‘Açıkça insanlık suçu’
Savaş ve saldırılar nedeniyle 11 milyonu 2020 yılında olmak üzere; zorla yerlerinden edilmiş 82 milyon kişinin yaşam alanlarını terk ettiğini söyleyen Gilgil, "Özellikle Türkiye, Yunanistan, Lübnan, Bangladeş, Kolombiya, Uganda'da çok ağır şartlar altında, mülteci olarak yaşama tutunmaya çalışmaktadırlar. İçinde bulunduğumuz yılda bin 240'ı mezarlık haline gelen Akdeniz'de olmak üzere, en az 2 bin 600 mülteci göç yollarında can verdi. Yüzlerce mülteci, Van gölünün sularına gömüldü. İran'da 246 kişi, Mısır'da 107 kişi, ABD'de 5 kişi olmak üzere 483 kişi idam edildi. Çin'de ise idamın devlet sırrı sayılması nedeni ile tam olarak bilinememekle beraber 1000 kişinin idam edildiği sanılmaktadır. Çatışma ve savaşların olduğu ülkelerin, ekonomik, sosyal ve siyasal olarak istikrarsızlaştırılmasında başat rol oynayan 'büyük' devletler ise, sınırlarına tel örgüler-duvarlar örüp asker yığmakta, kolluk kuvvetleriyle mültecilerin üzerine ateş ederek veya denize atarak, açıkça insanlık suçu işlemekten kaçınmamaktadırlar. Ya da Türkiye ile olduğu gibi, mülteciler kirli pazarlıkların konusu haline gelmektedir" ifadelerini kullandı.
‘Barış, temel güvence’
Son bir yılda Arakan Güçleri ile Myanmar ordusu arasında ve Azerbaycan ile Ermenistan arasında ateşkes sağlanması, Libya'da fiili bir ateşkesin devam etmesi gibi bazı olumlu gelişmelerin de olduğunun altını çizen Erdal Gilgil, "Nükleer savaş başlığı stoklarının düşmeye devam etmesi ve Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşmasının Ocak 2021'de yürürlüğe girmesi gibi olumlu gelişmeler olmakla birlikte, dünya üzerindeki nükleer tehdit hala devam etmektedir. Çin’in füze kapasitesini artırma kararı ve Türkiye’nin eğitim ve sağlık gibi alanlara çok az bütçe ayırmasına rağmen savaş sanayisini daha da büyütmesi ne yazık ki barıştan değil savaştan yana uygulamaların ciddi bir sorun oluşturmaya devam ettiğini göstermektedir. Dünya üzerinde son iki yılda çatışmalarla bağlantılı can kayıpları azalmış görülse de, ülkemiz ve bölge başta olmak üzere, çatışmalara yol açan sorunlar, nihai bir barışa ve demokratik bir çözüme kavuşturulmamış olarak durmaktadır. Barışın inşası, insan hak ve özgürlüklerine ve eşitliğe dayalı demokratik toplumların inşası ile mümkündür. Yaşam hakkı en temel insan hakkıdır ve barış, yaşam hakkının temel güvencelerindendir" şeklinde konuştu.
Ramazan BOZCA