Bizler gazeteci..
Aydınlar uzman..
Sivil örgütler de halk olarak..
Siyasetçileri eleştiri yağmuruna tutuyoruz..
Çoğu kez de yerden yere vuruyoruz..
Ne Başbakan dinliyoruz, ne belediye başkanı..
Ne de yasa koyucu olan milletvekilleri..
…
Doğrusu..
Konulan kuralların ya da yapılan uygulamaların gerçekten “doğru” olup olmadığıyla hiç ilgilenmiyoruz..
İlgilendiğimiz tek şey..
Bu kural ve uygulamaların “kendi çıkarlarımıza” ne kadar yaradığı veya yaramadığı..
Yani..
Aklımız-fikrimiz “çıkarcılık”ta..
Galiba..
Türk insanını genelde yönlendiren de hep bu “çıkarcılık” oluyor..
Ama..
Bunun faturasını da topyekün ödüyoruz..
…
Biz Türk milleti olarak..
İşte bu düşünce yapısındayız..
“Çıkarlarımız” bizi öylesine esir almış ki..
“Doğru” uygulamaları bile görmüyoruz, umursamıyoruz..
Görmek bile istemiyoruz..
…
Oysa, “çıkarlar” günlüktür..
Yarın..
Kendi çoluk-çocuğu da “doğru” olmayan uygulamaların getirdiği sıkıntıları yaşayacak..
Ve..
Onlar da, onların çoluk-çocuğu da hep şikayet edecek..
Tıpkı, geçmişte bizim büyüklerimizin “doğru” yerine “çıkar”larını düşündükleri için bugün çektiğimiz sıkıntılar nedeniyle şikayet ettiğimiz gibi..
…
Bunun böyle sürüp gitmesi şart mı?
Bugün belki bazı sıkıntılar çekeceğiz..
Ama..
Ardından gelecek rahatlıkları ve gelecekte yaşanacak rahatlıkları düşünmemiz, ona göre de hareket etmemiz gerekmez mi?
Yöneticilerimiz..
Toplumsal yaşamı kolaylaştıracak uygulamalar yaptığında..
Sadece bugünü değil..
Geleceği de düşünerek hareket etmek durumundayız..
Çıkarımıza dokunulduğunda bile..
Uygulamanın gerçekte “doğru” olduğunu biliyorsak..
Buna razı olmalıyız..
………………..
Bu yazdıklarıma itirazı olan var mı?
Şimdi oturun..
Yaşadığınız ya da gördüğünüz olayları ve hizmetleri..
Çektiğiniz sıkıntıları..
Başınıza gelen felaketleri..
Yöneticileri ve kendinizi..
Bir de bu gözle değerlendirin..
En azından “ufkunuz” açılır..