Akaydın’ın neresi haklı?
Bir haftadır gazetenizde “Danıştay şoku” başlıklı bir haber ile başlayıp, yazarların devam ettirdiği bir takıntı içerisindesiniz. Bu mesele bizleri de ilgilendiren bir konu olduğu için, doğal olarak alınıyoruz. Güya bana ders verir gibi, “Adımızı vermeden bizi yazan meslektaşlarımız” diye sesleniyorsunuz. Ancak ne hikmetse siz de isim vermiyorsunuz. Gelin bu işi açık yapalım. Birbirimize kamuoyunun önünde seslenelim. Mademki size göre makbul olan bu, kaçan namert olsun. Biz birbirimizi yiyelim, birileri de ellerini avuştursun. Böyle devam edecekse, kısa bir süre sonra işin bu tarafını düşünen de namert olsun. Benim dilimde tüy bitti. Ama anlamamakta ısrar ediyorsunuz. Öyle olsun.
Bana seslenip, “Çemkirmeyin. Haber yaptık” diyorsunuz. “Sağa sola sataşmayın, haber yaptık” diyorsunuz. “Sağdan, soldan size ne?”yi sonraya bırakıyorum.
İyi yaptınız. Güzel yaptınız da kardeşim, sizin haberinize bir itiraz olmadı ki!.. “Bunu neden yaptınız?” diyen olmadı ki!..
Yapın kardeşim haberinizi. Bundan kime ne?
Ancak işi haberin ötesine götürüp, temenniniz olan noktalara taşıdığınız zaman ister istemez itiraz gelecektir. Hele bir de gönlünden geçeni bu kadar açık yazıp, başımıza bir bela gelse göbek atacağını bu kadar net gösteren kişiler meslektaş olunca!..
Üzülmeyelim mi?
“Akaydın haklı çıktı” ne demek kardeşim?
Var mı eski başkan Türel hakkında açılmış bir soruşturma?
Bir gün olursa, o zaman böyle bir kanıya varmak gerekmez mi? O zaman “Akaydın haklı çıktı” demek gerekmez mi?
Hani savcılar da koruyordu Türel’i?
Kendiniz yazdınız. Savcılık da elindeki dosyaların bir kısmına itiraz etti. Nerede koruma? Ayıp, günah değil mi? Ne konuştuğunu bilmez şaşkalozun iki yıldır bu anlamda yaşadığı rezillikler, içine düştüğü durum yetmedi mi?
Akaydın ve ekibi bir yerlerini yırtsa, suç bulamaz kardeşim!.. Taş çatlasa, kıyamet kopsa, bu kadar yırtırmaya rağmen ulaşabileceği tek sonuç, belki de “görevi ihmal”dir. O kadarını resmi işlerden anlamadığım için bir ihtimal olarak kenarda tutuyorum. Bunun da sıkıntı yaratacağı insanlar, belediyenin işini yapmaktan başka amacı olmayan çalışanlarıdır. Ötesi yok kardeşim!.. Savcılık didik didik etti, yok işte!.. Olmayan nasıl varolacak? Neden anlamamak da ısrar ediyorsunuz?
Bir kez daha yazıyorum.
Seçimden bir gün sonra da yazmıştım.
Antalya eski Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ve ekibinin, bizim de içinde olduğumuz herhangi bir meselesinde rüşvet çıksın, hak yeme çıksın, intihar ederim.
Buradan bir şey çıkmaz arkadaşım. Olmayan, var edilemez. Mademki gazetecilik yapıyorsunuz, mademki bu kadar dürüstsünüz, mademki art niyetiniz yok, mademki hiç kimseye diyet borcunuz da yok, o zaman var olanları yazın. Antalya “rüşvet” baskınları ile çalkalandı. Sizin “çıtınız” çıkmadı. Neden?
Bu meseleyi uzatmak istemediğimi buradan açık açık yazıyorum. Ancak uzayıp, uzamama kararı sizindir. Bakın hiç kimsenin ekmeği ile ilgili konulara da girmiyorum. Girip, girmemek de sizin kararınızdır.
Ancak mademki bu konuları gündeme getirdiniz. Sizlerin de şahitliğinde, iki yıldır bizleri didik didik edenlere sesleniyorum.
Bizim içimizde rüşvet ile, hak yeme ile, işinin dışında bir ilişki ile tek Allahın kulu çıksın. En iyi ihtimalle bu kenti terk ederim. Ancak bizim hakkımızda iki yıldır atılmadık iftira bırakmayanlara “bunları ispat etmedikleri sürece şerefsiz, haysiyetsiz ve namussuz” olduklarını hatırlatıyorum.
İspat edemeyeceğini bu kadar iddia etmenin benim nazarımda başka karşılığı yoktur.