All Anatolia Genel Müdürü turizmci Hüseyin Baraner, Türk turizminin önünü tıkayan olumsuzlukları sosyal medya hesabından paylaştı. Baraner’e göre korku, kararsızlık, betonsal büyüme, kalitenin fiyatlara yansımaması gibi olumsuzluklar sektöre takoz oluyor. Anadolu turizmi ile dünya pazarlarını buluşturma misyonu ile yola çıkan Almanya merkezli, All Anatolia’nın Genel Müdürlüğü görevini üstlenen turizmci Hüseyin Baraner, Türk turizminin içinde bulunduğu çıkmazı sosyal medya hesabından paylaştı. Bünyesinde Dünya Turizm Örgütü Başkan Yardımcısı Gunther Ihlau, Almanya’nın tanınmış turizm yazarlarından Christopher Kubaseck gibi uluslararası etkiye sahip uzmanları da bulunduran All Anatolia oluşumu ile Türk turizmine katkı sağlamaya devam eden Baraner, geçtiğimiz günlerde ziyaret ettiği Tayland’ta bindiği bir taksinin şoförü ile olan diyaloğunu paylaştığı sosyal medya hesabında, “Taylandlı şoför arkadaş ile sabah sabah turizmi tartıştık. Bana ‘yol çok kısa, çabucacık Türk turizm sektörünün durumunu özetle’ dedi. Taylandlılar en çok K harfini sevdiği ve konuştuğu için ben de K harfi üzerinden kısa bir analiz yaptım” diyerek şu paylaşımı yaptı: Baraner’in tespitleri “Bizim turizmimizin başı bu 7 K ile belada” dedim. 1. Korku, Konuşamama.. 2. Kararsızlığın yarattığı konsepsiyonel darlık; Kültür ve sanat ürünlerinin arka plana kayması, piyasalardan kopuşu.. 3. Koca Koca binalar: Kapasite odaklı betonsal büyüme.. 4. Kalitenin karşılığının fiyat olarak geri dönmeyişi, kaynak kaybı.. 5. Kariyer bariyerleri ve tek boyutlu işletme sistemlerinden dolayı sektörden kopma., kaçma, kovulma, kahrolma.. 6. “Kaç turist geldi?” sorusunun tek kriter oluşunun yarattığı ekonomik verimsizlik, parasızlık, geçim sıkıntısı.. 7. Kurumsallıktan çok uzak; Kısa ve dar zihniyetli çalışma alanlarında liyakat ekşimesi.. Kibarlığın eriyişi - Kibir’in Kahramanlaşması..” ‘Şımaranlar batar’ Dünya turizminde saygın bir yere sahip olan Hüseyin Baraner, bu paylaşımından kısa bir süre sonra ise yapılması gerekenleri ise yine sosyal medya hesabında şöyle dile getirdi; “Turist sayan değil, turisti anlayan bir şehir istiyoruz. Antalya’nın turizmde gücü ‘yüksek oda kapasitesi krallığı’ değil, ‘büyük ürün çeşitliliği yelpazesi imparatorluğu’ olmalıdır. Her yoğun geçen sezon gelecek sezonlar için bazı tehlikeleri de beraberinde getiriyor. Müşteri bıkmamalı, sıkılmamalı. Turizmde en ‘keskin kılıç’ müşteri memnuniyetidir. Müşteri memnunsa yine gelir, dostunu, komşusunu da getirir. Tektip ürünlerde çok yüksek müşteri sayısı ve aşırı yoğunluk fiziki daralmalara, kısıtlamalara, hizmette aksama ve gecikmelerine sebep olabiliyor. Madem tüm yetkililer Antalya’nın turist sayısını şimdiden 20 milyonun üstüne çektiklerine göre; O zaman yetkililerin ve biz turizmcilerin devamlı olarak birbirimize liyakat penceresinden bakarak, piyasalara danışarak, müşteriyi dinleyerek samimi olarak soracağımız, ‘Büyüyoruz ama gelişiyor muyuz, büyüyoruz ama güzelleşiyor muyuz, büyüyoruz ama zenginleşiyor muyuz? soruları doğru kararlar almamızı sağlayacaktır.” ‘Yapısal dönüşüm şart’ “Antalya turizminin yapısal dönüşüm vakti geldi demektir. Önce Antalya turizminin yazılı kriterleri olması lazım. Uluslararası ve yerli müşterinin bizim Antalya için koyduğumuz hedefleri değerli bulması ve doğru anlaması, algılaması, Antalya turizminin ekonomik sürdürebilirliğini ve ticari başarısını şimdiden tayin edecektir. Antalya hızla büyürken doğaya ve tüm canlılara saygılı olduğunu ve kalacağını, temiz çevreden-deniz nehir sularının temizliğinden asla taviz vermeyeceğini, küresel ahlak ve etik değerlerini baş tacı edeceğini ve özelikle bir turizm destinasyonu olarak mevcut markalarının ürün kalitelisinden ve eşsiz hizmetinden taviz vermeyeceğine dair bir kurumsal şehir manifestosu gerekmektedir. Antalya’nın gelecekteki sürdürülebilir ve kalıcı, temiz, sade ve yarının uluslararası çevre ve canlıya duyarlı formatında, projelerinde bizim de katkılarımız olacaktır.”
Yunus ERDOĞAN