Kentin en çirkin yapıları olarak bilinen, mahalle aralarına, bir sokak başına ya da bir parkın kenarına konulan trafolar ya bir afişe ya spreylerle yazılmış aşk sözcüklerine yahut eylem sloganlarına ev sahipliği yapar. Antalya’da trafolar Muratpaşa Belediyesi’nce birer tuvale dönüştürülüyor. Akdeniz Manşet Gazetesi olarak fırça darbeleriyle kentin ortasında şaheser yaratan ressam Sinan Demir ve Mehmet Karasu ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Her iki ressam şimdiye kadar 40’ı aşkın trafoyu birer tuvale dönüştürerek adeta açık hava resim sergisi açtı. Çevre sakinleri ise yapılan çalışmalara sahip çıkıyor. Toplumsal mesajlar içeriyor İlk başta trafolara yaptıkları resimlerin çok kalıcı olmayacağı düşüncesine sahip olduklarını kaydeden ressam Sinan Demir, sonra çok yanıldıklarını kaydetti. Demir, yaptıkları resimlerin halk tarafından benimsenmesinin kendilerini çok mutlu ettiğini ifade etti. Resimlerde topluma mesaj verdiklerini kaydeden Demir, “Bazen kitap okumanın önemini bazen temiz çevrenin insana verdiği mutluluğu, kısacası kitap, çevre, doğa, barış, kardeşlik konularını elimizden geldiği sürece trafo duvarlarından topluma aktarmaya çalışıyoruz” dedi. Trafo boyarken trafonun bulunduğu mahalle sakinleriyle adeta bütünleştiklerini kaydeden ressam Mehmet Karasu ise, “Mahalleliyle çok güzel bir diyalogumuz oluşuyor. Hatta çayını, böreğini alıp bizimle paylaşanlar oluyor” dedi. * Sinan Demir ile başlayalım. Kendinizden bahseder misiniz? ** Adım Sinan Demir, Antalya Korkuteli Ulucak Köyü’nde doğdum. Resim yapmaya küçük yaşta başladım. Bir yandan resim bir yandan da çobanlık yaptığım için Çoban Ressam olarak da biliniyorum. Eyilik Vakfı'nın sponsorluğunda Ressam Celil Kemalov Atölyesi'nde bir süre çalıştım. Türk seramik sanatçısı ressam Ümran Baradan adına düzenlenen 23'üncü Dünya Çocukları Resim Yarışması'nda dünya 3'üncüsü oldum. Cumhuriyetin 80'inci yıl kutlamaları kapsamında düzenlenen Açık Öğretim Lisesiler Arası Resim Yarışması'nda Türkiye birincisi oldum. Liseyi açık öğretimde bitirdim. Şu an Muratpaşa Belediyesi bünyesinde kentin hoş görünmeyen trafolarını, birer tabloya çeviriyoruz. * Resimde hangi teknik üzerinden çalışıyorsunuz? ** Ben daha çok yağlı boya üzerinden çalışıyorum. Resimlerimde sürrealizme yönelik çalışmalarım oluyor. Çoban, yayla kültürü, sürü ağırlıklı konuları işliyorum. * Trafolara yaptığınız çalışmalar halk tarafından benimseniyor mu? ** Biz ilk başta mutsuzduk. Çünkü karşılaştığımız trafolar hep yazılar ve afişlerle doluydu. Bu da bizi karamsarlığa itiyordu. Hatta yaptığımız resimlerin bir ay bile kalacağını sanmıyorduk. Şimdiye kadar sadece bir trafomuz biraz bozuldu diğerleri yaptığımız gibi duruyor. Daha önce trafoları kirletenler bu resimleri gördüğünde bu sefer sahip çıkıyor. Bu çok güzel bir şey. Mahalleli yaptığımız bu çalışmaları beğeniyor ve sahip çıkıyor. *Hem kentte yaşayan bir vatandaş olarak hem de bir ressam olarak trafoların boyanmasına nasıl bakıyorsunuz? * *Bu güzel bir çalışma, aslında bu her belediyenin yapması gereken şey. Bunun sosyal belediyeciliğin görevi olduğunu düşünüyorum. Kentteki görsel kirliliği ortada kaldıran bir çalışma. Kentlerde görsel kirlilik o kadar çok ki bunların hepsini boyamaya kalkışsak ömrümüz yetmez. Çarpık kentleşmenin getirdiği görsel kirlilikleri boyamaya çalışıyoruz. Biz bu çarpık kentleşmenin yarattığı görüntü kirliliğini renklerle toparlamaya çalışıyoruz. Yaptığımız aslında tam da bu. * Yaptığınız resimlerde topluma da bir mesaj veriyor musunuz? ** Resimlerimizde muhakkak bir mesaj veriyoruz. Bazen kitap okumanın önemini bazen temiz çevrenin insana verdiği mutluluğu, kısacası kitap, çevre, doğa, barış, kardeşlik konularını elimizden geldiğince trafo duvarlarından topluma aktarmaya çalışıyoruz. Bir farkındalık yaratıyoruz. Bazen bir şairin bir dizesini bazen bir yazarın bir sözünü işliyoruz. Bu tür küçük ayrıntılar toplumun şair ve yazarların farkına varmasına, onları tanımasına yol açıyor. Kim bilir trafoda bir şairin dizesini okuyan kişi belki gidip onun kitabını alıp okuyordur. Sadece çevre ve doğa konusunu işlemiyoruz. Tahıl Pazarı Mahallesi'nde yer alan trafoya buğday hasadını, geleneksel Osmanlı Pazarı'nın kurulduğu Meydan Kavağı Mahallesi'ndeki trafoya geleneksel Osmanlı sokak satıcılarını çizdik. Aslında yaptığımız bu çalışma ile sokakla sanatı bütünleştiriyoruz. Günümüzde metropollerde öyle bir hayat oluştu ki artık, sabah sekiz akşam beş gibi bir yaşam biçimi oluştu. İnsanlar artık bu saat dilimleri arasında yaşıyorlar. Biraz kafalarını kaldırıp, gökyüzüne bakmanın zamanı geldiğini insanlara anlatmaya çalışıyoruz. Çoğu insan belki ay çiçek tarlalarını çocukluğunda görmüştür. Biz o çocukluk anılarını duvarlara işliyoruz. O çocukluk özlemini hatırlatıyoruz. Bu çok önemli bir şey. * Çoban ressam olarak biliniyorsunuz. Trafo boyama dışında başka bir alanda da çalışıyor musunuz? ** İki uğraş alanım var birsi çobanlık ki halen yapıyorum diğeri ressamlık, devam ediyorum. Gündüz trafo resimlerini çiziyorum akşam ise eve gidip bu sefer de kendi kişisel çalışmalarım var, onu yapıyorum. Yani buradan gittikten sonra oturup dinlenmiyorum ya da TV seyretmiyorum gene resim yapıyorum. Yakında İstanbul’da ve yurt dışında bir sergim var onun için çalışıyorum. Daha önce iki kişisel sergi açtım birçok karma sergilere katıldım. *Sanırım bir de yaptığınız bir resim silindi. Gezi Parkı olaylarıyla bilinen ‘Kırmızılı Kadın’ görüntüsünü bir trafo duvarına işlediniz. Kamuoyunda epey bir tartışma konusu olan bu resim silindi. Bu durum sizleri üzdü mü? ** Resim bize tarihi anlatıyor. 150 yıl sonra bugün yapılan resimlere bakarak bugünü görebilirsiniz. Nasıl ki Rönesans dönemindeki resimlere bakıldığı zaman o dönemin yaşanmışlığını görüyorsak bugün yapılan resimler de bugünün yaşanmışlığını yansıtacak. O resim Gezi Parkı eylemleri sonucunda ortaya çıkan bir görüntüydü. Bir daha öyle olayların olmaması dileğiyle yapılan bir resimdi. Gezi bu ülkenin aslında bir vicdanıdır. Aslında o resmi ben yapmadım olan resmi çizdim. Gördüğümü çizdim sadece. İnsanın uğraş verdiği bir şeyin yıkılması, silinmesi insana dokunuyor. Almanya’da Nazi döneminde yaşanmış olaylar bir daha olmasın diye aktarılır. Halen feodal bir yapıya sahibiz, yoksa bir resmi silmek bir gelişmişlik ya da modernizm ile alakası yoktur. * Mehmet Karasu, siz de okuyucularımıza kendinizi biraz tanıtabilir misiniz? ** Adım Mehmet Karasu, 55 yaşındayım. Çocukluğumdan beri resim sanatıyla uğraşıyorum. Amatörce öğrendim. Resim yapmanın yanında tekstil işiyle de uğraşıyordum. 25 yıl tekstilde çalıştım, daha sonra tamamen resme yönelmem gerektiğine karar verdim. 2012 yılında Antalya’ya geldim. Daha önce İstanbul’daydım. 2013 yılında Muratpaşa Belediyesi’nin güzel sanatlar ve heykel bölümü kursu vardı. Oraya gittim. Orada heykel de öğrendim. Yaklaşık bir buçuk yıldır da Muratpaşa Belediyesi bünyesinde şehir trafolarını boyuyoruz. * Yaptığınız çalışmalar halk tarafından beğeniliyor mu? ** Kesinlikle, mahalleliyle çok güzel bir diyalogumuz var. Hatta çayını böreğini alıp bizimle paylaşanlar oluyor. Gittiğimiz her mahallede seviliyoruz. Televizyon seyreder gibi gelip bizi seyreden bile oluyor. Bu çalışmaları gören diğer mahalleliler, belediyeye dilekçe vererek kendi mahallelerindeki trafoların da böyle boyanmasını istiyor. *Fırçanızı mahalle sakinleriyle ya da çocuklarla paylaşıyor musunuz? ** Sanırım yaptığımız işin en güzel yanlarından birisi de fırçayı çocuklarla paylaşmak. Fermuar deseninin olduğu trafoyu bölge sakinleriyle beraber yaptık. * Sizleri böyle resim yaparken görenler sizlerden etkileniyor mu? ** Gelip bilgi alışverişinde bulunanlar oluyor. Kimileri de bizden etkilenip resim yapmaya başlıyor. En çok çocuklar etkileniyor. Bazen çocuklara resim sevgisini kazandırmak için ellerine fırçayı tutuşturuyoruz. * Bu işin zorlukları var mı? ** İnsan sevdiği işin zorluklarını göremez, tabi burada bizleri tek zorlayan bu son birkaç günde artan sıcaklık oldu. Antalya’da açık alanda resim yapmak kışı saymasak yazın zor. Küçük boyuttaki tuvallerden büyük duvarlara geçiyorsunuz, bir deneyimlilik süreci geçiriyorsunuz ister istemez. *Şimdiye kadar ne kadar trafo boyadınız? ** Kırkı aşkın trafo boyadık. Ve halen devam ediyoruz. *Yaptığınız resimler bulunduğu çevreyle uyum halinde oluyor sanırım.. ** Biz önce mekânı belirliyoruz. Mekânı belirledikten sonra çevreyle olan ilişkisini daha sonra ona uygun bir tasarım yapıyoruz. Kente fırça darbeleriyle canlılık vermek çok güzel.
RÖPORTAJ: Halil FİDAN
RÖPORTAJ: Halil FİDAN