Tribünler nereden nereye geldi? Bu sorunun yanıtını 'Kuru Fasulye Günü'nde Süleyman Turan'a sorduk
Tribün bitmiştir
Antalyaspor Taraftarlar Derneği'nin (ASTAD) son başkanı, tribünlerin unutulmayan isimlerinden Süleyman Turan, bu haftaki 'Kuru Fasulye Günü'nün konuğu oldu. Tam da taraftarla Necati Ateş arasındaki gerginliğin üzerine konuk ettiğimiz Turan, çok çarpıcı, örnek olacak, yol gösterecek sözler sarf etti
Süleyman Turan, Kuru Fasulye Günü'nde Akdeniz Manşet Genel Yayın Müdürü Vedat Gürhan, Haber Müdürü Şifa Çiçek ve Murat Özgen'in sorularını yanıtladı.
07 Gençlik'i ne zaman, hangi amaçla kurdunuz?
Burada her şeyi konuşacak mıyız? Önce ben onu sorayım. Ben aslında televizyon, gazetelere çok çıkan biri değilim ama Necati olayından sonra bende şafak attı. Sizden de telefon gelince çok da düşünmeden 'evet' dedim. Biz bu grubu 1981 yılında kurduk. O zaman bir simge etrafında birleşme isteğiyle, Antalyalı olarak, Antalyasporluluk duygusuyla kurduk.
Sizin zamanınızda olaylar daha mı azdı?
O zamanlar olaymış, tribünde terörmüş, her şey vardı. Şimdi hiçbir şey yok. Esas o aman vardı her şey. Soyunma odasına girilmesi, antrenman basılması, her maçta olay çıkması, deplasmanlarda çıkan olaylar rutin bir olaydı. Ama bunları yaparken belirli bir amacımız vardı. Şiddetin nasıl amacı olur diyeceksiniz ama çok iddialı konuşuyorum, yapılan olayların yüzde 95'inin Antalyaspor'a faydası olmuştur.
Siz taraftar grubuydunuz nasıl fayda sağladınız takıma?
İsteyen istediği gibi anlayabilir, bizimle birlikte başlayıp, bizimle biten 07 Gençlik ruhu, Antalyaspor'un emniyet sübabıydı. Başkanından yöneticisine, hocasından futbolcusuna, menajerinden taraftarına, doktorundan medyasına kadar kimlerin az çok maddi menfaat sağladığını bilen bir insanım. Bende yalan dolan yok. Ama kendimizi bu işe biraz fazla kaptırmışız. Ben bugün maddi ve manevi sorunlar yaşıyorsam, o zamanlar verdiğimiz emeğin sonucudur. Ben buna Allah'a inandığım kadar inanan bir insanım. Manevi, milli değerler, arkadaşlık olgusu çok yüksekti. Bir asker uğurlaması, bir düğün, bir cenaze olurdu, ortalık yıkılırdı. Topçuların gece hayatı olur, basılırdı. Pavyonda topçu yakalardık. Buna rağmen saygı, sevgi had safhadaydı. Herkes haddini bilirdi. Ama hiçbir zaman ben demedik, biz dedik.
Bu kadar etkin olmanıza rağmen neden bitti bu hareketiniz?
Biz her zaman güçlünün değil, doğrunun yanında olduk. Menfaat peşinde koşarsan, güçlünün yanında durursun, bugün için bir şey kazandığını sanırsın. Doğrunun yanında durunca, bir şey kaybettiğini sanırsın ama olay öyle değil. Zaman doğruyu haklı çıkarıyor. Doğru, güçlü aslında. Kulüp derneği seçiminde ben Ali Rıza Tekin'i destekleyelim dedim. Yönetimindeki isimler, inandığım kişilerdi. Bazı arkadaşlarımız, Bekir Kumbul yönetimine yakın oldu. Olay, iki grubun dernek yönetimini ele geçirmesi değildi. Hatırlayın o zamanki transferleri, Damjanac'ları, Andjelkovic'leri, şirketleri, elden alınan transfer paralarını. Ben zaten olay farklı yerlere gidiyor, çektim kendimi tribünlerden. Biz bu işlere müdahil olmayalım, basına da açıklama yapmayalım dedim. Ben bunu dememişim gibi, ertesi gün Yeni İleri'de, Antalyaspor Taraftarlar Derneği diğer listeyi destekliyor haberi çıktı. Biz hiçbir zaman ikiye bölünmedik dedim ve 5 kişiyle birlikte istifamı verdim. Benim için de o anda tribün işleri bitti. 07 Gençlik diyorlar ya şimdi, aslında bizimle birlikte 07 Gençlik bitti.
Sadece tribünde bağırarak, takımı destekleyerek taraftarlık olmaz mı diyorsunuz?
Bu kulüpte adam gibi adam başkanlar, yöneticiler, hocalar, futbolcular, basın, taraftarlar da oldu. Biz ömrümüzü verdik bu kulübe. Ama bir o kadar da şerefsiz ve haysiyetsiz isimler de oldu. Jet Fadıl, bir yöneticiye takımı satın alma teklifinde bulundu. Biz karşı çıktık. İsim sponsorluğu değildi ama bu şimdiki gibi. Takımın yüzde 51'ini almak şartıyla istemişlerdi. Biz bu tür mücadele ettik taraftar olarak. Tribünde lay lay lom yapmadık. 100 Lira 200 Lira cebe indir, otobüs kaldır, yarsını cebe at, yoktu böyle işler. Biz kendi emeğimiz, sevgimizle yaşattık bunu. Türkiye'de sis bombası, meşale bilinmezken biz yakıyorduk. Astsubay bir arkadaşımız vardı. Donanmadaydı bu arkadaş. Çocuk getirirdi bize işaret fişeklerini, biz şov yapardık. Güzel günler vardı.
Çok idman ve soyunma odası bastığınızdan futbolcular da çekinirdi sizden
O dönem Karşıyaka maçının galibiyet primi 3 milyon liraydı. Biz 07 Gençlik olarak adam başı 500'er lira topladık, o paraları gittik antrenmanda futbolculara verdik. Düşünün, galibiyet priminin 6'da 1'ini biz kendi cebimizden adam başı ekstra koyduk. 1-0 da kazandık maçı. O günlerde Erzincan'da deprem olmuştu. Futbolcular bizden korkardı ama, af edersiniz,
.lik yaptılar. Sizin paranıza ihtiyacımız yok der gibi depremzedelere gönderdiler. Benim içime çok batmıştı o olay.
Şimdiki 07 Gençlik'i nasıl görüyorsunuz?
Şimdiki grubun ne yapısına, ne eleştirisine girerim. Benim şu anki grup hakkında söyleyecek bir şeyim yok. İşim olmaz. Geçmişini bilmeyen insanlarla benim işim olmaz. Çok acıdır bu Antalyaspor dergisine bazı arkadaşlar grubun kuruluşunu anlatıyorlar, benim adımı bile söylememişler. Bu nefretin, kinin boyutunu görün. Çünkü bizden sonraki kişiler hep ayak bağı olarak gördüler. Oradaki taraftar yapısının amacı farklıydı. Mevcut dernekle ilgili artı eksi bir şey söylemem. Çünkü benim için bir şey ifade etmiyorlar.
Geri dönme isteği ya da çağrısı var mı?
Antalyaspor, çaresi olmayan bir hastalık. Öldüğümüz gün ancak geçecek. Benim en yakın şahitlerimden biri Vedat Gürhan'dır. Biz taraftar olaylarına hayatta girmeyiz. Elimizden gelen bir şey varsa, kulübün menfaati olacaksa kapısında yatarız. Ama taraftarla ilgili işim olmaz.
Ama ortada sorunlar var ve taraftarsız da olmuyor
Taraftar gurubu olmadan, tribünde ambiyans yaratamazsın. Antalya tribünleri için söylüyorum Kapalı tribünden para kazanırsın, açık tribün senin eskiden beri takipçin, küstüremeyeceğin insanlardır. Yeni neslin membası, tarlası ise kale arkasındaki taraftar gruplarıdır. Ama Antalya'daki taraftar grupları o ambiyansı yaratacak kalitede değil. Yaptıkları eylemle 'biz değiştik' demeleri boş. Öğrenci projesiyle birlikte olumlu bir gelişme vardı ama ne hikmetse ellerindeki potansiyeli görenler, daha sonra farklı işlere girmeye başlıyorlar. Geçmişte gayrı resmi kazananlar olduysa da geçmişte kaldı onlar artık. Sen deplasmana gidiyorsan, coplanıyorsan, dayak yiyorsan sana kimse teşekkür etmez, kimse Allah razı olsun demez, kimse plaket vermez. Sen bunları bekliyorsan, zaten unut bunları. Çocuğun yaşı 20, takıma 30 senemi verdim diyor. Kusura bakma, sen önce yemenle içmenle, oturup kalkmanla Antalyaspor'a yakış bakalım. Lise öğrencilerinin kale arkasına girmesini veliler istemiyor. Çok da fazla konuşturmayın beni. Bu işi çözecek olan kendileri. Sen adam ol, zaten insanlar bulur seni. Ama sen bu sene 350-400 bin lira ceza yedirdin, bu sene yine 100'ü geçti. Alt yapı için her şeyi yapan Vedat Gürhan var aramızda. Bu paranın 10'da birini alt yapıya ayırabilsek çok daha farklı bir alt yapımız olacak. Sen bu işleri beceremiyorsun daha, 600-700 bin lira parayı keriz parası gibi yönetime verdiriyorsun, konuşuyorsun sonra. Zaten 100 kişi yoksunuz, 3-5 kişinin yaptığı bizi bağlamaz diyorsun.
Bu durum yönetimle diyalog kurularak çözülemez mi?
Biz de dönemin yöneticileriyle itişip kakışıyorduk, faklı görüşleri tartışıyorduk. Ama onlar bizim neyin peşinde olduğumuzu biliyorlardı. Ben seni maaşa mı bağlayacağım? Bedava bilet mi vereceğim? Benim ne suçum var 250 lira verip kombine alacağım, Baharatçı Ahmet'in suçu ne, emekli maaşıyla kombine bilet alacak? Kale arkasında kombine bilet alan çocukların ne suçu var?
Grupların profili nasıl peki?
Bizim zamanımız, İstanbul'da döner bıçaklarının moda olduğu, olayların patladığı zamanlardı. Millet hap atarak giderdi deplasmana. Biz döner bıçağını Antalya'ya sokmayacağız, hapı sokmayacağız dedik. Bir otobüs iner 300 kişinin arasına dalardık. Darbe de alırdık ama darbenin kralını vururduk. Bütün mikrop İstanbul'dan sıçradı zaten. Belli bir noktaya kadar tuttuk grubu. Dejenere olmamayı sağladık ama selin önüne geçemiyorsun bir yerden sonra. Geçenlerde bizim Yusuf bir forma satışa çıkardı, kimse elini cebine atmadı. Ben utandım, yerin dibine girdim. Bir yöneticinin önüne bu formayı koyup 'At oradan 300-500 hayır işine' diyebilecek hiç mi yüzünüz, gücünüz yok. Demek ki siz sıfır bile değilsiniz. Sen reis olsan ne olacak, başkan olsan ne olacak?
Mardan Stadı ile ilgili de çok sıkıntı var. Talepler haklı mı?
Çok samimi bir şey söyleyeyim, Antalyaspor'un başını yiyecek olan şey stattır. Kanayan yaramızdır. Bu, taraftarı da etkiler. İddialı olarak söylüyorum, bu sene diyelim 100 tane bilet sattın, seneye 3'te 2'si bile almayacak bileti. Bu stadın acilen tekrar şehir merkezine getirilmesi lazım. Taraftar tarlasından daha kaliteli oluşumlar çıkar. Grupların başındakiler kendine çeki düzen verir belki. Belki de öğrenci projesi tutar, yeni ve iyi bir taraftar jenerasyonu çıkar. Ama ilk şart stadın acilen şehre gelmesi lazım.
Taraftar bilet fiyatlarından yakınırken haklı ama otobüslere zarar verince kimse arkalarında durmuyor. Bu nasıl çözülür?
Kamu sana bir hizmet yaratıyor. Kırdığın kotluk kimin? Önce bir yere gidip gelmeyi öğren. Biz eskiden kendi imkanlarımızla gidiyorduk. Şehrin dinamiklerini ayaklandırıyorduk. İnanç ve güven meselesi. 50 lira için sabahtan akşama pazarlık yapıyorduk. 10 sene içinde yöneticilik yapmış 10 isim söyle desem söyleyemezsin. Ama 10 sene öncesinden başlayarak geriye doğru 20 isim say desem sayarsın. Neden? Çünkü son 10 yıldakilerin takımla, camiayla ilgisi yok. Renk aşkıyla alakası yok. Sen camia olamadıktan sonra nasıl olacak bu işler? Sen taraftarsan, kulübünü seviyorsan biraz da bir şeyler vereceksin. Ama bilet fiyatı yanlış. Zaten stat uzak. Arabayla gitsen 20-25 lira yakıt parası. Otobüsle giden de para veriyor. Maç biletini biraz daha cazip hale getirmeleri lazım. Burada açık tribün kombinesi 175 liraydı, Mardan'da 250 yaptılar. Yap 150 lira, kale arkasını 50 lira, sonra maç biletini normal maçta 25, büyük maçta 75 kimse ses çıkarmaz.
Necati ile taraftarın yaşadığı sorunda kim haklı?
Herkes kendine göre anlatıyor. Benim kale arkasında güvendiğim bir isimden ne duyduysam onu anlatıyorum Bu takım 7 haftadır kötü. Taraftarın futbolcuyu eleştirme hakkı var mı, belirli kurallar içinde, terbiye sınırını aşmadan var. 'Aldığınız paranın hakkını verin' diye bağırmışlar. Gayet doğal bir tepki. İsim yok, üfür yok. Necati gelip el kol hareketi yapmış ve anlatılana göre tükürmüş. Bunu Miloş da görmüş. Profesyonel futbolcu, hakaret duysa da tribüne tepki koyamaz, dalaşamaz. Geçmişte bunu yapanlar oldu, hepsinin arkasına teneke bağlayıp gönderdik. O taraftarı seversin sevmezsin. Neticede futbolcu taraftarın olduğu tribüne hareket çekemez. Adam sana 90 dakika küfür eder de, dayanamaz tepki gösterirsin, kaldı ki o bile bana göre yanlış. Sen profesyonelsin futbolcu olarak. Ben taraftar olarak profesyonel değilim ki. Bu takım 7 haftadır kötü. Deniz ve Radeljic haricinde ayakta kalan kimse yok. Bir galibiyet 750 bin lira, Ligde Buca'yı yenmeyeni dövüyorlar. Kusura bakma Necati, bu işlere girmeyeceksin.
Yönetim istifaya davet ediliyor. Kötü mü bu yönetim?
1981'den beri kulübün üçündeyim. Bu kadar yapıcı, bu kadar üretken, gerçek anlamda bu kadar kurumsallaşmayı başarabilen bir Başkan ve yönetim görmedim. Bursaspor gibi Şampiyonlar Liginde oynayan takımın forma reklamı yokken, Antalyaspor, mevzuat izin verse neredeyse tozluğuna reklam alacak. Bu yönetimin ve bu başkanın arkasında durmak, bir Antalyasporlu için ibadettir. Ancak, Zitouni gibi ununu elemiş, eleğini asmış adamlara verilen paraya yazıktır. Yedek kaleci Polat'ı oynatsan, Zitouni'den de Serge'den de faydalı olur. Transferde ekonomik hareket ediliyor belki ama alt yapıdan adam gelsin artık. Tesis sorunun da etkisi var biliyorum ama bir alt yapı organizasyonu yapamadık bir türlü. Antalyaspor'da bu kadar futbolcu geldi gitti. Hiç birinden faydalanamadık. Alt yapı yerlerde sürünüyor. Biz alt yapı işine çözüm bulmalıyız.
Taraftara mesajınız var mı?
Taraftar kendisine göre doğru ama bana ve camiaya göre yanlış işler için nefesini tüketinceye kadar, Yeşilbayır'daki tesislerin takipçisi olsun. Antalyaspor'un maçlarını nerede oynayacağının takipçisi olsun. Bu vesile ile Cem Oğuz'a ve katılımcılara da teşekkürlerimizi sunalım bu arada, Sadık Badak, düzenlenen panelde söz verdi, taraftarlar o arazinin Antalyaspor'a kazandırılmasının takipçisi olsunlar.
Maçlar Atatürk Stadından alınınca sizin işlettiğiniz büfeler de kapandı. Bu yüzden Başkanı olduğunuz ASTAD'ı kapattığınız eleştirisi yapıldı.
Bunu size kim söyledi bilmiyorum. Benim Allah'tan başka kimseden korkum yok, Allah'tan başka kimseye verilecek hesabım da yok. Adım Süleyman Turan. Antalyaspor'a kirasını ödedim, bana kimse bedava bir şey vermedi. Benim Antalyaspor'a hizmetlerimden dolayı da verilmedi. Soru sormakta özgürsünüz ama beni hangi gözle gördüğünüze bağlı biraz da. 3 tane itin lafını bana soru olarak söylerseniz, kırılırım.
Sizin yanıtınızı da kamuoyunun bilmesi gerekmiyor mu?
Benim dinime küfredecek olan, önce Müslüman olacak. Tek bir şey söyleyeyim, konuşan benim karşıma gelip konuşacak. ASTAD olarak Antalyaspor'dan büfe almadık. Ben büfeyi ihale ila şahıs olarak aldım, kirasını da ödedim. Dernek ne zaman kapandı? Takım ne zaman Mardan'a gitti? Önce ona baksınlar. Derneğin kapatılmasının üzerinden 3-4 sene geçti. Bunlar küçük beyinlerin iddiaları.
Acı tatlı olaylar yaşadınız şüphesiz. Unutamadığınız olaylar da olmuştur. Son olarak onları da anlatır mısınız?
Bir arkadaşımın Belarus'ta oturan bir arkadaşı geldi geçenlerde. Beni tanıştırdı, adam beni televizyondan tanıdığını söyledi. Rusya'nın en çok izlenen kanalında, benim Sedat Peker ile olan o meşhur resmim gösterilerek 'İşte Türkiye'deki holiganizm bu boyutta' denmiş. 18 yaşında kızım, lise 2'ye giden oğlum var. Kendime göre bir esnafım. Yaşım olmuş 43-44. Kara mizah gibi. O resimde rencide olan Antalyaspor'un başkanı. Ben bunu nasıl yapabilirim? Ben orada kahrolmuşum, o anda biz bunun peşini bırakmayacağız, bizi düşürenlerden hesap soracağız diyorum. Şoklama var, destek veriyorum aslında ama resim olunca bütün iş üzerime kaldı. Beni en çok üzen 3 olaydan biridir bu. Diğeri, bu grubu kuran bir kişiye, grubu kuranları ve geçmişi unutturmaya çalışan bir zihniyet oldu grubun başında, ve onların eseridir bu. Geçmişini unutanın geleceği olmaz. Üçüncüsü de kabir böcekleri meselesidir. Orduspor maçından sonra girmişiz soyunma odasına. Amacımız farklı bizim. Tepki koyduğumuz isimlerden biri Ali Zitouni idi. Bugünkü durumu ortada. Haklı olduğumuz şimdi anlaşılıyor. Biz kabir böceği ilan edildik. O zamanki idareciler, bu kulüpten gönderdikleri topçulara bizi tercih ettiler. O zamanki sebebi de biliyoruz, başarısızlıklarının ihalesini de bize fatura ettiler. Şefik Öz'ü de hiç affetmeyeceğim. O zamanki düzenin içinde o da vardı. Bu 3 olayı da unutamam.
Tribün bitmiştir
Antalyaspor Taraftarlar Derneği'nin (ASTAD) son başkanı, tribünlerin unutulmayan isimlerinden Süleyman Turan, bu haftaki 'Kuru Fasulye Günü'nün konuğu oldu. Tam da taraftarla Necati Ateş arasındaki gerginliğin üzerine konuk ettiğimiz Turan, çok çarpıcı, örnek olacak, yol gösterecek sözler sarf etti
Süleyman Turan, Kuru Fasulye Günü'nde Akdeniz Manşet Genel Yayın Müdürü Vedat Gürhan, Haber Müdürü Şifa Çiçek ve Murat Özgen'in sorularını yanıtladı.
07 Gençlik'i ne zaman, hangi amaçla kurdunuz?
Burada her şeyi konuşacak mıyız? Önce ben onu sorayım. Ben aslında televizyon, gazetelere çok çıkan biri değilim ama Necati olayından sonra bende şafak attı. Sizden de telefon gelince çok da düşünmeden 'evet' dedim. Biz bu grubu 1981 yılında kurduk. O zaman bir simge etrafında birleşme isteğiyle, Antalyalı olarak, Antalyasporluluk duygusuyla kurduk.
Sizin zamanınızda olaylar daha mı azdı?
O zamanlar olaymış, tribünde terörmüş, her şey vardı. Şimdi hiçbir şey yok. Esas o aman vardı her şey. Soyunma odasına girilmesi, antrenman basılması, her maçta olay çıkması, deplasmanlarda çıkan olaylar rutin bir olaydı. Ama bunları yaparken belirli bir amacımız vardı. Şiddetin nasıl amacı olur diyeceksiniz ama çok iddialı konuşuyorum, yapılan olayların yüzde 95'inin Antalyaspor'a faydası olmuştur.
Siz taraftar grubuydunuz nasıl fayda sağladınız takıma?
İsteyen istediği gibi anlayabilir, bizimle birlikte başlayıp, bizimle biten 07 Gençlik ruhu, Antalyaspor'un emniyet sübabıydı. Başkanından yöneticisine, hocasından futbolcusuna, menajerinden taraftarına, doktorundan medyasına kadar kimlerin az çok maddi menfaat sağladığını bilen bir insanım. Bende yalan dolan yok. Ama kendimizi bu işe biraz fazla kaptırmışız. Ben bugün maddi ve manevi sorunlar yaşıyorsam, o zamanlar verdiğimiz emeğin sonucudur. Ben buna Allah'a inandığım kadar inanan bir insanım. Manevi, milli değerler, arkadaşlık olgusu çok yüksekti. Bir asker uğurlaması, bir düğün, bir cenaze olurdu, ortalık yıkılırdı. Topçuların gece hayatı olur, basılırdı. Pavyonda topçu yakalardık. Buna rağmen saygı, sevgi had safhadaydı. Herkes haddini bilirdi. Ama hiçbir zaman ben demedik, biz dedik.
Bu kadar etkin olmanıza rağmen neden bitti bu hareketiniz?
Biz her zaman güçlünün değil, doğrunun yanında olduk. Menfaat peşinde koşarsan, güçlünün yanında durursun, bugün için bir şey kazandığını sanırsın. Doğrunun yanında durunca, bir şey kaybettiğini sanırsın ama olay öyle değil. Zaman doğruyu haklı çıkarıyor. Doğru, güçlü aslında. Kulüp derneği seçiminde ben Ali Rıza Tekin'i destekleyelim dedim. Yönetimindeki isimler, inandığım kişilerdi. Bazı arkadaşlarımız, Bekir Kumbul yönetimine yakın oldu. Olay, iki grubun dernek yönetimini ele geçirmesi değildi. Hatırlayın o zamanki transferleri, Damjanac'ları, Andjelkovic'leri, şirketleri, elden alınan transfer paralarını. Ben zaten olay farklı yerlere gidiyor, çektim kendimi tribünlerden. Biz bu işlere müdahil olmayalım, basına da açıklama yapmayalım dedim. Ben bunu dememişim gibi, ertesi gün Yeni İleri'de, Antalyaspor Taraftarlar Derneği diğer listeyi destekliyor haberi çıktı. Biz hiçbir zaman ikiye bölünmedik dedim ve 5 kişiyle birlikte istifamı verdim. Benim için de o anda tribün işleri bitti. 07 Gençlik diyorlar ya şimdi, aslında bizimle birlikte 07 Gençlik bitti.
Sadece tribünde bağırarak, takımı destekleyerek taraftarlık olmaz mı diyorsunuz?
Bu kulüpte adam gibi adam başkanlar, yöneticiler, hocalar, futbolcular, basın, taraftarlar da oldu. Biz ömrümüzü verdik bu kulübe. Ama bir o kadar da şerefsiz ve haysiyetsiz isimler de oldu. Jet Fadıl, bir yöneticiye takımı satın alma teklifinde bulundu. Biz karşı çıktık. İsim sponsorluğu değildi ama bu şimdiki gibi. Takımın yüzde 51'ini almak şartıyla istemişlerdi. Biz bu tür mücadele ettik taraftar olarak. Tribünde lay lay lom yapmadık. 100 Lira 200 Lira cebe indir, otobüs kaldır, yarsını cebe at, yoktu böyle işler. Biz kendi emeğimiz, sevgimizle yaşattık bunu. Türkiye'de sis bombası, meşale bilinmezken biz yakıyorduk. Astsubay bir arkadaşımız vardı. Donanmadaydı bu arkadaş. Çocuk getirirdi bize işaret fişeklerini, biz şov yapardık. Güzel günler vardı.
Çok idman ve soyunma odası bastığınızdan futbolcular da çekinirdi sizden
O dönem Karşıyaka maçının galibiyet primi 3 milyon liraydı. Biz 07 Gençlik olarak adam başı 500'er lira topladık, o paraları gittik antrenmanda futbolculara verdik. Düşünün, galibiyet priminin 6'da 1'ini biz kendi cebimizden adam başı ekstra koyduk. 1-0 da kazandık maçı. O günlerde Erzincan'da deprem olmuştu. Futbolcular bizden korkardı ama, af edersiniz,
.lik yaptılar. Sizin paranıza ihtiyacımız yok der gibi depremzedelere gönderdiler. Benim içime çok batmıştı o olay.
Şimdiki 07 Gençlik'i nasıl görüyorsunuz?
Şimdiki grubun ne yapısına, ne eleştirisine girerim. Benim şu anki grup hakkında söyleyecek bir şeyim yok. İşim olmaz. Geçmişini bilmeyen insanlarla benim işim olmaz. Çok acıdır bu Antalyaspor dergisine bazı arkadaşlar grubun kuruluşunu anlatıyorlar, benim adımı bile söylememişler. Bu nefretin, kinin boyutunu görün. Çünkü bizden sonraki kişiler hep ayak bağı olarak gördüler. Oradaki taraftar yapısının amacı farklıydı. Mevcut dernekle ilgili artı eksi bir şey söylemem. Çünkü benim için bir şey ifade etmiyorlar.
Geri dönme isteği ya da çağrısı var mı?
Antalyaspor, çaresi olmayan bir hastalık. Öldüğümüz gün ancak geçecek. Benim en yakın şahitlerimden biri Vedat Gürhan'dır. Biz taraftar olaylarına hayatta girmeyiz. Elimizden gelen bir şey varsa, kulübün menfaati olacaksa kapısında yatarız. Ama taraftarla ilgili işim olmaz.
Ama ortada sorunlar var ve taraftarsız da olmuyor
Taraftar gurubu olmadan, tribünde ambiyans yaratamazsın. Antalya tribünleri için söylüyorum Kapalı tribünden para kazanırsın, açık tribün senin eskiden beri takipçin, küstüremeyeceğin insanlardır. Yeni neslin membası, tarlası ise kale arkasındaki taraftar gruplarıdır. Ama Antalya'daki taraftar grupları o ambiyansı yaratacak kalitede değil. Yaptıkları eylemle 'biz değiştik' demeleri boş. Öğrenci projesiyle birlikte olumlu bir gelişme vardı ama ne hikmetse ellerindeki potansiyeli görenler, daha sonra farklı işlere girmeye başlıyorlar. Geçmişte gayrı resmi kazananlar olduysa da geçmişte kaldı onlar artık. Sen deplasmana gidiyorsan, coplanıyorsan, dayak yiyorsan sana kimse teşekkür etmez, kimse Allah razı olsun demez, kimse plaket vermez. Sen bunları bekliyorsan, zaten unut bunları. Çocuğun yaşı 20, takıma 30 senemi verdim diyor. Kusura bakma, sen önce yemenle içmenle, oturup kalkmanla Antalyaspor'a yakış bakalım. Lise öğrencilerinin kale arkasına girmesini veliler istemiyor. Çok da fazla konuşturmayın beni. Bu işi çözecek olan kendileri. Sen adam ol, zaten insanlar bulur seni. Ama sen bu sene 350-400 bin lira ceza yedirdin, bu sene yine 100'ü geçti. Alt yapı için her şeyi yapan Vedat Gürhan var aramızda. Bu paranın 10'da birini alt yapıya ayırabilsek çok daha farklı bir alt yapımız olacak. Sen bu işleri beceremiyorsun daha, 600-700 bin lira parayı keriz parası gibi yönetime verdiriyorsun, konuşuyorsun sonra. Zaten 100 kişi yoksunuz, 3-5 kişinin yaptığı bizi bağlamaz diyorsun.
Bu durum yönetimle diyalog kurularak çözülemez mi?
Biz de dönemin yöneticileriyle itişip kakışıyorduk, faklı görüşleri tartışıyorduk. Ama onlar bizim neyin peşinde olduğumuzu biliyorlardı. Ben seni maaşa mı bağlayacağım? Bedava bilet mi vereceğim? Benim ne suçum var 250 lira verip kombine alacağım, Baharatçı Ahmet'in suçu ne, emekli maaşıyla kombine bilet alacak? Kale arkasında kombine bilet alan çocukların ne suçu var?
Grupların profili nasıl peki?
Bizim zamanımız, İstanbul'da döner bıçaklarının moda olduğu, olayların patladığı zamanlardı. Millet hap atarak giderdi deplasmana. Biz döner bıçağını Antalya'ya sokmayacağız, hapı sokmayacağız dedik. Bir otobüs iner 300 kişinin arasına dalardık. Darbe de alırdık ama darbenin kralını vururduk. Bütün mikrop İstanbul'dan sıçradı zaten. Belli bir noktaya kadar tuttuk grubu. Dejenere olmamayı sağladık ama selin önüne geçemiyorsun bir yerden sonra. Geçenlerde bizim Yusuf bir forma satışa çıkardı, kimse elini cebine atmadı. Ben utandım, yerin dibine girdim. Bir yöneticinin önüne bu formayı koyup 'At oradan 300-500 hayır işine' diyebilecek hiç mi yüzünüz, gücünüz yok. Demek ki siz sıfır bile değilsiniz. Sen reis olsan ne olacak, başkan olsan ne olacak?
Mardan Stadı ile ilgili de çok sıkıntı var. Talepler haklı mı?
Çok samimi bir şey söyleyeyim, Antalyaspor'un başını yiyecek olan şey stattır. Kanayan yaramızdır. Bu, taraftarı da etkiler. İddialı olarak söylüyorum, bu sene diyelim 100 tane bilet sattın, seneye 3'te 2'si bile almayacak bileti. Bu stadın acilen tekrar şehir merkezine getirilmesi lazım. Taraftar tarlasından daha kaliteli oluşumlar çıkar. Grupların başındakiler kendine çeki düzen verir belki. Belki de öğrenci projesi tutar, yeni ve iyi bir taraftar jenerasyonu çıkar. Ama ilk şart stadın acilen şehre gelmesi lazım.
Taraftar bilet fiyatlarından yakınırken haklı ama otobüslere zarar verince kimse arkalarında durmuyor. Bu nasıl çözülür?
Kamu sana bir hizmet yaratıyor. Kırdığın kotluk kimin? Önce bir yere gidip gelmeyi öğren. Biz eskiden kendi imkanlarımızla gidiyorduk. Şehrin dinamiklerini ayaklandırıyorduk. İnanç ve güven meselesi. 50 lira için sabahtan akşama pazarlık yapıyorduk. 10 sene içinde yöneticilik yapmış 10 isim söyle desem söyleyemezsin. Ama 10 sene öncesinden başlayarak geriye doğru 20 isim say desem sayarsın. Neden? Çünkü son 10 yıldakilerin takımla, camiayla ilgisi yok. Renk aşkıyla alakası yok. Sen camia olamadıktan sonra nasıl olacak bu işler? Sen taraftarsan, kulübünü seviyorsan biraz da bir şeyler vereceksin. Ama bilet fiyatı yanlış. Zaten stat uzak. Arabayla gitsen 20-25 lira yakıt parası. Otobüsle giden de para veriyor. Maç biletini biraz daha cazip hale getirmeleri lazım. Burada açık tribün kombinesi 175 liraydı, Mardan'da 250 yaptılar. Yap 150 lira, kale arkasını 50 lira, sonra maç biletini normal maçta 25, büyük maçta 75 kimse ses çıkarmaz.
Necati ile taraftarın yaşadığı sorunda kim haklı?
Herkes kendine göre anlatıyor. Benim kale arkasında güvendiğim bir isimden ne duyduysam onu anlatıyorum Bu takım 7 haftadır kötü. Taraftarın futbolcuyu eleştirme hakkı var mı, belirli kurallar içinde, terbiye sınırını aşmadan var. 'Aldığınız paranın hakkını verin' diye bağırmışlar. Gayet doğal bir tepki. İsim yok, üfür yok. Necati gelip el kol hareketi yapmış ve anlatılana göre tükürmüş. Bunu Miloş da görmüş. Profesyonel futbolcu, hakaret duysa da tribüne tepki koyamaz, dalaşamaz. Geçmişte bunu yapanlar oldu, hepsinin arkasına teneke bağlayıp gönderdik. O taraftarı seversin sevmezsin. Neticede futbolcu taraftarın olduğu tribüne hareket çekemez. Adam sana 90 dakika küfür eder de, dayanamaz tepki gösterirsin, kaldı ki o bile bana göre yanlış. Sen profesyonelsin futbolcu olarak. Ben taraftar olarak profesyonel değilim ki. Bu takım 7 haftadır kötü. Deniz ve Radeljic haricinde ayakta kalan kimse yok. Bir galibiyet 750 bin lira, Ligde Buca'yı yenmeyeni dövüyorlar. Kusura bakma Necati, bu işlere girmeyeceksin.
Yönetim istifaya davet ediliyor. Kötü mü bu yönetim?
1981'den beri kulübün üçündeyim. Bu kadar yapıcı, bu kadar üretken, gerçek anlamda bu kadar kurumsallaşmayı başarabilen bir Başkan ve yönetim görmedim. Bursaspor gibi Şampiyonlar Liginde oynayan takımın forma reklamı yokken, Antalyaspor, mevzuat izin verse neredeyse tozluğuna reklam alacak. Bu yönetimin ve bu başkanın arkasında durmak, bir Antalyasporlu için ibadettir. Ancak, Zitouni gibi ununu elemiş, eleğini asmış adamlara verilen paraya yazıktır. Yedek kaleci Polat'ı oynatsan, Zitouni'den de Serge'den de faydalı olur. Transferde ekonomik hareket ediliyor belki ama alt yapıdan adam gelsin artık. Tesis sorunun da etkisi var biliyorum ama bir alt yapı organizasyonu yapamadık bir türlü. Antalyaspor'da bu kadar futbolcu geldi gitti. Hiç birinden faydalanamadık. Alt yapı yerlerde sürünüyor. Biz alt yapı işine çözüm bulmalıyız.
Taraftara mesajınız var mı?
Taraftar kendisine göre doğru ama bana ve camiaya göre yanlış işler için nefesini tüketinceye kadar, Yeşilbayır'daki tesislerin takipçisi olsun. Antalyaspor'un maçlarını nerede oynayacağının takipçisi olsun. Bu vesile ile Cem Oğuz'a ve katılımcılara da teşekkürlerimizi sunalım bu arada, Sadık Badak, düzenlenen panelde söz verdi, taraftarlar o arazinin Antalyaspor'a kazandırılmasının takipçisi olsunlar.
Maçlar Atatürk Stadından alınınca sizin işlettiğiniz büfeler de kapandı. Bu yüzden Başkanı olduğunuz ASTAD'ı kapattığınız eleştirisi yapıldı.
Bunu size kim söyledi bilmiyorum. Benim Allah'tan başka kimseden korkum yok, Allah'tan başka kimseye verilecek hesabım da yok. Adım Süleyman Turan. Antalyaspor'a kirasını ödedim, bana kimse bedava bir şey vermedi. Benim Antalyaspor'a hizmetlerimden dolayı da verilmedi. Soru sormakta özgürsünüz ama beni hangi gözle gördüğünüze bağlı biraz da. 3 tane itin lafını bana soru olarak söylerseniz, kırılırım.
Sizin yanıtınızı da kamuoyunun bilmesi gerekmiyor mu?
Benim dinime küfredecek olan, önce Müslüman olacak. Tek bir şey söyleyeyim, konuşan benim karşıma gelip konuşacak. ASTAD olarak Antalyaspor'dan büfe almadık. Ben büfeyi ihale ila şahıs olarak aldım, kirasını da ödedim. Dernek ne zaman kapandı? Takım ne zaman Mardan'a gitti? Önce ona baksınlar. Derneğin kapatılmasının üzerinden 3-4 sene geçti. Bunlar küçük beyinlerin iddiaları.
Acı tatlı olaylar yaşadınız şüphesiz. Unutamadığınız olaylar da olmuştur. Son olarak onları da anlatır mısınız?
Bir arkadaşımın Belarus'ta oturan bir arkadaşı geldi geçenlerde. Beni tanıştırdı, adam beni televizyondan tanıdığını söyledi. Rusya'nın en çok izlenen kanalında, benim Sedat Peker ile olan o meşhur resmim gösterilerek 'İşte Türkiye'deki holiganizm bu boyutta' denmiş. 18 yaşında kızım, lise 2'ye giden oğlum var. Kendime göre bir esnafım. Yaşım olmuş 43-44. Kara mizah gibi. O resimde rencide olan Antalyaspor'un başkanı. Ben bunu nasıl yapabilirim? Ben orada kahrolmuşum, o anda biz bunun peşini bırakmayacağız, bizi düşürenlerden hesap soracağız diyorum. Şoklama var, destek veriyorum aslında ama resim olunca bütün iş üzerime kaldı. Beni en çok üzen 3 olaydan biridir bu. Diğeri, bu grubu kuran bir kişiye, grubu kuranları ve geçmişi unutturmaya çalışan bir zihniyet oldu grubun başında, ve onların eseridir bu. Geçmişini unutanın geleceği olmaz. Üçüncüsü de kabir böcekleri meselesidir. Orduspor maçından sonra girmişiz soyunma odasına. Amacımız farklı bizim. Tepki koyduğumuz isimlerden biri Ali Zitouni idi. Bugünkü durumu ortada. Haklı olduğumuz şimdi anlaşılıyor. Biz kabir böceği ilan edildik. O zamanki idareciler, bu kulüpten gönderdikleri topçulara bizi tercih ettiler. O zamanki sebebi de biliyoruz, başarısızlıklarının ihalesini de bize fatura ettiler. Şefik Öz'ü de hiç affetmeyeceğim. O zamanki düzenin içinde o da vardı. Bu 3 olayı da unutamam.