Antalya’nın bir denizi var mı gerçekten?

Sosyal medyada ve bazı platformlarda hala “turizmde bu sezon uğradığımız zarar” tartışılıyor..

Hatta bazıları tartışmıyor, dalga geçiyor..

Malum kişiler de, “Rus uçağı” meselesi nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, “turistin gelmeyişinin suçlusu” olarak göstermeye çalışıyor..

Ben bu tartışmaya girmeyeceğim şimdilik..

Sadece, turizmin başkenti ve bir sahil kenti olan Antalya’da “deniz niye böylesine kapkaranlık ve cansız” konusunda ahkam keseceğim..

Bakalım bana hak verecek misiniz?

YEREL YÖNETİCİLER AĞLIYOR

Bugünlerde hava kapalı ve yağmurlu, bu nedenle yazdıklarım “zamansız” gelebilir..

Ama..

Şöyle akşam saatlerinde denize doğru bir çay içerken bile gördüğünüz koyu karanlık, eminim hepinizi rahatsız ediyordur..

Öte yandan..

640 kilometrelik doğal sahili ile Antalya deniz ulaşımından hak ettiği payı da alamıyor..

Yani..

Antalya ve ilçeleri, maalesef denizi gerektiği şekilde kullanmıyor/kullanamıyor..

Ya ne yapıyor?

“Turist gelmedi, yandık-bittik” diye sızlanan turizmcilerle birlik olup ağlıyor ve “nerede bu devlet” diye oturup bekliyor..

Bugüne kadar hep böyle geldi böyle de gidiyor maalesef..

TÜREL’İN YÜKSELTTİĞİ ÇITA

Oysa..

Yerel yönetimler,“projeler üreterek” bu eksikliği giderebilir..

Peki, yerel yöneticiler bu konuda hiç mi proje yapmadı?

Elbette yaptı..

Ama..

“Siyasi nedenlerle yaptıkları yanlış tercihler” yüzünden, bugüne kadar hala “elde var sıfır”..

Örneğin, deniz otobüsleriyle oteller bölgesi olan Kundu-Yat Limanı arası turist taşımak yerine Kemer tercihi çok yanlıştı..

O yanlış tercih devam ediyor gibi, ama farklı çalışmalar yapılıyor şimdi..

Bugün sadece Menderes Türel ve yönetimi tarafından üretilen projelerle bu tür eksiklerimizi gidermeye çalışıyoruz..

Boğaçayı Projesi, Konyaaltı Sahili Projesi ve yat limanları derken, bir nebze sahilimizi hareketlendirecek/renklendirecek işler yapılıyor artık..

Üstelik, “istemezük” zihniyetiyle bu hizmetleri engellemeye çalışanlara rağmen yapılıyor..

Yeterli mi?

Elbette değil..

Türel’in yükselttiği çıtayı, bundan sonra gelenler daha yukarılara çıkarabilmeli..

“Eyyamcılıkla” vakit geçirmemeli..

(Çalışan, üreten  ve sayıları çok az olan belediye yönetimlerini ayrı tutuyorum..)

HADİ BİRAZ HAYAL EDELİM

Dünyanın hiçbir yerinde..

Yılda 11-13 milyon turist ağırlayan bir sahil kentinde denizi ve denizciliği bu kadar boş, yöneticileri denize karşı bu kadar ilgisiz bir yer bulamazsınız..

Tanrı ve tarih, Antalya’ya çok cömert davranmış..

Ama..

Maalesef, “aklı başında, hizmeti düşünen” yöneticiler konusunda cimrileşmiş..

(Hizmet üretenleri ayrı tutuyorum..)

Akşam olduğunda “körfezdeki karanlığı” fark edemiyorlar..

Kapkaranlık falezlerin korkutucu silüetinden etkilenmiyorlar..

Denizde her gün bir kayık, yat, kano, yüzme ve bu gibi yarışmalar düzenleyerek canlandırmayı veya buna önayak olmayı düşünmüyorlar..

Dubaların üzerine koyulacak güçlü lambalarla körfezi aydınlatmayı akıllarına getirmiyorlar..

Eğlenceyi, dansı, tiyatroyu denizin üstüne taşımayı akıl edemiyorlar..

Akıl edenleri de dinlemiyor, burun kıvırıyorlar..

Bunları şöyle bir hayal edin şimdi..

Çok şık olmaz mı?

Antalya daha keyifli bir kent olmaz mı?

STK’LAR VE GAZETECİLER

Özlemleri anlatmak, hayalleri dile getirmek yetmez..

Bunları gerçekleştirecek akla ve iradeye sahip, sızlanmaktan çok “hizmeti” düşünen yöneticilere ihtiyacımız var Antalya’da..

Bu da yetmez..

Yöneticileri bu konularda yüreklendirecek, motive edecek STK’lara ve gazetecilere de ihtiyaç var..

Antalya’da bunların sayısı çok az olduğu için..

Bu kentin bir denizi var mı, belli değil..

Hatırlayın..

Yıllar önce Kayseri Başbakan’dan “bize deniz getir” diye talepte bulunmuştu..

Antalya ise elindeki denizin kıymetini bilmiyor..

Yazık..