Akdeniz Manşet'in Kuru Fasulye Günü'ne konuk olan, Antalyaspor'da da futbol oynamış eski oyuncu ve teknik direktörlerden Mehmet Akdülger, Türk futbolu üzerine önemli tespitler yaptı. Akdülger, futbolun sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada öldüğünü ama hiçbir şey için geç olmadığını vurguladı
'Mini' Mehmet lakabıyla da tanınan Mehmet Akdülger, Akdeniz Manşet Genel Yayın Müdür Vedat Gürhan, Haber Müdürü Şifa Çiçek ve Murat Özgen'in sorularını yanıtladı
Sizin dönemin oyuncularıyla şimdiki futbolcular arasında ne fark var?
Futbolcular şimdi daha akıllı. Beni dönemimde futbolculuk güç demekti. Kuvvetli olan ayakta kalırdı. Biraz da tekniğin varsa yürür giderdin. Şimdi hepsi lazım. Yeteneğin olacak, tekniğin olacak, gücün olacak. Aksi halde sahada sıfırsın. Benim tekniğim yoktu ama kuvvetimle oynuyordum. Ama şimdi yok öyle. Takımda 1-2 tam teknik oyuncu vardı. Biz pas atsın diye topu onlara verirdik. Şimdi her futbolcu pas atıyor, orta yapıyor. Eskiden sağ açık, sağdan gider orta yapardı. Biz orta yapsın diye onun arardık. O da soldan orta yapamazdı. Şimdi her futbolcu her yerden bunu yapmak zorunda. Kaleci bile orta yapıyor neredeyse. Eskiden branşlaşma gibi, paylaşma gibi bir durum vardı. Golcü adam pek defansa gelmezdi. Ne işi var burada derdik. Şimdi öyle bir durum yok. Herkes her yerde oynayabiliyor. Şimdiki oyuncuların bu anlayışı daha güçlü.
Eskiden her takımın şartları daha mı eşitti, arada yine farklar var mıydı?
Ben Aydın'da oynarken, yıl 1975, takımdaki 8-9 kişi 10 yıldır Aydın'da oynuyorlardı. Kaptan Hakkı, 'Beni Beşiktaş istedi, gitmedim' derdi. Nedenini sorunca, 'Beşiktaş da 100 lira verdi, Aydınspor da' yanıtını verirdi. Ekonomik şartlar eşitti. Şimdi büyük kulüpler çok paraya sahip, diğerleri ezilmiş durumda. 2. Ligde oynayan futbolcu 10 lira, süper ligdeki bin lira kazanıyor. Çok fark var. Eskiden Beşiktaş da Gaziantep de her hangi bir oyuncuyla aynı paraya anlaşırdı. Ama oynadıkları sahalar da, kullandıkları malzemeler de aynıydı. Bir denge vardı yani.
Eskiden taraftarlık da farklıydı herhalde
Eskiden insanlar kendi içlerinden çıkan futbolcuların oluşturduğu takımları izlerdi. Yani, örneğin Kayserililer, bir çoğu Kayserili olan futbolculardan kurulu Kayserispor'u izlerdi. Bir başka kentte de durum aynıydı. Dışarıdan gelenler 1-2 yi geçmezdi. Ancak şimdi öyle değil. Antalya'da kaç tane Antalyalı var ki? Bu takım Antalya'nın takımı değil ki. Bilinçaltında bu var. Burada bir şov yapılıyor, insanlar da para karşılığında bu şovu izliyor. Yani futbol artık futbol değil, ticaret. İnsanlar futbolu ticari mal olarak görmeye başladığı anda futbol bitmiş demektir. İnsanların kalbinden söküp atılıyor bu şekilde futbol.
Damarımı kessen kırmızı-beyaz akar diyenlere ne diyeceksiniz?
Yok yok. Onların da vardır bir menfaati. Kısacası, o damarını kesen çocuk da bir tarafından faydalanıyor bunun. Futbol ortada soyulmuş duran bir muz gibi. Herkes orasından burasından ufak ufak koparmanın derdinde. Antrenörü, idarecisi, futbolcusu, taraftarı neresinden götürürüm diye uğraşıyor. Futbolu 'Bacasız sanayi' olarak gördüğünüz anda futbol bitmiş demektir. Futbol da bitti zaten.
Bu durumu yeniden eskiye çevirmek için bir şeyler yapılamaz mı?
Şimdi bir çok proje üretilip, insanlara yeniden futbol sevgisi kazandırılmaya çalışılıyor. Bakma sen, nüfus çok kalabalık da statlar doluyor yine. Ben 1983 yılında Antalya'ya geldiğimde nüfus 100 bindi, stat doluyordu. Şimdi 10 katı nüfus var maça kimse gelmiyor. İstanbul'da doluyor diye görülebilir ama nüfus 14 milyon. Her yüz kişiden yarımı maça gelse zaten bütün statlar tıklım tıklım olur. Neden? Durum kötüye gidiyor çünkü. UEFA boşu boşuna çeşitli programlar hayata geçirmiyor futbolu çeşitlendirme ve yayma adına. Futbolun öldüğünün onlar da farkında. Ben 40 yıldır futbolla uğraşıyorum. Ben Türkiye'de değil tüm dünyada futbolun öldüğünü düşünüyorum.
Yerel bazda neler yapılabilir?
Ben Boluspor'a transfer olduğumda nüfusu 26 bin 500'dü. Bolu'ya gittiğimde şaşırmıştım. Çok küçük bir kentti. Ama maça çıkardık, stat tıka basa dolu. İnsanlar futbolu seviyordu, maç izlemeye geliyordu. İnsanlar takımlarına, futbolcularına, hocalarına, 'Bizim buranın biberi, domatesi, portakalı' der gibi bakardı. Benimserlerdi kendi takımlarını. Ben şunu iddia ederim her zaman Takımda, Manavgat'tan, Kemer'den, Korkuteli'den, Elmalı'dan, Burdur'dan, Tefenni'den oyuncu olsa, tribünlerde hiç sorun çıkmaz, boş da kalmaz.
Futbolcuların sizin döneminizde gelir düzeyi nasıldı?
Ben Aydınspor ile anlaştığımda iyi bir para olan 50 bin liraya imza attım. Bir komiser arkadaşımızdan 1976 model Murat 124 araba satın aldım. Arkadaş arabayı 150 bin liraya, para biriktirip almış. Yani, polis ile benim gelir düzeyim aynıydı. Hatta biraz da düşüktü. O zaman ne oluyordu? Futbolcu kendini ayrı hissetmiyor, insanlar da seni farklı görmüyordu. Şimdi ne oluyor, hocanın altında koca cip, şoförü getirip götürüyor. Ne bu ya? Resmen saltanat. Çocuk daha 25 yaşına gelmemiş, prens gibi yaşıyor. Bunu hak ettiği bir durum da yok yani. Futbolcuların aldığı paralar çok astronomik. Türkiye'de Süper Lig dahil, 150 bin liradan fazla alan futbolcu olmamalı. Avrupa'da daha yüksek alabiliyorlar futbolcular ama orada hiç çalışmayan vatandaşın geliri bin 500 Avro. Yani denge biraz daha yakın. İşi gücü, ayakkabısı, üzerine giyeceği olmayan çocuğu tribüne çağırıyorsun. Gelir bu çocuk. Bedava içeri alırsan gelir. Simit alıp, atkısını, formasını da verdin mi, 5 liraya adam keser. Sıcak çay içemiyor çocuk. Bunu o insanlar değil, devlet sağlasa sorun kalmayacak. Cebinde parası olan çocuk bunları yapmaz. Yaparsa münferit olur.
Sınıf farkı yani sorunun ana kaynağı öyle mi?
Sınıf farkı çok tehlikeli. Ben İzmir'de çocukken, okula, işe, antrenmanlara giderken, bir bakıyorum lüks bir Mercedes. Tekme atardım. İçimde bir şiddet var. Evde ekmek yok ki. Bu nasıl biniyor bu arabaya derdim. Görse bir şey dese kavga ederim ne olacak ki. Evde ekmek alacak para yok, borçla gidiyoruz, adam lüks arabaya biniyor. Kaybedeceğim ne var? Şiddet içimizde büyüyor. Yanlış bir şey ama, psikolojik pir şey bu. Görse arabaya tekme attığımı kavga ederim. Şikayet etse karakola götürecekler, sonra bırakacaklar beni, alacağım plakasını, sıkıştıracağım bir tarafta. Çünkü içindeki şiddet büyüyor. İnsanlar aradaki bu sosyal farkı görünce, şiddet olgusu büyüyor. Tribündeki şiddeti, tribüne gelen insanlara insanca yaşam şartları sağlamakla, o insanlara sahip çıkmakla mümkün olabilir.
Peki, teknik direktör konusuna gelelim. Eskiler mi iyi şimdikiler mi?
Eski teknik direktörler daha babacandı. Daha kişilik sahibi, kendilerine daha güveni olan insanlardı. Şimdikilerin kişilikleri erozyona uğramış biraz. Futbol bilgileriyle değil, yalamalık yaparak, başka türlü yollardan iş bulmaya çalışıyorlar. Herkes bir lobiyi kullanıp bir yerlere gelmeye çalışıyor. Fatih Terim kendisine küfrettirecek adam mı? Eskiden 'Baba' dediğimiz antrenör tipleri taviz vermezdi. Son zamanlarda antrenör tipleri laçka oldu. Bir de tarikat işleri çıktı şimdi. Hocası, idarecisi, topçusu namaz kılacak. Ben de kılıyorum ama bu futbolda kıstas değil ki. Bilim adamı şunu diyor Türk, Çinli, Afrikalı, Amerikalı, zenci, hepimizin yüzde 98,5'in genetik yapıları aynıymış. Biz yüzde 1,5 fark üzerinden birbirimize farklı gözle bakıyoruz. Dini, rengi önemli mi? İnsanlar farklı yollardan icazetle takımın başına geliyorlar. İşlerini de görüyorlar ve bu çok tehlikeli. Mesela Hakan Şükür veya Mehmet Atalay'ın kısa zaman sonra Futbol Federasyonu Başkanı olacağı konuşuluyor. Futbolda olmaması lazım. Daha eşit, daha özgür, daha demokratik ortamlarda sorun çözülür.
Ne zamandır teknik adamlık yapmıyorsunuz?
Ben 10 yıldır teknik direktörlük yapmıyorum. Yapamıyorum çünkü. Sebep az önce anlattıklarım. Antrenörler icazetle göreve geliyor. Daha önce Ulusoy döneminin antrenörleri vardı. Rahmetli Gündüz Tekin Onay'ın antrenörleri vardı. Bütün trafik onların elindeydi. Ben X bir kulüple anlaşmıştım, 'Salı günü gel paranı al' dediler. Sonra yeninden arayıp 'Gelme. Gündüz Tekin Onay aradı, başka bir antrenör gelecek' dediler. Sen de birilerinin adamı olsaydın diyen olacaktır ama herkes olamıyor ki. Olabilmen için onlarla aynı istikamette hareket etmen gerekiyor.
Futbolu belirli gruplar mı yönetiyor?
Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği Başkanı İsmail Dilber 13-14 bin antrenörü temsil ediyor. 15 yıldır bu koltukta oturuyor. Bu işler fahri olarak yapılıyor. Maaşı yok, geliri yok. Yeter artık. Bıraksa ya. Neden bırakmıyor? Ömrünün yarısını TÜFAD Başkanlığıyla geçirmiş. Seçim yapılıyor. Oğuz Sarvan MHK Başkanı oluyor mesela. Seçiliyor mu, seçtiriliyor mu? Sayın Abdurrahman Arıcı'nın da Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği Genel Başkanı olacağı söyleniyor. Bence yanlış. Bir vekil bu görevde olmamalı.
Bu söylediklerinizi daha fazla dile getirseniz faydası olur mu?
Futbolla ilgili bir şeyler konuşulacaksa iddia ediyorum, konuşacak 5-10 kişiden biri benim. Ama 200 kişi içinde sıralamaya koysalar, sondan 5. konuştururlar. Bizi konuşturmazlar. Hiç adını sanını duymadığımız ülkeler var. Adam futbolcu çıkarıyor. İngiltere'de, Fransa'da, İspanya'da oynuyor. Biz de diyoruz ki burada, 100 yıla yakındır federasyonumuz var, çalışılıyor. Dünyada isim yapmış bir tane adamımız olmamış. Olmuyor, olmayacak da. Bir eksikliğimiz var. Antrenörümüz de yok. Aklına hiç gelmeyecek ülkeden futbolcular hocalar çıkıyor, bizden çıkmıyor.
Bu düzen devam edecek öyleyse
Futbolcular alınıp satılıyor. Bir oyuncuya 3-4 milyon Avro veriliyor. O paraya kocaman bir okul veya spor tesisi yapılır. Ürettikleri ne? Bizim maçlarla Avrupa'daki maçlara bakıyorum, bizimkiler ağır çekim oynuyor sanki. Mesela Antalyaspor. Birkaç yıldır bizimkilerin ben nasıl bir futbol sistemi olduğunu anlayamadım. Çözemedim yani. Anlat deseler anlatamam. Biri alıyor topu, ileri kullanıyor, biri alıp bir şeyler yaparsa gol oluyor. Taktik, sistem falan yok. Her şey gidip maçı kazanalım, 1-2 hafta daha bu sistem devam etsin, biraz daha para kazanalım. Hep bu. Düzen devam etsin, kimse rahatımızı bozmasın istiyorlar.
'Mini' Mehmet lakabıyla da tanınan Mehmet Akdülger, Akdeniz Manşet Genel Yayın Müdür Vedat Gürhan, Haber Müdürü Şifa Çiçek ve Murat Özgen'in sorularını yanıtladı
Sizin dönemin oyuncularıyla şimdiki futbolcular arasında ne fark var?
Futbolcular şimdi daha akıllı. Beni dönemimde futbolculuk güç demekti. Kuvvetli olan ayakta kalırdı. Biraz da tekniğin varsa yürür giderdin. Şimdi hepsi lazım. Yeteneğin olacak, tekniğin olacak, gücün olacak. Aksi halde sahada sıfırsın. Benim tekniğim yoktu ama kuvvetimle oynuyordum. Ama şimdi yok öyle. Takımda 1-2 tam teknik oyuncu vardı. Biz pas atsın diye topu onlara verirdik. Şimdi her futbolcu pas atıyor, orta yapıyor. Eskiden sağ açık, sağdan gider orta yapardı. Biz orta yapsın diye onun arardık. O da soldan orta yapamazdı. Şimdi her futbolcu her yerden bunu yapmak zorunda. Kaleci bile orta yapıyor neredeyse. Eskiden branşlaşma gibi, paylaşma gibi bir durum vardı. Golcü adam pek defansa gelmezdi. Ne işi var burada derdik. Şimdi öyle bir durum yok. Herkes her yerde oynayabiliyor. Şimdiki oyuncuların bu anlayışı daha güçlü.
Eskiden her takımın şartları daha mı eşitti, arada yine farklar var mıydı?
Ben Aydın'da oynarken, yıl 1975, takımdaki 8-9 kişi 10 yıldır Aydın'da oynuyorlardı. Kaptan Hakkı, 'Beni Beşiktaş istedi, gitmedim' derdi. Nedenini sorunca, 'Beşiktaş da 100 lira verdi, Aydınspor da' yanıtını verirdi. Ekonomik şartlar eşitti. Şimdi büyük kulüpler çok paraya sahip, diğerleri ezilmiş durumda. 2. Ligde oynayan futbolcu 10 lira, süper ligdeki bin lira kazanıyor. Çok fark var. Eskiden Beşiktaş da Gaziantep de her hangi bir oyuncuyla aynı paraya anlaşırdı. Ama oynadıkları sahalar da, kullandıkları malzemeler de aynıydı. Bir denge vardı yani.
Eskiden taraftarlık da farklıydı herhalde
Eskiden insanlar kendi içlerinden çıkan futbolcuların oluşturduğu takımları izlerdi. Yani, örneğin Kayserililer, bir çoğu Kayserili olan futbolculardan kurulu Kayserispor'u izlerdi. Bir başka kentte de durum aynıydı. Dışarıdan gelenler 1-2 yi geçmezdi. Ancak şimdi öyle değil. Antalya'da kaç tane Antalyalı var ki? Bu takım Antalya'nın takımı değil ki. Bilinçaltında bu var. Burada bir şov yapılıyor, insanlar da para karşılığında bu şovu izliyor. Yani futbol artık futbol değil, ticaret. İnsanlar futbolu ticari mal olarak görmeye başladığı anda futbol bitmiş demektir. İnsanların kalbinden söküp atılıyor bu şekilde futbol.
Damarımı kessen kırmızı-beyaz akar diyenlere ne diyeceksiniz?
Yok yok. Onların da vardır bir menfaati. Kısacası, o damarını kesen çocuk da bir tarafından faydalanıyor bunun. Futbol ortada soyulmuş duran bir muz gibi. Herkes orasından burasından ufak ufak koparmanın derdinde. Antrenörü, idarecisi, futbolcusu, taraftarı neresinden götürürüm diye uğraşıyor. Futbolu 'Bacasız sanayi' olarak gördüğünüz anda futbol bitmiş demektir. Futbol da bitti zaten.
Bu durumu yeniden eskiye çevirmek için bir şeyler yapılamaz mı?
Şimdi bir çok proje üretilip, insanlara yeniden futbol sevgisi kazandırılmaya çalışılıyor. Bakma sen, nüfus çok kalabalık da statlar doluyor yine. Ben 1983 yılında Antalya'ya geldiğimde nüfus 100 bindi, stat doluyordu. Şimdi 10 katı nüfus var maça kimse gelmiyor. İstanbul'da doluyor diye görülebilir ama nüfus 14 milyon. Her yüz kişiden yarımı maça gelse zaten bütün statlar tıklım tıklım olur. Neden? Durum kötüye gidiyor çünkü. UEFA boşu boşuna çeşitli programlar hayata geçirmiyor futbolu çeşitlendirme ve yayma adına. Futbolun öldüğünün onlar da farkında. Ben 40 yıldır futbolla uğraşıyorum. Ben Türkiye'de değil tüm dünyada futbolun öldüğünü düşünüyorum.
Yerel bazda neler yapılabilir?
Ben Boluspor'a transfer olduğumda nüfusu 26 bin 500'dü. Bolu'ya gittiğimde şaşırmıştım. Çok küçük bir kentti. Ama maça çıkardık, stat tıka basa dolu. İnsanlar futbolu seviyordu, maç izlemeye geliyordu. İnsanlar takımlarına, futbolcularına, hocalarına, 'Bizim buranın biberi, domatesi, portakalı' der gibi bakardı. Benimserlerdi kendi takımlarını. Ben şunu iddia ederim her zaman Takımda, Manavgat'tan, Kemer'den, Korkuteli'den, Elmalı'dan, Burdur'dan, Tefenni'den oyuncu olsa, tribünlerde hiç sorun çıkmaz, boş da kalmaz.
Futbolcuların sizin döneminizde gelir düzeyi nasıldı?
Ben Aydınspor ile anlaştığımda iyi bir para olan 50 bin liraya imza attım. Bir komiser arkadaşımızdan 1976 model Murat 124 araba satın aldım. Arkadaş arabayı 150 bin liraya, para biriktirip almış. Yani, polis ile benim gelir düzeyim aynıydı. Hatta biraz da düşüktü. O zaman ne oluyordu? Futbolcu kendini ayrı hissetmiyor, insanlar da seni farklı görmüyordu. Şimdi ne oluyor, hocanın altında koca cip, şoförü getirip götürüyor. Ne bu ya? Resmen saltanat. Çocuk daha 25 yaşına gelmemiş, prens gibi yaşıyor. Bunu hak ettiği bir durum da yok yani. Futbolcuların aldığı paralar çok astronomik. Türkiye'de Süper Lig dahil, 150 bin liradan fazla alan futbolcu olmamalı. Avrupa'da daha yüksek alabiliyorlar futbolcular ama orada hiç çalışmayan vatandaşın geliri bin 500 Avro. Yani denge biraz daha yakın. İşi gücü, ayakkabısı, üzerine giyeceği olmayan çocuğu tribüne çağırıyorsun. Gelir bu çocuk. Bedava içeri alırsan gelir. Simit alıp, atkısını, formasını da verdin mi, 5 liraya adam keser. Sıcak çay içemiyor çocuk. Bunu o insanlar değil, devlet sağlasa sorun kalmayacak. Cebinde parası olan çocuk bunları yapmaz. Yaparsa münferit olur.
Sınıf farkı yani sorunun ana kaynağı öyle mi?
Sınıf farkı çok tehlikeli. Ben İzmir'de çocukken, okula, işe, antrenmanlara giderken, bir bakıyorum lüks bir Mercedes. Tekme atardım. İçimde bir şiddet var. Evde ekmek yok ki. Bu nasıl biniyor bu arabaya derdim. Görse bir şey dese kavga ederim ne olacak ki. Evde ekmek alacak para yok, borçla gidiyoruz, adam lüks arabaya biniyor. Kaybedeceğim ne var? Şiddet içimizde büyüyor. Yanlış bir şey ama, psikolojik pir şey bu. Görse arabaya tekme attığımı kavga ederim. Şikayet etse karakola götürecekler, sonra bırakacaklar beni, alacağım plakasını, sıkıştıracağım bir tarafta. Çünkü içindeki şiddet büyüyor. İnsanlar aradaki bu sosyal farkı görünce, şiddet olgusu büyüyor. Tribündeki şiddeti, tribüne gelen insanlara insanca yaşam şartları sağlamakla, o insanlara sahip çıkmakla mümkün olabilir.
Peki, teknik direktör konusuna gelelim. Eskiler mi iyi şimdikiler mi?
Eski teknik direktörler daha babacandı. Daha kişilik sahibi, kendilerine daha güveni olan insanlardı. Şimdikilerin kişilikleri erozyona uğramış biraz. Futbol bilgileriyle değil, yalamalık yaparak, başka türlü yollardan iş bulmaya çalışıyorlar. Herkes bir lobiyi kullanıp bir yerlere gelmeye çalışıyor. Fatih Terim kendisine küfrettirecek adam mı? Eskiden 'Baba' dediğimiz antrenör tipleri taviz vermezdi. Son zamanlarda antrenör tipleri laçka oldu. Bir de tarikat işleri çıktı şimdi. Hocası, idarecisi, topçusu namaz kılacak. Ben de kılıyorum ama bu futbolda kıstas değil ki. Bilim adamı şunu diyor Türk, Çinli, Afrikalı, Amerikalı, zenci, hepimizin yüzde 98,5'in genetik yapıları aynıymış. Biz yüzde 1,5 fark üzerinden birbirimize farklı gözle bakıyoruz. Dini, rengi önemli mi? İnsanlar farklı yollardan icazetle takımın başına geliyorlar. İşlerini de görüyorlar ve bu çok tehlikeli. Mesela Hakan Şükür veya Mehmet Atalay'ın kısa zaman sonra Futbol Federasyonu Başkanı olacağı konuşuluyor. Futbolda olmaması lazım. Daha eşit, daha özgür, daha demokratik ortamlarda sorun çözülür.
Ne zamandır teknik adamlık yapmıyorsunuz?
Ben 10 yıldır teknik direktörlük yapmıyorum. Yapamıyorum çünkü. Sebep az önce anlattıklarım. Antrenörler icazetle göreve geliyor. Daha önce Ulusoy döneminin antrenörleri vardı. Rahmetli Gündüz Tekin Onay'ın antrenörleri vardı. Bütün trafik onların elindeydi. Ben X bir kulüple anlaşmıştım, 'Salı günü gel paranı al' dediler. Sonra yeninden arayıp 'Gelme. Gündüz Tekin Onay aradı, başka bir antrenör gelecek' dediler. Sen de birilerinin adamı olsaydın diyen olacaktır ama herkes olamıyor ki. Olabilmen için onlarla aynı istikamette hareket etmen gerekiyor.
Futbolu belirli gruplar mı yönetiyor?
Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği Başkanı İsmail Dilber 13-14 bin antrenörü temsil ediyor. 15 yıldır bu koltukta oturuyor. Bu işler fahri olarak yapılıyor. Maaşı yok, geliri yok. Yeter artık. Bıraksa ya. Neden bırakmıyor? Ömrünün yarısını TÜFAD Başkanlığıyla geçirmiş. Seçim yapılıyor. Oğuz Sarvan MHK Başkanı oluyor mesela. Seçiliyor mu, seçtiriliyor mu? Sayın Abdurrahman Arıcı'nın da Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği Genel Başkanı olacağı söyleniyor. Bence yanlış. Bir vekil bu görevde olmamalı.
Bu söylediklerinizi daha fazla dile getirseniz faydası olur mu?
Futbolla ilgili bir şeyler konuşulacaksa iddia ediyorum, konuşacak 5-10 kişiden biri benim. Ama 200 kişi içinde sıralamaya koysalar, sondan 5. konuştururlar. Bizi konuşturmazlar. Hiç adını sanını duymadığımız ülkeler var. Adam futbolcu çıkarıyor. İngiltere'de, Fransa'da, İspanya'da oynuyor. Biz de diyoruz ki burada, 100 yıla yakındır federasyonumuz var, çalışılıyor. Dünyada isim yapmış bir tane adamımız olmamış. Olmuyor, olmayacak da. Bir eksikliğimiz var. Antrenörümüz de yok. Aklına hiç gelmeyecek ülkeden futbolcular hocalar çıkıyor, bizden çıkmıyor.
Bu düzen devam edecek öyleyse
Futbolcular alınıp satılıyor. Bir oyuncuya 3-4 milyon Avro veriliyor. O paraya kocaman bir okul veya spor tesisi yapılır. Ürettikleri ne? Bizim maçlarla Avrupa'daki maçlara bakıyorum, bizimkiler ağır çekim oynuyor sanki. Mesela Antalyaspor. Birkaç yıldır bizimkilerin ben nasıl bir futbol sistemi olduğunu anlayamadım. Çözemedim yani. Anlat deseler anlatamam. Biri alıyor topu, ileri kullanıyor, biri alıp bir şeyler yaparsa gol oluyor. Taktik, sistem falan yok. Her şey gidip maçı kazanalım, 1-2 hafta daha bu sistem devam etsin, biraz daha para kazanalım. Hep bu. Düzen devam etsin, kimse rahatımızı bozmasın istiyorlar.