Kırmızı-Beyazlı formayı 6 yıl giyen Nuri Kamburoğlu, uzun bir aradan sonra ilk kez camianın karşısına Manşet aracılığıyla çıktı. Nuri ile iyi ve kötü anılarını, siyah formayı, Türkiye Kupası finalini, Bremen macerasını konuştuk
Nuri Kamburoğlu, Akdeniz Manşet Genel Yayın Müdürü Vedat Gürhan, Haber Müdürü Şifa Çiçek ve Murat Özgen'in sorularını yanıtladı, kuru fasulyemizin tadına bakanlar arasındaki yerini aldı.
Nuri Kamburoğlu futbola nasıl başladı?
24 Mayıs 1967 yılında Bartın'da doğdum. 12-13 yaşlarındaydım. İlçede bölge takımı vardı. Beni denediler, oynamaya başladım. Bartın Gençlik amatör takımına geçtim. Bu takımda sivrilmeye başladım. Parmakla gösterilir hale geldim. Daha sonra babam STFA'da çalışıyordu. İstanbul'a gitmemiz gerekti, taşındık. Babamın arkadaşının tavsiyesiyle Yücespor'a gittim. Zuhuratbaba'da şöhretler turnuvasında oynattılar beni, beğendiler ve devam ettim. Yücespor ile Türkiye Şampiyonu olup 3. Lige çıktık. Profesyonel oldum, 2 yıl da bu takımda kaldım.
Daha büyük takımların ne zaman ilgisini çektin?
Yücespor'daki performansımdan sonra Zeytinburnu, Kartalspor ve Bakırköy istedi. Bakırköy'e gittim. Patlama yılım oldu. Aslında beni öylesine almışlardı. Diğer oyuncuların 10'da biri kadar para alıyordum. Çok iyi oynadım. Erdem Tuğal hoca beni hazırlık maçlarında hiç oynatmadı. Sancar Biçikçi, Bulgar Mehmet, Tavşan Mustafa bana sahip çıktılar, çok çalışmamı söylediler. İlk maçta ilk 11'de oynamadım. Son 10 dakika oyuna soktu. Sonraki 33 maçın tamamında oynadım ve yılın futbolcusu seçildim. Açık ara lige çıktık. 1. ligde yine oynadım. Çok da iyi sezon geçirdik.
Fenerbahçe'ye transferin nasıl oldu?
Bakırköy'deki başarılı maçlarım nedeniyle Fenerbahçe'den transfer teklifi geldi, gözü kapalı gittim. İmzayı attım, hiç para falan da konuşmadık. Hayalimdi benim. Küçüklüğümden beri Fenerbahçeliydim, oynamak istediğim takıma gittim. Bakırköy bırakmıyordu beni ama Fenerbahçe 25 milyon gibi az bir rakamla aldı beni. Hatta Bakırköy Başkanı Yıldırım Aktuna kızmıştı bana. 1991 yılında geldiğim Fenerbahçe'de 4 yılım geçti. Tanju, Engin, Levent ve beni almıştı Fenerbahçe o sezon.
Fenerbahçe'den neden koptun ve Antalya yolu nasıl açıldı?
Fenerbahçe'de kalmamam için bir neden yoktu aslında. İmza at dediler ama yeni evlenmiştim, artık sorumluluklarım vardı. İmza atmadım. Beni satış listesine koydular. Benim ne hikmetse Antalya'ya karşı bir sempatim vardı. Antalyaspor küme düşme potasındayken Fenerbahçe'deki arkadaşlarla takip eder, düşmesin isterdik. 'Belki sonra transfer oluruz' derdik. Gerçekten de teklif geldi. Metin Türel beni istedi, ben de koşarak geldim. Çok para da istemedim. Severek, isteyerek geldim. İyi ki de gelmişim. O sene iyi bir takım yaptık. İyi bir başkanımız da vardı. Hasan Subaşı'ya her zaman saygı duyarım. Gördüğüm her yerde konuşur, sohbet ederim. Antalyaspor maceram öyle başladı.
Antalya'daki yıllarına döneceğiz ama, kaç yıl kaldın burada, daha sonra nerelerde oynadın?
Küme düştüğümüz sezon dahi gitmeye niyetim yoktu ama hak etmediğimiz muamele gördük. Çok üzerimize geldiler. 36 yaşında Diyarbakırspor'a transfer oldum. 6 ay kadar orada kaldım. Antalya'ya yerleşmek üzere geri döndüm. O sırada Aykut Kocaman aradı. 'Atla gel sana ihtiyacımız var' dedi. Futbolu bıraktığımı söyledim ama dinletemedim. Aykut hocayı da kıramam zaten. İmzayı attım. Para falan da konuşmadık. İlk yıl 18-19 maç oynadım. TMSF el koydu takıma. Takımdan ayrılacakken, bir baktım TMSF Genel Müdürü benim arkadaşım çıktı. 'Seni bırakmıyoruz' dedi. 'Yok ben Antalya'ya dönüyorum kalmayacağım' dedim. 'Sözleşmen iki yıllık bir yere gidemezsin' dedi. Şaşırdım. Ben 1 yıllık atmıştım imzayı. Bir baktım, sözleşmede 2 yıl yazıyor. Mecburen kaldık orada. Hiç oynamadım ama ikinci yılda. Sonra da sözleşme süresi bitince bıraktım ve Antalya'ya döndüm.
Futboldan ne kadar para kazandın?
Para kazanmadım. Futbolda hayatı kazandım. İnsanlığı kazandım. İnsanlığın ne olduğunu öğrendim. İnsanları tanıdım. Futbol ve futbolculuktan sonraki yaşam çok farklı. Turizm işi de yaptım ama istemediğim bir işti. Çok iyi bildiğim şey, futbolsuz olmuyor. 1-2 sene özel hayatım nedeniyle futboldan uzak kaldım ama artık geri döndüm. 38-39 yaşında futbolu bıraktım zaten. Kendime de vücuduma da iyi baktım. 38 yaşında transfer yaptım. Transferle ilgili hiçbir takımda pazarlık yapmadım. Sadece ilk Antalyaspor'a geldiğimde para konuştuk, onda da pazarlık yapmadık. Zaten onların verdiği ile benim istediğim arasında çok küçük bir fark vardı, hemen anlaştık.
Dönelim Antalyaspor'a. Neler yaşadın bu forma altında?
Antalya'da şampiyonluk görmedim, hep 1. Lig'de kaldık, 1 kez küme düşme acısı yaşadık. Ama hep gurur duyacağım şeyler yaşadım. En gurur duyduğum anlar UEFA Kupasına gitmemiz ve Türkiye Kupası finali oynamamızdı. Bizim şanssızlığımız Galatasaray'ın en iyi döneminde olması, UEFA Kupasını almasıydı. O sene Galatasaray'a 3 gol atan takım olmamıştı. Altın gol uygulaması olsa, şu anda müzemizde bir Türkiye Kupamız vardı. Uzatmalarda kaybettik maçı. Olsun. Şu anda da Türkiye Kupasının ikincilik şerefi var. Bu benim için büyük gurur. Son yıl hariç iyi bir takımımız vardı. 5 yıla yakın kaptanlık yaptım.
Neden düştünüz peki?
En büyük sorun ilgisizlikti. Yönetim hiç ilgi göstermedi, verdiği sözleri tutmadı. Taraftarı ve şehri katmıyorum buna. İlgisiz değillerdi. Şu andaki durumdan çok daha fazla ilgi ve destek vardı. Tek sorumlu yönetimdir. Valiye para sözü verdirdiler. Yönetim yerine getirmeyince koskoca Antalya Valisini yalancı durumuna düşürdüler. Ama biz gerçeği biliyorduk. Bizim de hatalarımız vardı. Bazılarının sözünü dinlemeyecektik. Kendimiz de çözebilirdik sorunu. Hocanın yapacağı bir şey yoktu. Giray Bulak iyi hocaydı. Yönetim ne derse desin biz bildiğimizi yapsak ligde kalırdık. Bekir Kumbul'dadır hatanın çok büyük kısmı. Bazı şeyleri söylemek istemiyorum. Verilen sözü tutmadı. Güven ortamı hiç kalmamıştı. Hangi oyuncu küme düşmek ister.
Transferde yapılan yanlış tercihler de etkili oldu mu?
Biz takımın ağabeyleri olarak uyardık yöneticileri. Andjelkoviç ve Damjanak'ı almayan diye çok söyledik. Dinlemediler. Biz yeni oyuncu gelince anlarız. İlk hafta anladık Andjelkoviç ve Damjanak'ı. Isparta'da şahsen yalvardım. Almayın bunları diye. Ama bizi dinlemediler. En başta Metin Ünal dinlemedi bizi. Takımın yenileri bu sefer bize cephe almaya başladı. Hep yönetime yakınsınız, siz paranızı alıyorsunuz sesinizi çıkartmıyorsunuz demeye getirdiler. Yalan değil, bu teklif de edildi bize ama asla kabul etmedik. Hep yönetimin planı uygulandı. Bizi hain ilan ettiler, kadro dışı bıraktılar. Başkan Bekir Kumbul, Mahmut Akkaş, İbrahim Çoksak'ın eseridir o küme düşme. Nerede bu insanlar şimdi? Antalyaspor'un neresindeler? Bekir Kumbul kendi etrafında bulunan futbolla alakalı olmayan kişileri dinledi, bu işi bilen insanların sözlerine kulak asmadı.
Futbolculara istediklerinden daha fazla para ödendiği doğru mu?
Diğer oyuncuların ne aldığı beni ilgilendirmiyor. Veren var ki alan var. Oyuncu veren oluyorsa almıyorum mu diyecek. Transferde önce oyuncuya sorulur ne istiyorsun diye. Oysa onlar, 'biz sana şu kadar düşünüyoruz sen ne düşünüyorsun' diyorlar. Oyuncu daha azını düşünüyorsa da teklif edileni kabul ediyor. Yöneticilik burada başlıyor. Oyuncuya az teklif edeceksin. Konuşulacak çok şey var ama Antalyaspor'u düşündüğüm için söylemek istemiyorum.
Siyah forma olayı, hep sizin üzerinize yapışan bir kötü bir anı olarak kaldı.
Çok da net hatırlamıyorum ama siyah forma olayı iyi bir anı değil. İnsanlar aslında tepki vermekte haklılar ama biraz bence dozaj fazla kaçtı. Farklı bir tepki verilebilirdi ama oyuncular bunu seçti. Aslında irdelenmesi gereken sadece siyah forma değil. İçimizdeki bazı oyuncular hainlik yaptı. Ben böyle düşünüyorum. Daha fazla da açmayayım konuyu. O maç 0-0 bitti. Yenseydik kümede kalırdık. Ama Gürçay 9. dakikada kırmızı kart gördü. Siyah forma önemli değil. Maçı kazansaydık siyah forma konuşulmazdı. Keşke başka türlü küme düşseydik. Böyle olmasaydı. Ama şunu da söyleyeyim, o sene düşmesek, seneye düşerdik. Çünkü yönetilmiyordu Antalyaspor. Çok büyük şansı vardı o dönem, yapamadı.
Alacağın kaldı mı Antalyaspor'da?
Benim hala 40 bin TL'lik alacağım var. Çekim var evde duruyor. Adnan ile ben yazdırmadık çekleri. Biz gerçekten takımımızı seviyorduk. 2002 yılından kalma çekim var. Hiçbir yere başvurmadık. Aykut Kocaman bana telefon açtı. Çağırdı, gitmedim. Yanlış yapmışım. Ben kendimi Antalyalı görüyorum. Çocuklarım Antalya doğumlu. Bana sokakta bazen Fenerli Nuri diyorlar. İtiraz ediyorum. Hayır ben Antalyasporluyum derim her zaman.
Maçlara gidiyor musun?
Maçlara gitmiyorum. Uzun zaman içinde 1 kez maça gittim. Jarabinsky'nin yardımcılığına Orhan Atik getirilmişti. Ayağımız uğurlu gelsin, arkadaşımız, dostumuz dedik. Hacettepe maçıydı, 1-1 bitti Jarabinsky de kalmadı, Orhan da. Ondan sonra da gitmedim zaten maça. Ama televizyondan izliyorum sürekli. Ama kırgınlığım yok. Neden gitmediğimi bilmiyorum. Çoğu eski futbolcu gitmiyor. Nedenini bilemiyorum. Bir sevgisizlik ortamı var sanırım. Aslında gitmemiz lazım ki kırılsın bu ortam. Fakat kulüpten de bazı adımların atılması gerekiyor.
Bugünkü takımı ve kadroyu nasıl buluyorsun?
Kadroyu yeterli bulmuyorum ama bence başında çok değerli bir hocası var. Yönetim anlamında bilemiyorum. Fikir yürütmeyeyim. İçinde değilim çünkü. Kadrosu yeterli değil ama. Takım çok daha iyi yerlerde olmalı. Transferi hocaya bırakmak bence çok yanlış. Takımın transfer politikası olmalı. Hoca elbette bazı oyuncuları isteyecek ama transferi yönetim yapacak. Takımın düzenini hocaya bırakamazsınız. Hoca giderse açıkta kalırsınız. Günlük başarılar kazanırsınız, o kadar.
Unutamadığın maç var mı Antalyaspor forması altında?
İki maçı hiç unutmuyorum. Biri Bursaspor ile oynadığımız Türkiye Kupası yarı final maçı. 2-0 kazandık ve finale çıktık. O maçın atmosferi çok iyiydi. Bursa ile de bir çekişmemiz vardı. Yenen finale çıkacak ve Avrupa Kupasına gitme hakkı kazanacaktı. Ben hiçbir zaman stadı böyle bir atmosferde görmemiştim. Bir de final maçı. Galatasaray'ı elimizden kaçırdık, dolayısıyla kupayı da. O maçta taraftar desteğimiz de olamadı. Sadece 1 kız elinde Antalyaspor bayrağıyla bize destek verdi, stadın geri kalanı Galatasaraylıydı. İkincilik ödülümüzü alırken, herkes bizim hak ettiğimizi söylüyordu. Ama asıl maç benim için Bursa maçıydı. İstanbul'da Beşiktaş'ı Olgun'un golüyle yenip kümede kaldığımız maç da var unutulmazlar arasında.
Meşhur Werder Bremen maçlarını unutulmazlar arasında saymadın.
O maç da önemliydi evet. Werder Bremen maçı öncesi Almanlara karşı hiç beraberliğimiz bile yoktu. Herkes bizim için 3-5 tane yer diyordu. Biz ummadığımız bir sonuç almıştık Antalya'da. 2-0 kazandık. Belki 3-4 de atabilirdik. Ha, 4-0 kazansaydık da elenirdik belki ama önemli olan bir Alman devini evimizde yenmekti. Rövanşta haddimizi bilemedik. Hatta Gaudino maçtan önce kadroya baktı, 'Eyvah işimiz zor. 4 forvetle oynuyorlar' dedi. Zaten çabucak bitirdiler işi. Bunlar deneyim tabi.
O maçın bir anısı var mı?
Werder Bremen maçında Burhan'ın Ailton'a söyledikleri var. Maç 6-0 olduktan sonra Burhan İngilizce de bilmiyor, eliyle 6 işareti yapıp, 'Baba yeter' diyor. 6-0 yenildik ama çok gülmüştük Burhan'ın tavırlarına
Nuri Kamburoğlu, Akdeniz Manşet Genel Yayın Müdürü Vedat Gürhan, Haber Müdürü Şifa Çiçek ve Murat Özgen'in sorularını yanıtladı, kuru fasulyemizin tadına bakanlar arasındaki yerini aldı.
Nuri Kamburoğlu futbola nasıl başladı?
24 Mayıs 1967 yılında Bartın'da doğdum. 12-13 yaşlarındaydım. İlçede bölge takımı vardı. Beni denediler, oynamaya başladım. Bartın Gençlik amatör takımına geçtim. Bu takımda sivrilmeye başladım. Parmakla gösterilir hale geldim. Daha sonra babam STFA'da çalışıyordu. İstanbul'a gitmemiz gerekti, taşındık. Babamın arkadaşının tavsiyesiyle Yücespor'a gittim. Zuhuratbaba'da şöhretler turnuvasında oynattılar beni, beğendiler ve devam ettim. Yücespor ile Türkiye Şampiyonu olup 3. Lige çıktık. Profesyonel oldum, 2 yıl da bu takımda kaldım.
Daha büyük takımların ne zaman ilgisini çektin?
Yücespor'daki performansımdan sonra Zeytinburnu, Kartalspor ve Bakırköy istedi. Bakırköy'e gittim. Patlama yılım oldu. Aslında beni öylesine almışlardı. Diğer oyuncuların 10'da biri kadar para alıyordum. Çok iyi oynadım. Erdem Tuğal hoca beni hazırlık maçlarında hiç oynatmadı. Sancar Biçikçi, Bulgar Mehmet, Tavşan Mustafa bana sahip çıktılar, çok çalışmamı söylediler. İlk maçta ilk 11'de oynamadım. Son 10 dakika oyuna soktu. Sonraki 33 maçın tamamında oynadım ve yılın futbolcusu seçildim. Açık ara lige çıktık. 1. ligde yine oynadım. Çok da iyi sezon geçirdik.
Fenerbahçe'ye transferin nasıl oldu?
Bakırköy'deki başarılı maçlarım nedeniyle Fenerbahçe'den transfer teklifi geldi, gözü kapalı gittim. İmzayı attım, hiç para falan da konuşmadık. Hayalimdi benim. Küçüklüğümden beri Fenerbahçeliydim, oynamak istediğim takıma gittim. Bakırköy bırakmıyordu beni ama Fenerbahçe 25 milyon gibi az bir rakamla aldı beni. Hatta Bakırköy Başkanı Yıldırım Aktuna kızmıştı bana. 1991 yılında geldiğim Fenerbahçe'de 4 yılım geçti. Tanju, Engin, Levent ve beni almıştı Fenerbahçe o sezon.
Fenerbahçe'den neden koptun ve Antalya yolu nasıl açıldı?
Fenerbahçe'de kalmamam için bir neden yoktu aslında. İmza at dediler ama yeni evlenmiştim, artık sorumluluklarım vardı. İmza atmadım. Beni satış listesine koydular. Benim ne hikmetse Antalya'ya karşı bir sempatim vardı. Antalyaspor küme düşme potasındayken Fenerbahçe'deki arkadaşlarla takip eder, düşmesin isterdik. 'Belki sonra transfer oluruz' derdik. Gerçekten de teklif geldi. Metin Türel beni istedi, ben de koşarak geldim. Çok para da istemedim. Severek, isteyerek geldim. İyi ki de gelmişim. O sene iyi bir takım yaptık. İyi bir başkanımız da vardı. Hasan Subaşı'ya her zaman saygı duyarım. Gördüğüm her yerde konuşur, sohbet ederim. Antalyaspor maceram öyle başladı.
Antalya'daki yıllarına döneceğiz ama, kaç yıl kaldın burada, daha sonra nerelerde oynadın?
Küme düştüğümüz sezon dahi gitmeye niyetim yoktu ama hak etmediğimiz muamele gördük. Çok üzerimize geldiler. 36 yaşında Diyarbakırspor'a transfer oldum. 6 ay kadar orada kaldım. Antalya'ya yerleşmek üzere geri döndüm. O sırada Aykut Kocaman aradı. 'Atla gel sana ihtiyacımız var' dedi. Futbolu bıraktığımı söyledim ama dinletemedim. Aykut hocayı da kıramam zaten. İmzayı attım. Para falan da konuşmadık. İlk yıl 18-19 maç oynadım. TMSF el koydu takıma. Takımdan ayrılacakken, bir baktım TMSF Genel Müdürü benim arkadaşım çıktı. 'Seni bırakmıyoruz' dedi. 'Yok ben Antalya'ya dönüyorum kalmayacağım' dedim. 'Sözleşmen iki yıllık bir yere gidemezsin' dedi. Şaşırdım. Ben 1 yıllık atmıştım imzayı. Bir baktım, sözleşmede 2 yıl yazıyor. Mecburen kaldık orada. Hiç oynamadım ama ikinci yılda. Sonra da sözleşme süresi bitince bıraktım ve Antalya'ya döndüm.
Futboldan ne kadar para kazandın?
Para kazanmadım. Futbolda hayatı kazandım. İnsanlığı kazandım. İnsanlığın ne olduğunu öğrendim. İnsanları tanıdım. Futbol ve futbolculuktan sonraki yaşam çok farklı. Turizm işi de yaptım ama istemediğim bir işti. Çok iyi bildiğim şey, futbolsuz olmuyor. 1-2 sene özel hayatım nedeniyle futboldan uzak kaldım ama artık geri döndüm. 38-39 yaşında futbolu bıraktım zaten. Kendime de vücuduma da iyi baktım. 38 yaşında transfer yaptım. Transferle ilgili hiçbir takımda pazarlık yapmadım. Sadece ilk Antalyaspor'a geldiğimde para konuştuk, onda da pazarlık yapmadık. Zaten onların verdiği ile benim istediğim arasında çok küçük bir fark vardı, hemen anlaştık.
Dönelim Antalyaspor'a. Neler yaşadın bu forma altında?
Antalya'da şampiyonluk görmedim, hep 1. Lig'de kaldık, 1 kez küme düşme acısı yaşadık. Ama hep gurur duyacağım şeyler yaşadım. En gurur duyduğum anlar UEFA Kupasına gitmemiz ve Türkiye Kupası finali oynamamızdı. Bizim şanssızlığımız Galatasaray'ın en iyi döneminde olması, UEFA Kupasını almasıydı. O sene Galatasaray'a 3 gol atan takım olmamıştı. Altın gol uygulaması olsa, şu anda müzemizde bir Türkiye Kupamız vardı. Uzatmalarda kaybettik maçı. Olsun. Şu anda da Türkiye Kupasının ikincilik şerefi var. Bu benim için büyük gurur. Son yıl hariç iyi bir takımımız vardı. 5 yıla yakın kaptanlık yaptım.
Neden düştünüz peki?
En büyük sorun ilgisizlikti. Yönetim hiç ilgi göstermedi, verdiği sözleri tutmadı. Taraftarı ve şehri katmıyorum buna. İlgisiz değillerdi. Şu andaki durumdan çok daha fazla ilgi ve destek vardı. Tek sorumlu yönetimdir. Valiye para sözü verdirdiler. Yönetim yerine getirmeyince koskoca Antalya Valisini yalancı durumuna düşürdüler. Ama biz gerçeği biliyorduk. Bizim de hatalarımız vardı. Bazılarının sözünü dinlemeyecektik. Kendimiz de çözebilirdik sorunu. Hocanın yapacağı bir şey yoktu. Giray Bulak iyi hocaydı. Yönetim ne derse desin biz bildiğimizi yapsak ligde kalırdık. Bekir Kumbul'dadır hatanın çok büyük kısmı. Bazı şeyleri söylemek istemiyorum. Verilen sözü tutmadı. Güven ortamı hiç kalmamıştı. Hangi oyuncu küme düşmek ister.
Transferde yapılan yanlış tercihler de etkili oldu mu?
Biz takımın ağabeyleri olarak uyardık yöneticileri. Andjelkoviç ve Damjanak'ı almayan diye çok söyledik. Dinlemediler. Biz yeni oyuncu gelince anlarız. İlk hafta anladık Andjelkoviç ve Damjanak'ı. Isparta'da şahsen yalvardım. Almayın bunları diye. Ama bizi dinlemediler. En başta Metin Ünal dinlemedi bizi. Takımın yenileri bu sefer bize cephe almaya başladı. Hep yönetime yakınsınız, siz paranızı alıyorsunuz sesinizi çıkartmıyorsunuz demeye getirdiler. Yalan değil, bu teklif de edildi bize ama asla kabul etmedik. Hep yönetimin planı uygulandı. Bizi hain ilan ettiler, kadro dışı bıraktılar. Başkan Bekir Kumbul, Mahmut Akkaş, İbrahim Çoksak'ın eseridir o küme düşme. Nerede bu insanlar şimdi? Antalyaspor'un neresindeler? Bekir Kumbul kendi etrafında bulunan futbolla alakalı olmayan kişileri dinledi, bu işi bilen insanların sözlerine kulak asmadı.
Futbolculara istediklerinden daha fazla para ödendiği doğru mu?
Diğer oyuncuların ne aldığı beni ilgilendirmiyor. Veren var ki alan var. Oyuncu veren oluyorsa almıyorum mu diyecek. Transferde önce oyuncuya sorulur ne istiyorsun diye. Oysa onlar, 'biz sana şu kadar düşünüyoruz sen ne düşünüyorsun' diyorlar. Oyuncu daha azını düşünüyorsa da teklif edileni kabul ediyor. Yöneticilik burada başlıyor. Oyuncuya az teklif edeceksin. Konuşulacak çok şey var ama Antalyaspor'u düşündüğüm için söylemek istemiyorum.
Siyah forma olayı, hep sizin üzerinize yapışan bir kötü bir anı olarak kaldı.
Çok da net hatırlamıyorum ama siyah forma olayı iyi bir anı değil. İnsanlar aslında tepki vermekte haklılar ama biraz bence dozaj fazla kaçtı. Farklı bir tepki verilebilirdi ama oyuncular bunu seçti. Aslında irdelenmesi gereken sadece siyah forma değil. İçimizdeki bazı oyuncular hainlik yaptı. Ben böyle düşünüyorum. Daha fazla da açmayayım konuyu. O maç 0-0 bitti. Yenseydik kümede kalırdık. Ama Gürçay 9. dakikada kırmızı kart gördü. Siyah forma önemli değil. Maçı kazansaydık siyah forma konuşulmazdı. Keşke başka türlü küme düşseydik. Böyle olmasaydı. Ama şunu da söyleyeyim, o sene düşmesek, seneye düşerdik. Çünkü yönetilmiyordu Antalyaspor. Çok büyük şansı vardı o dönem, yapamadı.
Alacağın kaldı mı Antalyaspor'da?
Benim hala 40 bin TL'lik alacağım var. Çekim var evde duruyor. Adnan ile ben yazdırmadık çekleri. Biz gerçekten takımımızı seviyorduk. 2002 yılından kalma çekim var. Hiçbir yere başvurmadık. Aykut Kocaman bana telefon açtı. Çağırdı, gitmedim. Yanlış yapmışım. Ben kendimi Antalyalı görüyorum. Çocuklarım Antalya doğumlu. Bana sokakta bazen Fenerli Nuri diyorlar. İtiraz ediyorum. Hayır ben Antalyasporluyum derim her zaman.
Maçlara gidiyor musun?
Maçlara gitmiyorum. Uzun zaman içinde 1 kez maça gittim. Jarabinsky'nin yardımcılığına Orhan Atik getirilmişti. Ayağımız uğurlu gelsin, arkadaşımız, dostumuz dedik. Hacettepe maçıydı, 1-1 bitti Jarabinsky de kalmadı, Orhan da. Ondan sonra da gitmedim zaten maça. Ama televizyondan izliyorum sürekli. Ama kırgınlığım yok. Neden gitmediğimi bilmiyorum. Çoğu eski futbolcu gitmiyor. Nedenini bilemiyorum. Bir sevgisizlik ortamı var sanırım. Aslında gitmemiz lazım ki kırılsın bu ortam. Fakat kulüpten de bazı adımların atılması gerekiyor.
Bugünkü takımı ve kadroyu nasıl buluyorsun?
Kadroyu yeterli bulmuyorum ama bence başında çok değerli bir hocası var. Yönetim anlamında bilemiyorum. Fikir yürütmeyeyim. İçinde değilim çünkü. Kadrosu yeterli değil ama. Takım çok daha iyi yerlerde olmalı. Transferi hocaya bırakmak bence çok yanlış. Takımın transfer politikası olmalı. Hoca elbette bazı oyuncuları isteyecek ama transferi yönetim yapacak. Takımın düzenini hocaya bırakamazsınız. Hoca giderse açıkta kalırsınız. Günlük başarılar kazanırsınız, o kadar.
Unutamadığın maç var mı Antalyaspor forması altında?
İki maçı hiç unutmuyorum. Biri Bursaspor ile oynadığımız Türkiye Kupası yarı final maçı. 2-0 kazandık ve finale çıktık. O maçın atmosferi çok iyiydi. Bursa ile de bir çekişmemiz vardı. Yenen finale çıkacak ve Avrupa Kupasına gitme hakkı kazanacaktı. Ben hiçbir zaman stadı böyle bir atmosferde görmemiştim. Bir de final maçı. Galatasaray'ı elimizden kaçırdık, dolayısıyla kupayı da. O maçta taraftar desteğimiz de olamadı. Sadece 1 kız elinde Antalyaspor bayrağıyla bize destek verdi, stadın geri kalanı Galatasaraylıydı. İkincilik ödülümüzü alırken, herkes bizim hak ettiğimizi söylüyordu. Ama asıl maç benim için Bursa maçıydı. İstanbul'da Beşiktaş'ı Olgun'un golüyle yenip kümede kaldığımız maç da var unutulmazlar arasında.
Meşhur Werder Bremen maçlarını unutulmazlar arasında saymadın.
O maç da önemliydi evet. Werder Bremen maçı öncesi Almanlara karşı hiç beraberliğimiz bile yoktu. Herkes bizim için 3-5 tane yer diyordu. Biz ummadığımız bir sonuç almıştık Antalya'da. 2-0 kazandık. Belki 3-4 de atabilirdik. Ha, 4-0 kazansaydık da elenirdik belki ama önemli olan bir Alman devini evimizde yenmekti. Rövanşta haddimizi bilemedik. Hatta Gaudino maçtan önce kadroya baktı, 'Eyvah işimiz zor. 4 forvetle oynuyorlar' dedi. Zaten çabucak bitirdiler işi. Bunlar deneyim tabi.
O maçın bir anısı var mı?
Werder Bremen maçında Burhan'ın Ailton'a söyledikleri var. Maç 6-0 olduktan sonra Burhan İngilizce de bilmiyor, eliyle 6 işareti yapıp, 'Baba yeter' diyor. 6-0 yenildik ama çok gülmüştük Burhan'ın tavırlarına