Sözüm 'belediye' başkanlarına..
Antalya ve ilçelerinde, insanları 'kötü' yollara alışıtırdınız..
Artık yaptığınız kötü asfaltlama ve kötü kaldırım, yani 'kötü imalat'lar bile normal görülmeye başlandı..
Ama, benim bunlara itirazım var..
Önce bu kaldırımlar ve asfaltlama nasıl olmalıdır, onu ortaya koyalım..
Bir kentte kanalizasyon ve yağmur suyu drenaj sistemleri yapılmış ise..
Bu sistemlerin yapıldığı bulvar, cadde ve sokaklardaki asfalt ve kaldırımlar, artık 'kalıcı' bir şekilde uygulanır..
Bu uygulama da çok önemlidir..
'Kazın yolları, dökün asfaltı' ile bu iş olmaz..
Dünyanın en kaliteli asfaltını da yapsanız, bu tarz bir düşünce ile asfalt dökülen yollarda, (kentin heryerinde olduğu gibi) su gölcükleri oluşmasını ve o asfaltın çok çabuk bozulmasını engelleyemezsiniz..
Yapılması gereken şudur:
Asfalt dökülürken, ortadan kenarlara doğru hafif bir eğiklik verilir..
Her yağmur yağdığında yoldaki sular kenarlara doğru akar, rögarlara gider, oradan da sistemle atılır..
Böylece..
Hem yollarda gölcükler oluşmaz, hem yollar bozulmaz, hem de zırt-pırt yapılan 'yama'larla engeller oluşmaz..
Yolların bu şekilde asfaltlanması, elbette iyi bir çalışma ve iyi bir planlama ve kontrol işidir..
Bunu da ancak başkanlar kotarabilir..
Peki..
Antalya'nın manzarası nedir?
Maalesef, yukarıda tarif ettiğim şekilde asfaltlanmış bir tek bulvar, cadde ve sokak yok..
Asfaltlanıyor, bir-iki defa yağmur yağdığında da bozuluyor..
Çünkü..
Asfaltın bozulmasının iki nedeni var..
BİR.. Kötü ve ucuz malzeme kullanılması..
İKİ.. Belediye Fen İşleri ve başkanların işlerini ciddiye almaması..
Her iki durumda da oluşan bütün zarar, (belediye başkan ve çalışanlarından değil) vatandaşın cebinden çıkıyor..
Bunları başkanlara söylediğinizde..
'Kötü ve kalitesiz imalat' için diğer yatırımcı kurumları (Elektrik, Sular İdaresi, PTT gibi) suçlamayı yeğliyor..
Oysa..
Büyükşehir'lerde AYKOME denilen 'yasal' bir kurum var..
'Altyapı Koordinasyon Merkezi' denilen bu kurumun işi, belediye ve yatırımcı diğer kuruluşların yıl içinde yapacakları işleri 'aynı zamana' denk getirmek..
Böylece, belediyenin işi bittikten sonra o yerin bir daha (hatta defalarca) kazılmasının önüne geçmek..
Böylece, belediyenin elini vatandaşın cebinden biraz olsun çekmek..
Ama..
Büyükşehir'e bağlı olarak çalışması gereken bu AYKOME, bugüne kadar maalesef işlevsiz bir şekilde beklemektedir..
Çünkü..
Belediye ve yatırımcı kuruluşların çalışma programları asla birbirini tutacak şekle getirilmez..
Niye getirilmez?
Bunu o kuruluşların ve belediyelerin sorumlularına sormak gerekir..
Bir zamanlar bir milletvekilimiz; 'bir yer bir kere kazılırsa birileri bir kere para kazanır, 4 kez kazılırsa 4 kez para kazanır.. Bu nedenle bu kaz-kapat işleri asla bitmez' demişti..
Yıllardır izliyorum..
Ve o milletvekilimize hak veriyorum..
Ve diyorum ki..
Ey belediye başkanlarımız..
Yapacağınız asfaltlama ve kaldırım imalatlarını artık durmadan değişecek şekilde yapmayınız, yaptırmayınız..
Plan ve programlarınızı yaparken, 'siyasi' düşünüp sürekli olarak milletin cebine el atmayınız..
'Ayıplı hizmet' üretmekten artık vaz geçiniz..
Bir sabah (belki) bu millet uyanırsa, bunun hesabını çok kötü verirsiniz..
Umarım..
Antalya ve ilçelerinde, insanları 'kötü' yollara alışıtırdınız..
Artık yaptığınız kötü asfaltlama ve kötü kaldırım, yani 'kötü imalat'lar bile normal görülmeye başlandı..
Ama, benim bunlara itirazım var..
Önce bu kaldırımlar ve asfaltlama nasıl olmalıdır, onu ortaya koyalım..
Bir kentte kanalizasyon ve yağmur suyu drenaj sistemleri yapılmış ise..
Bu sistemlerin yapıldığı bulvar, cadde ve sokaklardaki asfalt ve kaldırımlar, artık 'kalıcı' bir şekilde uygulanır..
Bu uygulama da çok önemlidir..
'Kazın yolları, dökün asfaltı' ile bu iş olmaz..
Dünyanın en kaliteli asfaltını da yapsanız, bu tarz bir düşünce ile asfalt dökülen yollarda, (kentin heryerinde olduğu gibi) su gölcükleri oluşmasını ve o asfaltın çok çabuk bozulmasını engelleyemezsiniz..
Yapılması gereken şudur:
Asfalt dökülürken, ortadan kenarlara doğru hafif bir eğiklik verilir..
Her yağmur yağdığında yoldaki sular kenarlara doğru akar, rögarlara gider, oradan da sistemle atılır..
Böylece..
Hem yollarda gölcükler oluşmaz, hem yollar bozulmaz, hem de zırt-pırt yapılan 'yama'larla engeller oluşmaz..
Yolların bu şekilde asfaltlanması, elbette iyi bir çalışma ve iyi bir planlama ve kontrol işidir..
Bunu da ancak başkanlar kotarabilir..
Peki..
Antalya'nın manzarası nedir?
Maalesef, yukarıda tarif ettiğim şekilde asfaltlanmış bir tek bulvar, cadde ve sokak yok..
Asfaltlanıyor, bir-iki defa yağmur yağdığında da bozuluyor..
Çünkü..
Asfaltın bozulmasının iki nedeni var..
BİR.. Kötü ve ucuz malzeme kullanılması..
İKİ.. Belediye Fen İşleri ve başkanların işlerini ciddiye almaması..
Her iki durumda da oluşan bütün zarar, (belediye başkan ve çalışanlarından değil) vatandaşın cebinden çıkıyor..
Bunları başkanlara söylediğinizde..
'Kötü ve kalitesiz imalat' için diğer yatırımcı kurumları (Elektrik, Sular İdaresi, PTT gibi) suçlamayı yeğliyor..
Oysa..
Büyükşehir'lerde AYKOME denilen 'yasal' bir kurum var..
'Altyapı Koordinasyon Merkezi' denilen bu kurumun işi, belediye ve yatırımcı diğer kuruluşların yıl içinde yapacakları işleri 'aynı zamana' denk getirmek..
Böylece, belediyenin işi bittikten sonra o yerin bir daha (hatta defalarca) kazılmasının önüne geçmek..
Böylece, belediyenin elini vatandaşın cebinden biraz olsun çekmek..
Ama..
Büyükşehir'e bağlı olarak çalışması gereken bu AYKOME, bugüne kadar maalesef işlevsiz bir şekilde beklemektedir..
Çünkü..
Belediye ve yatırımcı kuruluşların çalışma programları asla birbirini tutacak şekle getirilmez..
Niye getirilmez?
Bunu o kuruluşların ve belediyelerin sorumlularına sormak gerekir..
Bir zamanlar bir milletvekilimiz; 'bir yer bir kere kazılırsa birileri bir kere para kazanır, 4 kez kazılırsa 4 kez para kazanır.. Bu nedenle bu kaz-kapat işleri asla bitmez' demişti..
Yıllardır izliyorum..
Ve o milletvekilimize hak veriyorum..
Ve diyorum ki..
Ey belediye başkanlarımız..
Yapacağınız asfaltlama ve kaldırım imalatlarını artık durmadan değişecek şekilde yapmayınız, yaptırmayınız..
Plan ve programlarınızı yaparken, 'siyasi' düşünüp sürekli olarak milletin cebine el atmayınız..
'Ayıplı hizmet' üretmekten artık vaz geçiniz..
Bir sabah (belki) bu millet uyanırsa, bunun hesabını çok kötü verirsiniz..
Umarım..