Antalya ayağa nasıl kalkar?.

Abone Ol

Diyen de vardı..
“Adaylıklar netleşmeye yüz tutacak” diyenler de..
Bayram çoktan geçti.
Tatildeyken, “Buyurun sahne sizin” diye haykırmaktan geri durmamaya kendimi şartlandırdım.
Yıllık izindi, bayramdı, seyrandı derken biz gazeteciler açısından epey uzun olan bir sürecin ardından asli görevimize tekrar döndük.
Önceki gün Denizli’deydim.
Bekir Kumbul aradı, “Akşam Talya Balık evi’nde gazeteci dostlarla bir araya geleceğiz. Seni de aramızda görmek istiyorum” deyince, dönüşümü bir gün öncesine alıp, çıktım geldim.
Akşamında Talya Balık evi’nde buluştuk.
“Pek ilgi olmaz” zihniyetiyle hareket edildiğinden midir nedir, 20-25 kişilik bir masa hazırlanmış. Ama gelen gelene. Masalara ilaveler yapıldı.
Nail Kamacı orada, Ömer Melli orada, Abdi Yavuz, Enver Barış ve CHP’nin 4-5 daha ileri geleni de oradaydı.
Kumbul’u yalnız bırakmamışlar, çıktığı bu “Büyük” yolda yanı başlarında duruyorlardı.
Partili destekçilerinin 3 katı da gazeteci gelmiş.
CHP’li eski milletvekili ve Büyükşehir’in eski belediye başkanı Bekir Kumbul açılış konuşması yaptı. Ve bunu yaparken de her zamanki gibi doğal, asla kelime seçerek söz sarf etme yoluna gitmeden, abartıya kaçmayıp, gerçek dışına çıkmadan, mütevazi şekilde hitaplarda bulunuyordu..
“Antalya’da gitmediğim hiçbir yer yoktur. 6 aydır dolaşıyorum. Bakıyorum, izliyorum, inceliyorum. Tüm ilçeleri ikişer defa döndüm. Şu geçen 9 yıl bana ciddi katkılar verdi. Her şeyden önce beni dinginleştirdi. Herkesi kucaklamayı öğretti” dedi.
“Belediye Başkanlığım döneminde, geçmişten gelen borçları yatırdım. Ciddi yatırımlar da yaptım. Borçlar ödenir. Hizmet de yapılır. Yeter ki iste. Ama herkesle barışıktım” diye de ekledi.
Ve gazetecilerin, “Neden aday olma gereği hissettin” sorusunu soracaklarını iyi bildiğinden de, “Gezdiğim, dolaştığım, gittiğim her yerde halkın dönmemi isteğini gördüm. Bu nedenle aday adayı olmaya karar verdim” diyerek de daha suyun yolunu baştan kesiverdi.
Bizzat şahsım, “Şu an için aday adayı konumundasınız. Partiniz sizin yerine bir başkasını aday göstermesi halinde, çoban ateşi yakmayı düşünüyor musunuz” sorusunu yönelttim.
“Genel Merkezin göstereceği adaya saygı gösterir, partimin başarısı için var gücümle çalışırım” cevabını verdi.
Bu konuşmalar aklıma Büyükşehir’in mevcut başkanı CHP’li Mustafa Akaydın’ın 4’ncü yıl gösterisinin ardından 7 Mehmet Restoran’da gazetecilere verdiği yemekte yaşananları getirdi.
Ahmet Dökdök Akaydın’a, “Genel Merkez yerel seçimlerde Antalya inisiyatifini Deniz Baykal’a bırakacağı söyleniyor. Böyle bir şeyin olması halinde, sizin aday gösterilmeme gibi bir durum ortaya çıkıyor. Aday gösterilmemeniz halinde CHP’ye karşı bir tavrınız, küskünlüğünüz olur mu” sorusunu yöneltmişti.
Akaydın, “Asla partime ihanet etmem. Ben hainlik yapmam” cevabı vermiş.,
Mehmet Talay da, “Hasan Subaşı’nın adaylığı konuşuluyor. Ne dersiniz” sorusunu yöneltivermişti.
Mustafa Akaydın, “Sayın Subaşı 2009 seçimlerinde bana koşulsuz destek vermişti. Kendisi aynı zamanda komşum olur. Saygın bir insan ve adaylığı beni çok sevindirir” dedi.
Ardından her ne kadar Akaydın benim kendisine soru sormamdan pek hoşnut olmasa da, elimi kaldırıp, “Ne var yine Vedat demesiyle, “Bu konuşmalara ilaveten benim de bir sorum olacak başkan” dedim ve ekledim:
“Subaşı’nın zatıalinize seçimde büyük destek verdiğini söylediniz. Genel Merkez sizi aday göstermez, Subaşı da AK Parti’den aday gösterilirse, Subaşı’nın size verdiği destek gibi siz de Subaşı’ya seçim desteği verir misiniz, vermez misiniz?.”
“Ben böyle bir soruyu kabul etmiyorum” deyip kestirip attı.
Siyasetçi dediğinin her soruya mutlaka bir cevabı olmalı. Hele hele o soru kendisiyle ilgiliyse açık ve net vermek zorundadır.
Yoksa yönettiğin kenti ya ayaklar altına serersin-ki şekil A’da olduğu gibi. Ya da pılını, pırtını alıp gidersin.