Antalya’ya yakışıyor

Biletler günler önce bitmiş...

Maçtan bir saat önceye kadar bilet var mı diye sayısız telefon almışım...

Bir ara kendime soru sordum. Acaba federasyonda yöneticilerin haberim mi yok diye?

Stad günler öncesinden süslenmiş.

Havada gram esinti yok. Mis gibi...

İnsanlar maça odaklanmış.

Söz konusu Milli takım olduğu zaman.

Gerisi teferruat olmuş...

Skor: Türkiye 2-0 Kosova.

Netice güzel. Atmosfer şahane.

4 maç sonra ilk galibiyetimizi almışız...

Dünya şampiyonası için galibiyetten başka çaremizin olmadığının bilincinde olup sahadan galibiyet ile ayrılmışız...

Fakat ben artık bazı şeylerden SIKILDIM...

Ses sitemi rezalet...

33 bin kişilik statta bu ses sisteminden memnun olan varsa bir daha futbol konuşmayacağım.

Takım içinde içime sinmeyeler ise, golden sonra kimsenin kulübeye bakmaması...

Mesaj üstüne mesaj...

Bu anlamsız mesaj trafiğinden yoruldum.

Futbola olmasa da mesaja doyduk sağ olsunlar..

Bu türlü maçlardan sonra eğer birliktelik golden sonra gerçekleşmiyorsa evlilik başlamadan bitmiştir..

Bazı ayrılıklar yakındır.

Gözüme hoş gelenler ise, Oğuzhan - Yunus Mallı değişikliğinden sonra gerçekleşmiştir.. Daha organize hücum.. Volkan'ın çizgiden daha verimli atakları sahadan galip ayrılmamızda önem teşkil etmiştir. Özellikle değinilmeden geçilmemesi gereken bir konuda defansta Ahmet Çlık ve Mehmet Topal’ın güven terkin etmesiydi..

Toparlayalım;

Galip gelmekten başka çaremiz yoktu...

Oyuncularımız sağ olsunlar bunu gerçekleştirdiler...

Önümüzde Finlandiya maçı var.. Emimin 3 puan ile ayrılacak olduğumuz bir karşılaşma olacak..

Bir uyarı da Antalya’da oynanacak maçlara gitmek isteyen dostlara..

Sona kalmayın..

Biletlerinizi erken alıp, tribünde yerinizi alın..

Yoksa Sergen Yalçın gibi, maç içinde yorum yapan fakat dünyadan haberi olmayan..

Cezalı olan Emre Mor birazdan oyuna girmeli diyen zatları dinlemek zorunda kalırsınız...