Ağaç da Erdoğan da bahane.. Kışkırma şahane..

Abone Ol

En başından beri “garip” bir şekilde başlayan ve yine “garip” bir şekilde devam edip büyüyen, ardından bütün Türkiye’ye, hatta Avrupa’daki bazı kentlere kadar yayılan “ağaç kestirmeyiz” eylemi, bir gün içinde “Hükümet istifa” eylemine dönüşüverdi..
“Organize gelişen bu eylemler” ise her yerde “çatışma” haline getirildi..
Buradan anlaşılıyor ki..
Ağaç bahane, hatta hükümet bahane, kışkırtıp huzursuzluk çıkarmak şahane..
Kim için şahane?
CHP’den İşçi Partisi’ne, MHP’den BDP'ye ve Türkiye Komünist Partisi'ne siyasi yelpazenin farklı uçlarındaki bütün siyasi partiler, taraftar grupları, çevreciler, marjinal gruplar için..
(MHP’liler cumartesi günü öğleden sonra, ‘bu eylemcilerle birlikte olmayın’ talimatı ile eylemlerden çekildiler..)

Meğer..
Bu “marjinal gruplar” içinde Cem Yılmaz, Beyazıt Öztürk (nam-ı diğer Beyaz), Okan Bayülgen, (Muhteşem Süleyman) Halit Ergenç gibi sanatçı(!) ve sunucular da olduğunu bu eylem nedeniyle öğrenmiş olduk..
Bu arkadaşlarımız..
Gezi Parkı’nda başlayan, gelişen ve büyüyen eylemlerin, polisle yapılan çatışmaların “organize bir iş” olduğunu görmelerine rağmen, eylemcilere şirin görünmek için, eylemi “masum ve demokratik bir halk hareketi” gibi göstermeye çalıştılar hep..
Siyasi partiler, marjinal gruplar, provokatörler, Türkiye’de huzur istemeyenlerle elele-gönül gönüle oldular..
Oysa, toplumun en çok göz önündeki birileri olarak, “akılcı, yatıştırıcı, taraflar arasında arabulucu” olmalıydılar..
Demek ki..
Herkesin kendine göre bir hesabı varmış..

Cumartesi günü Antalya’da 15 bin civarında kişi, “eylem” için Cumhuriyet Meydanı’na gelmişti..
Ancak..
Polis Taksim Gezi Parkı’ndan çekildiği için, eylem “eğlenceye-kutlamaya” dönüştü..
Bu çekilmeyi de, eylemsizliği de kabullenemeyenler, “eylem” konusunda ısrarcıydılar..
Meydan’da bir tek resmi polis yoktu..
Ve “eylem” isteyen ve eğlenen kalabalık iki grup arasında olaylar çıktı..
Polisle çatışacaklardı, olmayınca birbirlerine girdiler..
Ellerindeki Türk bayrağının sopalarıyla birbirlerine saldıran gruplar, meydandakilerin araya girmesiyle yatıştırıldı..
Amaçları “vatan-millet” değil, sadece “olay çıkması, huzursuzluk yaratılması”ydı..
Bunu da halkın hassasiyetlerini kullanarak gerçekleştirdiler..

Alanda eylem yapan 15 bin kişi olaysız bir şekilde dağılırken, kalan 200-300 kişi bira içerek –güya- Taksim Gezi Parkı'ndan polisin çekilmesini kutladı..
“Şerefine Tayyip” sloganları eşliğinde bira şişeleri havaya kalkarken, meydandaki polis noktasının üzerine sprey boyalarla “Alo Polis Biz İçiyoruz” yazıldı..
Kışkırtma tırmandırılıyordu yani..
Sonra ne oldu?
Ellerinde bira şişeleri olan grup AK Parti İl Başkanlığı binasına doğru yürüyüşe geçti..
Parti binasına yaklaştığında polis barikatıyla karşılaştı..
Ve “yanlarındaki çantalarda getirdikleri taşlarla” (organize bir iş olduğunu anlayın artık) saldırıya geçen gruba polis ekipleri de tazyikli su ve biber gazıyla karşılık verdi..
Çevreyolu üzerinde çatışmalar ve gözaltına alınmalar sabaha kadar devam etti..

Neyi merak ettim biliyor musunuz?
Taksim'deki ağaçlar niye başka kentlerdeki insanları da ayağa kaldırıyor?
O kentlerde ağaçlar yok edilirken bu eylemciler neredeydiler acaba?
Demek ki..
Ağaç bahane, kışkırtıp huzursuzluk çıkarmak şahane..

Peki bu huzursuzluk kimin işine yarar, hiç düşünüyor musunuz bunu?
Tamam, Başbakan’ın üslubunu ben de doğru bulmadım..
Polisin çoğu yerde “kontrolsüz güç kullanmasını” da asla tasvip etmiyorum..
Ama..
4 aydır terör belasını atmışız, tek bir kurşun atılmamış, bir tek karakol baskını bile olmamış, bir tek şehit vermemişiz..
Tam, “şükür huzura kavuşuyoruz” derken..
Milleti kışkırtıp sokaklara döken o provokatörlere, organize bir şekilde yeniden huzursuzluk çıkaranlara karşı polis ne yapsaydı yani?

Hani demokrasi bir “uzlaşı kültürü” idi?
“Herkes birbirini “uzlaşmıyor-geriyor” diye suçlayarak hep böyle huzursuzluk içinde mi yaşayacağız?
Bu mu istediğiniz?
Bir hükümetin gitmesini istiyorsanız, demokrasilerde bunun yolu belli..
Bir daha seçmezsiniz, olur-biter..
Tarihimiz iktidar olup da şimdi adı bile anılmayan partilerle-hükümetlerle dolu..
Aynı şeyi Ak Parti’ye de yaşatın..
Hem demokrasinin ve demokratik hakların savunucusu olacaksınız, hem de demokratik yolları takip etmek yerine sokaklara inip yakıp-yıkacaksınız..
Bu nasıl bir kafa böyle?

Öte yandan..
Şu gerçeği görün artık..
Türkiye’deki bütün eylemcileri toplasanız 1 milyon kişi eder..
Bunlar, geriye kalan 75 milyon insanın huzurunu niye kaçırıyor?
Ne hakları var buna?
“Türkiye’deki huzursuzluk kimin işine yarar”, biraz düşünün bunu yahu..