‘Arslan’ müdürün umut veren söylemi

Antalya İl Emniyet Müdürü İlker Arslan, geçtiğimiz günlerde kentimizin, hatta ülkenin en önemli sorunu haline gelen madde bağımlılığıyla mücadele konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Zehir tacirlerine karşı verilen olağanüstü mücadelenin daha güçlü bir azim ve kararlılıkla sürdürüleceğini vurgularken, aslında herkesin bildiği ama kent üst yönetiminin uzun zamandır görmezden geldiği ‘Zeytinköy’ gerçeğini yüksek sesle dillendirdi. Turizm kentinde uyuşturucu ticaretinin merkezi haline gelen Zeytinköy’deki bu algıyı ortadan kaldırmak ve sözümona ‘turizme zarar vermemek’ adına Zeytinköy ile uyuşturucuyu aynı cümle içerisinde kullanmaktan kaçınan hatta bölgenin adını Yeşildere olarak değiştiren bu üst akıl ne kadar inkar etmeye çalışsa da İl Emniyet Müdürü Arslan, Zeytinköy’de yapılacak polis noktasını anlatırken, “Uyuşturucunun merkezine demir yumruk indireceğiz” diyerek bu malum inkara bir son verdi.

Antalya Emniyet Müdürü Arslan’ı sırf bu yüzden bile alkışlıyorum. Keza uyuşturucu ile mücadeledeki kararlı tavrını ve azmini de…

‘Arslan’ müdür, Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nin (AGC) düzenlediği Basın Sohbetleri programında uyuşturucu ile mücadelede geleneksel yöntemlerin dışında bilimsel verilerin de kullanıldığını ve bu kapsamda, Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Başkanlığı tarafından yapılan çalışma ile hazırlanan Atık Su Analiz Raporu’nun uyuşturucu ile mücadelede önemli bir rol oynadığını söyledi. Uyuşturucuyla mücadele erken ve etkin müdahale için Zeytinköy'e polis noktası kurulacağını belirterek, “Zeytinköy’ün tam ortasına karakol kuracağız. Uyuşturucunun merkezine demir yumruk indireceğiz” dedi. “Toplumun huzurunu bozan şehir eşkıyalarına izin vermeyeceğiz. Devletimize meydan okuyanlar her zaman karşılarında Türk polisinin demir yumruğunu bulacak. Biz sadece bugünün değil yarının da sorumluluğunu taşıyoruz” gibi herkesin, hepimizin duymak istediği cümleleri kullandı. Bunları okuduğumda mutlu olmadım desem yalan olur ancak toplumumuzu içten içe kemiren ve giderek kangren hale gelen sorunun sadece polisiye tedbirlerle ortadan kaldırılamayacağını da o bölge yakınında yaşayan biri olarak görüyor/biliyorum…

Okurlarımız bilirler, daha önce birçok kere köşemizde bu önemli soruna dikkat çekmiş, gözlemlerimizi aktarmıştık. Zeytinköy’ün hemen yanıbaşında ikamet eden birisi olarak her gün karşılaştığımız vahim manzaraları, emniyet teşkilatımızla beraber verdiğimiz mücadeleyi her seferinde yazılarımızda dile getirirken, sadece polisin, jandarmanın değil ilgili bütün kamu kurumlarının, hatta halkın da sorumlulukları olduğuna işaret etmişti.

Tekrar olacak belki ama aynı noktaya bir kez daha dikkat çekmek istiyorum.

Evet polisiye tedbirler elbette önemli. Polisin nefesini sürekli ensesinde hisseden zehir tacirleri muhakkak ki çok rahat hareket edemeyecektir. Lakin duruma göre konum alan bu kan emicilerin akla hayale gelmeyen yeni yöntemler geliştirdikleri, güvenlik kalkanını ne yapıp edip deldiklerini de gözardı etmemek gerekiyor. İşte bu noktada vatandaş olarak hepimize görev düşüyor. Görülen olumsuzlukları anında polis ya da jandarmayla paylaşmak, güvenlik güçleriyle bu anlamda sürekli işbirliği içinde olmak son derece önemli.

Diğer yandan, güvenlik güçleri mücadelede mesailerinin önemli bölümünü zehir tacirlerine yönelik kullanıyor. Yani bu işin ticaretini yapanların peşine düşüyor. Ancak madalyonun diğer yüzü de bağımlılar. Yani bu illete şu ya da bu şekilde kapılmış ve sayıları her geçen gün biraz daha artan kitle. Her gün caddelerde, sokaklarda karşılaştığımız ‘zombi’ gibi ortalıkta dolaşan, kendinden geçmiş halde kenarda köşede baygın halde yerlerde yatanlar. Bu üzücü ve ürkütücü manzaranın ortadan kaldırılabilmesi için ise herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Toplumsal bir güç birliğine ihtiyaç var. İlk sorumluluk ebeveynlerde çünkü aile ilk otokontrol noktası. Gençlerin davranışsal değişiklikleri, madde bağımlısı olup olmadıkları konusunda ipuçları veriyor. Bu yüzden öncelikle ebeveynlerin çok dikkatli olması gerekiyor. Valiliklerin, kaymakamlıkların ilgili tüm kurum ve kuruluşları harekete geçirmesi lazım. Belediyelerin sorumluluk alanları içerisinde izbe köşeler, metruk binalar, harabeler bırakmaması, uyuşturucu kullanımına imkan verecek alanları ortadan kaldırması lazım. Tedavi ve rehabilitasyon noktasında yeterli olanakların (tedavi merkezi, yatak vs) sağlanması şart. Ve tabi mevcut yasalarda caydırıcılığı artıracak yeni düzenlemelerin yapılması da sorunun çözümünde son derece önemli…

Artık bu ‘en önemli sorun’a herkesin pürdikkat kesilmesi lazım. Çocuklarımız, gençlerimiz elden gidiyor. Uyuşturucu kullanım yaşı maalesef liselere, hatta ortaokul seviyesine inmiş durumda. Kimyasal yöntemlerle üretilen ve çok düşük fiyatlarla piyasaya sürülen sentetik uyuşturuculara gençler çok kolay ulaşabiliyor. Bu hayati sorunun çözümü için bütün dinamiklerin harekete geçmesi lazım. Çocuklarımızı, gençlerimizi uyuşturucuya kurban vermemek ya da uyuşturucu esaretinden kurtarabilmek için topyekün bir savaş vermek tek çaremiz vesselam…