kitap hedefine ulaşmayacak. *Antalya halkı ve kurum ve kuruluşlarının bakışı ne durumda kitap ile ilgili?
**Ne yazık ki tanıtımını yeterince yapamadık. Belirli bir takım çevre biliyor. Belediyelerimiz sanki kendi kültür eseriymiş gibi sahiplenip tanıtım panolarına kitabın reklamlarını yaparlarsa ve arkasında dururlarsa bu kitap Antalya halkı tarafından sahiplenilir. Böylece Türkiye’ye güçlü bir şekilde anlatılır. Kitap, okuru olmadan ne yazık ki hiçbir şeydir. Bu yüzden parti ya da kişi ayrımı yapılmadan bütün yönetim kurumları tarafından kitap sahiplenilmedir. Sizin çocuğunuz bu diyorum. Üvey olarak kabul ederlerse gerçekten kötü olur. Sizin için yazdığım bir kitap hem yetim hem de öksüz kalır. Bir yandan da adında tanıtım geçen vakıf, A.Ş. ve dernekler kitabın önemine henüz varamadı. Kişisel olarak görmeye devam ediyor olmalılar. Size altın tepside kitabı sunuyorum. Alın ve faydalanın ama bir çekince görüyorum. Çünkü o-ku-mu-yo-ruz. *Antalya Tanıtım Vakfı var. Tanıtım A.Ş. var. Bunların ilgisi olmadı mı?
**Başta bir kıvılcım oldu. ATAV Başkanı Yeliz Hanıma konuyu ilettim. Kendisi kırmadı kitabı okuyup benimle bir toplantı yaptı. Kendisinden maddi olarak bir beklentim olmadı. Manevi olarak beni değil kitabı desteklemesini rica ettim. İlk başlarda olumluydu ama şimdi kendisine ulaşmakta sorun yaşıyorum. Bu vakıf böyle kitaba sahip çıkmayacaksa tanıtım kelimesini neden orada tutuyorlar anlamakta zorlanıyorum. ATSO’ya ulaşıp proje oluşturdum. Ama proje yarışmasında başka değerli eserlere kaynak buldular. Bir kere arayıp güzel bir çalışma yapıyorsunuz deselerdi bile manevi destek almış kabul ederdim. Şimdi kitabın satışlarından elde edeceğim ilk parayla İngilizce çevirisini yaptıracağım. Bir yazarın bunları bu şehirde düşünmemesi lazım ama Antalya benim galiba, çocuğuma sahip çıkıyorum.
*Son iki cevabınızda serzenişler görüyorum. Destek alamadığınızı söylüyorsunuz..
**Bu kitabın ismi Güneşin Vedası değil. O benim şahsi bir kitabım. Beğenenler, okuyanlar dışında özellikle bir şehri ve ülkeyi direkt alakadar etmiyor. Yani olmayan edebiyat eserini yapıp birden uluslararası boyuta getirme çabam var. Çünkü zaten 129 yıl geç kaldık. Hemen her şehrin bir romanı illa ki vardır ama konusu Antalya’da geçen bir roman olmadığı gibi ilk roman Antalya’ya adanmış durumda. Burada tabii ki ilgi ve alaka bekleyeceğim. Turizm ile geçinen bir kentin kültürel varlıkları ve eserleri olmazsa bunun büyük eksikliklerini çekeriz. Antalya’da çekilen kaç tane uluslararası olmuş sinema filmi var, geçtim kaç ulusal film var? Kaç tane Antalya şarkısı var? Kaç tane Antalya’yı anlatan heykelimiz var? Zaten Antalya denince akla en az 700 yıl öncesinin eserleri geliyorsa kendimizde bulmalıyız suçu. Antik şehirler bu zamanı anlatmıyor. Zamanında yapılmış ve bizim için hazine olmuş. Ama şimdi bakın deniz, kum, güneş üçlemesine tarih eklersiniz ama sanat ekleyemezsiniz. Yok çünkü. Antalya’nın ilk romanına destek verenlerle gerçekten layık olduğumuz hedeflere gideceğiz. Geç kalmamak için önce kitabı edinelim ve okuyalım. Gerisi zaten gelecektir. *Size bu konuda okur olarak inanıyorum. Umarım bu söyleşi ilgili kişilere ulaşır da size beklediğiniz destekleri iletirler.
**Destek olarak benim maddi bir beklentim yok ama inanın gelecekte bu kitaptan kazandığım paraları anlatacağım. Nedeni de şu. Belki maddi beklenti içinde olanlar da bir eser meydana getirir de tek kalmaktan kurtulurum. Düşünün daha düne kadar tek bile değildik. Bildiğiniz hiçtik. Şimdi tekim ama çoğul olmak istiyorum. Yüzlerce Antalya kitabı ve filmi bize geleceğin zenginliğinin kapısını açar. Biraz ironik oldu sözlerim ama şu zamanın gerçekliğinde konuşmak lazım. Herkes benim gibi idealist olmak zorunda değil. Çünkü ben Antalya’yı ve onun çocuklarını çok seviyorum. * 344 sayfalık kitabınız için en son neler söylersiniz?
**Ön sözüyle sizi karşılayan, başlangıçtaki mektupla size yüreğini açan genciyle, hikâye anlatıcısı olarak Antalya halkının olduğu (dünyanın ilk çoğul anlatıcı kitabıyla), futbolu, şehri, ailesi, dostluğu ile eşsiz, benzersiz ve herkesin ama herkesin kitabıyla sizi bekliyoruz. Hedef bu şehirdeki herkese kitap okutmak. İşte o kitap da sizi Antalyaspor Store’larda ve kitapevlerinde bekliyor. Sizi çok seviyorum Antalya’nın Çocukları. ** Biz de emeğinize, yüreğinize ve beyninize sağlık diyoruz. Antalya’nın Çocukları’nı okumanızı şiddetle tavsiye ederiz. Son bir not. 9’uncusu düzenlenecek Konyaaltı Kitap Fuarı’nda da buluşmak dileğiyle.
RÖPORTAJ: Süheyla GÜRÜN
“40 yıllık Antalyalıyım” diye kendini tarif ediyor Tansu Duran. Durmak bilmeyen beynindeki düşüncelerin birçoğunun Antalya’dan ibaret olduğunu söylüyor. Daha önce yazdığı Güneşin Vedası adlı kitabıyla Kepez Kitap Fuarı’nın yıldızlarından biri olan yazar, bütün enerjisini ikinci kitabı Antalya’nın Çocukları’na verdiğini ve bu kitabın değeri iyi bilinirse Antalya’nın Dünya’ya açılan penceresi olacağını iddia ediyor.
**Çok teşekkür ederim. Umarım tadı dimağınızda kalmıştır. Aslında ilk soruyu ben size sorayım. Nasıl buldunuz kitabı?
**Editörüm oldukça tecrübeli edebiyat uzmanı. Kitabı sağlam elden geçirip fikirlerini duymak isteyince ilk tepkisi şu oldu. O çocukları çok sevdim. Bir de anı-drama-belgesel formatında yazmışsın dedi. İnanın çok mutlu oldum. Çünkü ben şu an henüz yazar değilim. Sadece yazar adayıyım. Ama okuyanın kalbine dokunabiliyorsam ne mutlu bana.
**Biraz haylazlar ama gönüllerine göre yaşayan henüz tam kirletilmemiş ve tutsak olmamış çocuklar. Çocukları severseniz bu kitabı da seveceksiniz. Çünkü çocukların ilk aşkları yaşadıkları şehir. Haliyle başroldeki Antalya belki de ilk defa bu kadar bir eserde en önemli yerde. Çocukları sordunuz gerçekte var mıdır diye. Aslında bu çocuklar var. Ama ben henüz tanışmadım onlarla. Sadece hayallerime geldiler ve kendilerini anlattılar. Bana da onları yazmak düştü. Tanay benim çocuğumun ismi. Yazmaya başladığımda 4 yaşındaydı. Bittiğinde de 5. Galiba 10 yaşında böyle olacağım diye hayallerime dalmış olabilir. Ama onun bu şehri sevmesini, Antalyaspor’u tutmasını hep sevdim. 2.5 yaşından beri Antalyaspor tezahüratı yapan biri. İnanın bundaki payım tahmin edildiği gibi büyük değil.
**Ben 18 yaşıma kadar Galatasaraylıydım. Hatta dönüm noktam olan Antalyaspor-Galatasaray maçına aldığım GS rozetiyle gidecektim. Ama o gün iş yerinde beni bırakıp herkes maça gitti. Ben de radyodan maçı takip edebildim. Antalyaspor 5-0 yenilmişti. Hatta o zamana kadar tuttuğum takım o yıl şampiyon olacaktı. Ben sadece spikerin kurduğu bir cümle yüzünden Antalyasporlu oldum. “Antalya Atatürk Stadyumu’nda 500 kadar Antalyasporlu taraftar kendine ayrılan yerlerinde takımlarını destekliyor.” Düşünebiliyor musunuz? Kendi şehrinde deplasman muamelesi görmesine ilk tepkiyi verenlerden oldum. O gün başarıyı değil özümü seçtim. O gün bugündür koyusundan bir Antalyaspor taraftarıyım. Ama derdim benim futbol değil. Derdim dünyanın en popüler sporunda şehrimin adının hep duyulması ve ekonomisine büyük katkı yapmasıydı. Biri çıkıp gelse dese ki 100 yıl boyunca hiç şampiyon olamayacaksınız ama Avrupa kupalarında hep yer alacaksınız, ben hiç düşünmeden evet derim. Çünkü şampiyon olunca kendi kendinize sevinirsiniz. Ama Avrupa’da olmak ve en az 10 maç yapmak demek 4 ay Antalya’nın adının duyulması demek. İspanya’nın turizmdeki başarısı tamamen futboldan ötürüdür. Kimse bunu yadsıyamaz. Henüz o seviyelere gelmedik ama kitap sayesinde Antalyaspor’u da ön plana çıkararak önce kendi halkına bak elindekinin kıymetini bil demek istedim. Sonra da şimdiden futbolda önemli bir merkez olduğumuzu tüm okurlara anlatmak istedim.
**Son yıllarda Antalyaspor ne yazık ki iyi yönetilemedi. İsimler üzerinden gitmek de yanlış olur. Her şeyden önce bu şehrin halkıyla beraber bu şehirden para kazanan herkesin düşüncesi biz Antalya’yı nasıl gündemde tutarız olmalıydı. Örneğin turizm ağırlıklı bir ekonomimiz var ama turizm denince hep oteller geliyor. Sadece onlar gelmesin. Kelimem yanlış anlaşılmasın ama jargonda olan bir şey diyeceğim. Antalya’yı pazarlayanların üstünden gitmek daha doğru olur. Yani ilk önce seyahat acentaları Antalyaspor’a sahip çıkmalı. Otellere de turisti onlar getiriyor. Ama biz oteller el atsın diyoruz aklımıza geldikçe. Hayır bu şehrin bir tanıtım fonu devlet kanalıyla koyulmalı ve gelecek her turist için 1 Euro acentadan, 1 Euro havayolu firmasından, 1 Euro otellerden alınmalı. Bu yıl şu ana kadar 11 milyon turist gelmiş. 33 milyon Euro eder. Yarısını Alanyaspor alsa. Diğer kalan 16 milyon Euro ile en azından Avrupa kupalarına giden bir takım yaratılabilinir. Şimdi iki başarısız yönetimden sonra son yönetim hatalarından ders çıkardığını söylüyor. Biz bu markanın denetimini elinde tutup yönetime gelecek vaat eden projelerinde destek vermeliyiz. Futbol başarısından çok şimdilik alt yapısı sağlam bir kurum haline getirmeliyiz. Şu anki borçlar bile baş döndürüyor. Ama ikinci şansı verdiğimiz yönetime köstek olmadan destek olmalıyız. Doğrularına bravo, yanlışlarına dur diyebilmeliyiz.
**Ben soruya soruyla cevap vereyim ve sizden alayım cevabı. Okur olarak amaçlarını ne gördünüz? Antalya’yı neredeyse her yeriyle tanıtan bir kitap. Bütün ilçelerini ansiklopedik bir bakışla anlatıyor ve tanıtıyor. Kimi yerlerini bize gezdiriyor. Bana göre bir turistin kitap rehberi oluyor. Antalyaspor’u da bütün dünyaya anlatıyor. Gelecekte bu şehirdeki çocuklar bu kitap sayesinde Antalyasporlu olacaktır. Bir yandan da dostluğu ön plana çıkarıyor. Okulundan kovulmuş engelli bir çocuğa iki arkadaş sahip çıkarak şehrin en büyük yöneticisinin karşısına gururla çıkartabiliyorlar. Hele ki yürüme engelli çocuğun adım atarak elektrikli sandalye almasına sebep olması önemli bir husus. Kadın erkek ile büyük küçük dünyalarının çelişkileri bir durum komedisi gibi karşımıza çıkıyor. Herkesin kendinden bir şey bulacağı harika bir kitap. Bakın bunu okuyan biri diyebilir. Bu bir kitap. Ne anlattığı başta belli olmayan bir kitap. Okununca anlaşılıyor her şey. Okumayan kişi popülist bir konu olarak Antalya’yı anlatmış diyebilir. Ama öyle değil. Bu kitap tüm dünya okurlarının elinde olsun diye kurgulanmış ve hedeflenmiş bir kitap. Sizin fikirlerinizi duydukça başardığımı düşünüyorum. Ama Türkiye fair play ödülü almadan, 20 dile çevrilmeden, 50 ülkede yayınlamadan bu kitap hedefine ulaşmayacak.
**Ne yazık ki tanıtımını yeterince yapamadık. Belirli bir takım çevre biliyor. Belediyelerimiz sanki kendi kültür eseriymiş gibi sahiplenip tanıtım panolarına kitabın reklamlarını yaparlarsa ve arkasında dururlarsa bu kitap Antalya halkı tarafından sahiplenilir. Böylece Türkiye’ye güçlü bir şekilde anlatılır. Kitap, okuru olmadan ne yazık ki hiçbir şeydir. Bu yüzden parti ya da kişi ayrımı yapılmadan bütün yönetim kurumları tarafından kitap sahiplenilmedir. Sizin çocuğunuz bu diyorum. Üvey olarak kabul ederlerse gerçekten kötü olur. Sizin için yazdığım bir kitap hem yetim hem de öksüz kalır. Bir yandan da adında tanıtım geçen vakıf, A.Ş. ve dernekler kitabın önemine henüz varamadı. Kişisel olarak görmeye devam ediyor olmalılar. Size altın tepside kitabı sunuyorum. Alın ve faydalanın ama bir çekince görüyorum. Çünkü o-ku-mu-yo-ruz.
**Başta bir kıvılcım oldu. ATAV Başkanı Yeliz Hanıma konuyu ilettim. Kendisi kırmadı kitabı okuyup benimle bir toplantı yaptı. Kendisinden maddi olarak bir beklentim olmadı. Manevi olarak beni değil kitabı desteklemesini rica ettim. İlk başlarda olumluydu ama şimdi kendisine ulaşmakta sorun yaşıyorum. Bu vakıf böyle kitaba sahip çıkmayacaksa tanıtım kelimesini neden orada tutuyorlar anlamakta zorlanıyorum. ATSO’ya ulaşıp proje oluşturdum. Ama proje yarışmasında başka değerli eserlere kaynak buldular. Bir kere arayıp güzel bir çalışma yapıyorsunuz deselerdi bile manevi destek almış kabul ederdim. Şimdi kitabın satışlarından elde edeceğim ilk parayla İngilizce çevirisini yaptıracağım. Bir yazarın bunları bu şehirde düşünmemesi lazım ama Antalya benim galiba, çocuğuma sahip çıkıyorum.
**Bu kitabın ismi Güneşin Vedası değil. O benim şahsi bir kitabım. Beğenenler, okuyanlar dışında özellikle bir şehri ve ülkeyi direkt alakadar etmiyor. Yani olmayan edebiyat eserini yapıp birden uluslararası boyuta getirme çabam var. Çünkü zaten 129 yıl geç kaldık. Hemen her şehrin bir romanı illa ki vardır ama konusu Antalya’da geçen bir roman olmadığı gibi ilk roman Antalya’ya adanmış durumda. Burada tabii ki ilgi ve alaka bekleyeceğim. Turizm ile geçinen bir kentin kültürel varlıkları ve eserleri olmazsa bunun büyük eksikliklerini çekeriz. Antalya’da çekilen kaç tane uluslararası olmuş sinema filmi var, geçtim kaç ulusal film var? Kaç tane Antalya şarkısı var? Kaç tane Antalya’yı anlatan heykelimiz var? Zaten Antalya denince akla en az 700 yıl öncesinin eserleri geliyorsa kendimizde bulmalıyız suçu. Antik şehirler bu zamanı anlatmıyor. Zamanında yapılmış ve bizim için hazine olmuş. Ama şimdi bakın deniz, kum, güneş üçlemesine tarih eklersiniz ama sanat ekleyemezsiniz. Yok çünkü. Antalya’nın ilk romanına destek verenlerle gerçekten layık olduğumuz hedeflere gideceğiz. Geç kalmamak için önce kitabı edinelim ve okuyalım. Gerisi zaten gelecektir.
**Destek olarak benim maddi bir beklentim yok ama inanın gelecekte bu kitaptan kazandığım paraları anlatacağım. Nedeni de şu. Belki maddi beklenti içinde olanlar da bir eser meydana getirir de tek kalmaktan kurtulurum. Düşünün daha düne kadar tek bile değildik. Bildiğiniz hiçtik. Şimdi tekim ama çoğul olmak istiyorum. Yüzlerce Antalya kitabı ve filmi bize geleceğin zenginliğinin kapısını açar. Biraz ironik oldu sözlerim ama şu zamanın gerçekliğinde konuşmak lazım. Herkes benim gibi idealist olmak zorunda değil. Çünkü ben Antalya’yı ve onun çocuklarını çok seviyorum.
**Ön sözüyle sizi karşılayan, başlangıçtaki mektupla size yüreğini açan genciyle, hikâye anlatıcısı olarak Antalya halkının olduğu (dünyanın ilk çoğul anlatıcı kitabıyla), futbolu, şehri, ailesi, dostluğu ile eşsiz, benzersiz ve herkesin ama herkesin kitabıyla sizi bekliyoruz. Hedef bu şehirdeki herkese kitap okutmak. İşte o kitap da sizi Antalyaspor Store’larda ve kitapevlerinde bekliyor. Sizi çok seviyorum Antalya’nın Çocukları.
RÖPORTAJ: Süheyla GÜRÜN