Adrasan ve çevresi

Abone Ol

Bir kere Adrasan, Antalya sahillerinin göz bebeği. Belki de en güzel noktası. Doğası ve denizi muhteşem. Arabalara bir baktım çoğu İstanbul ve Ankara plakalı. Hepsi üst model. En ucuzu 35-40 milyarlık arabalar. Demek ki Türkiye’nin gelir seviyesi yüksek kesimi geliyor Adrasan’a. Zaten alt gelir seviyesindekilerin oraya gelmesi, otellerin ücretini ödemesi de kolay değil.
Ama gelin görün ki Adrasan sahili ne o güzelliğin ne de hitap ettiği o kesimin hakkını verebiliyor. Bir kere bu güzel sahilimize baştan aşağı bir keşmekeş hakim. Daracık bir yol. Yolun alt tarafı plaj. Dünyanın en güzel plajlarından birisi ama üst tarafı derme çatma binalarla dolu, bir nizam intizam yok. Kimisi lokanta, kimisi otel, kimisi de pansiyon olarak hizmet veriyorlar. Her boş yere araba park edilmiş. Çünkü geniş bir park alanı yok.
Acaba biz niye böyleyiz? Niye doğa harikalarımızı en berbat şekilde sunuyoruz insanların hizmetine? Turizmimizi laçkalaştırmaktan neden bu kadar zevk alıyoruz? Doğru düzgün, planlı bir turizme ne zaman geçebileceğiz?
Bence hiçbir zaman. Ve bu şekilde de turizm güzelliklerimiz değerlerinin ancak yarısına pazarlanabiliyor. Rant peşinde koşanlar daha büyük rantları, daha büyük gelirleri kaybediyorlar bu sebeple. Küçük hesaplar büyük gelirleri engelliyor.
Bir diğer konu da Olimpos’daki ahşap tesisler. Bu tesisler başlı başına ayrı bir facia. Her sene üçer beşer kere gazetelerimize haber olan bu tesisler övüldükçe övülür. Bir zamanlar sabaha kadar bangır bangır son ses müzik çalıp oradaki yaban hayata tecavüz eden tesisler bunlar. Onların da ne düzeni ne de planı var. Lağımları nereye akıyor belirsiz. Yayılışları, bina planları, her şeyleri çarpık.
Bu tesislerin hepsi “şark kurnazlığı” ile bir an önce para kazanmanın yollarını arayan, paradan öte hiçbir şeyi önemsemeyen bir kafa yapısının eseri. Yeter ki para gelsin doğa falan hiç önemli değil. Maalesef siyasi kaygılarla da yerel yönetimler bu zihniyete kapı açmaktan geri durmuyorlar.
Biz böyleyken diğer yandan bizimkilerin yarısı etmeyecek koyları bizimkinin iki katı fiyatına satan ve parasına para katanlar da ağzımız açık izlediğimiz Avrupalılar oluyor.
Helal olsun onlara, oh olsun bizim her krizde batan turizmimize.