Antalya'nın ocakları



Dereler de artık eskisi gibi gür akmıyor, bunun nedenini hepimiz biliyoruz. Tahribat bu hızla sürer ise gelecek nesillere nasıl bir miras bırakacağız, endişelerim var.

Turizm kenti Antalya yıllardır oteli, denizi, kumu ve güneşi pazarlıyor. İnanıyorum ki geçen yıl milyonlarca yabancı tatilcinin onda biri bile Düden, Kurşunlu ve Manavgat şelalelerini, mağaralarımızı, yaylalarımızı ziyaret etmedi.

En çok korunması gereken bana göre yaylalarımız, bir tanesini bile turizme açamadık.
Biz insanlar, artan gereksinimler ve teknolojik gelişmeler sonucunda daha konforlu ve daha güvenli bir yaşam sürmek için hem kendimizi hem de çevremizi sürekli geliştirdik, değiştirdik.

Başta lüks tüketim olarak görülen ürünler bile günlük yaşamımızın kaçınılmazları haline geldi. Her yeni ürünle, yeni iş alanları açıldı, ekonomik yapı da bu gelişmelerden olumlu yönde etkilendi. Ancak teknolojik gelişme olumlu etkilerin yanı sıra çevre kirliliği ve hammadde kaynaklarının tüketilmesi gibi sorunları da beraberinde getirdi. Kaynaklar savurganca, hiç tükenmeyecekmiş gibi kullanıldı. Antalya’nın ocakları. Antalya’da faaliyetine son veren bu ocaklar çevreyi tekrar eski haline dönüştürmek için bir çaba gösteriyorlar mı? Bu konuda devletimizin ilgili makamları denetimler yapıyorlar mı? Denetim sonuçları ne? Görevini yapmayanlara ne tür bir yaptırımlar uygulandı, para cezaları ile bu mesele geçiştirildi mi? Faaliyetini sürdüren işletmeler kendilerine gösterilen sınırların dışına çıkıyorlar mı? Yanıtlanması gereken o kadar çok sorularım var ki o makamlardan bir gün kamuoyunu bilgilendirmelerini bekliyorum.