Birkaç gün önceyi hatırlayın..
ABD'nin Minnesota eyaletindeki bir alışveriş merkezinde 8 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan bıçaklı bir saldırı yapılmış, bu saldırıyı da terör örgütü DAEŞ üstlenmişti..
Siz buna inandınız mı?
Dünyadaki (FETÖ dahil) hemen hemen bütün terör örgütlerini “örgütleyen” ABD’de, böyle bir olay size gerçekten inandırıcı geldi mi?
Bu ve buna benzer bütün olaylar (11 Eylül dahil) tam bir ABD senaryosudur..
Bununla;
1- Kendini, “terör karşıtı bir ülke” olarak gösterir..
2- Dünya üzerindeki “finansal hesaplarını” hayata geçirir..
…
KÜRESEL SERMAYE OYUNLARI
Biliyorsunuz, artık bütün belgeleriyle ortaya çıktı ki; “New York’taki 11 Eylül de Türkiye’deki 12 Eylül de, 15 Temmuz kalkışması da ABD’nin işi”..
Türkiye’de 12 Eylül darbesinin neden yapıldığını (Kenen Evren hariç) hemen herkes biliyordu..
Amerikalılar Türkiye’de Demirel’i devirdiler, darbe gerçekleşti ve böylece Özal’la küresel sermayenin kapıları sonuna kadar açılmış oldu..
11 Eylül ise tam tersine,“bütün dünyada küresel sermayenin tasfiyesi için” yapıldı..
FETÖ olayını ise artık “canlı canlı” izliyorsunuz zaten..
…
Biliyor olmanız lazım; ABD bütçesi her yıl “trilyonlarca dolar” açık verir..
Buna rağmen, batması gereken” bu ülke, hala “dünyanın en güçlü devleti” hüviyetini taşıyor..
Niye?
Çünkü..
“Bir havuz ne kadar büyük olursa olsun, tek taraflı gelen su bir süre sonra havuzu doldurur, hatta taşırır..”
Düşünün;
1- ABD İkinci Dünya Savaşı’nda savaştığı Japonya’yı neden kalkındırdı?
2- Ondan sonra yıllarca ideolojisiyle savaştığı, insan haklarını ihlal ettiği için sürekli kınadığı Çin’in rekorlar kırarak kalkınmasını neden sağladı?
Mekanizmayı çok iyi kuruyorlar..
Ve günü kurtarmayı değil, onlarca yıl ötesini düşünüyor, buna göre de plan/program yapıyorlar..
Başka ülkelerde insanları çalıştırıyor, kaymağını yiyorlar..
…
MEKANİZMA NASIL İŞLİYOR?
Gelin bunu biraz açalım şimdi..
Açalım ki; ABD niye ülkemizden de bir türlü elini-eteğini çekmiyor, daha iyi anlaşılsın..
Kurgu/plan/program şöyle işletiliyor:
“Japonya’nın da, Çin’in de ekonomileri ihracata dayalıydıve dış ticaret fazlası veriyordu..
Bu ülkeler tasarruflarını güvenli ve kazançlı buldukları Amerika’da değerlendiriyorlardı..
Ellerindeki parayı ABD’nin finans kesimine aktarıyorlar, borsaya giriyorlar, ABD hazine bonolarını satın alıyorlar ve böylece Amerika da bütçe açığını tamamlamış oluyordu..
İşte bu durum, bir süre sonra ABD ekonomisinin iki başlı olmasına sebep oldu..
1- Bir yanda yabancı para akımıyla beslenen ve giderek dünya üzerinde etkisini siyaset alanına da yönelten küresel sermaye vardı..
2- Diğer yanda ülke içinde iç tüketim için üretim yapan, petrol, uçak, silah ve elektronik sanayii vardı..
Ülke içinde üretim yapan sanayiciler bu “küresel gidişattan” memnun değildi..
Amerika’nın günün birinde bu borcun altında kalacağını düşünüyor ve “bu paraları kontrol eden kişiler başka yerlere çekip gidebilir” diyorlardı..
Bilmeniz lazım; “ABD’de oluşmasına rağmen küresel sermayenin herhangi bir coğrafyası yok”tur..
Para ve coğrafya birbirine bağlı değildir..
O yüzden bu şirketlere “Amerikalı” diyemeyiz..
Zaten onlar da giderek Avrupa’ya yöneldiler ve Londra merkezli hale geldiler..
Ve sonunda bir siyasi proje hazırladılar..
Dünyadaki dengeleri değiştirmek ve yeni bir model oluşturmak istediler..
Dediler ki;
“Bugüne kadar dünyadaki denge Sovyetler Birliği ve Amerika arasında silahlı güce dayanarak sağlandı..
Halbuki biz silahlı güce dayalı denge yerine, tek bir merkezden yönetilen ve ekonomiyi bir araç olarak kullanan bir güç odağı oluşturabiliriz..
Bütün dünyayı ekonomik araçlarla yönetebiliriz..
Böylece silah üretimine de gerek kalmaz..”
…
DİNLERİ VE İMANLARI “PARA”
Dinleri-imanları “para” olan bu iki grubun “çıkar çatışması” dünyada “darbe” ya da “terör” olarak ortaya çıkıyor maalesef..
“İnsan” onlar sadece kullanılacak bir madde..
Dünyayı da -FETÖ olayında olduğu gibi- rüşvet, şantaj ve korkuya dayalı uygulamalarla yavaş yavaş ele geçiriyor, böylece “dünyanın efendisi” olmak için mücadele ediyorlar..
Bunun için de; “dünyanın en güçlü devleti” olarak görünen/bilinen ABD’yi “üs” olarak kullanıyorlar..
Bu arada, “altta kalanın” canı çıkıyor..
Kaynakları ele geçiriliyor ve fakirleştirilerek “modern köleler” haline getiriliyor..
İşte..
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM’de yaptığı konuşma ve “dünya 5’ten büyüktür” diyerek küresel güçlere karşı gösterdiği tepki, bu açıdan büyük önem taşıyor..
Kaynakları ve zenginlikleri sömürülen ülkeleri yönetenlerin uyanıp, Erdoğan gibi, bu küresel hırsızlara baş kaldırması gerekir..
Tabii, rüşvet ve şantajla o makama gelmedilerse..
…
“GÖRÜNMEYENİ” ARAŞTIRIN
Diyeceğim o ki..
Dünyanın neresinde olursa olsun, meydana gelen hiçbir olayı, “göründüğü şekliyle” değerlendirmeyin..
Bor, toryum, uranyum, altın bizde..
Önümüzde 3 bin yıl sürecek bir “bor imparatorluğu” var..
Ülkenize sahip çıkanlarla, ülkeniz üzerinde hesap yapanları ayırın artık birbirinden..
Gideceğimiz başka bir Türkiye yok..
Bunu unutmayın yeter..