Güncel

Artık yeter! 

Türk Eğitim-Sen Antalya 1 No’lu Şubesi, 75. Yıl Cumhuriyet Lisesi’nde Müdür Yardımcısı Gülşah Tekin’in darp edilmesi ile ilgili olarak okul önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada, “Şiddete yönelik önlem almanız için daha kaç eğitimcimizi yitireceğiz? Artık yeter” denildi 

Antalya’daki bir lisede müdür yardımcısı Gülşah Tekin, öğrencisi E.Y.’nin velisi olarak gelen ve aynı okuldan geçen yıl mezun olan H.Y. tarafından darbedildi. Boğazı moraran Tekin, H.Y.’den şikayetçi oldu. Türk Eğitim- Sen Antalya 1 No’lu Şubesi 75. Yıl Cumhuriyet Lisesi Müdür Yardımcısına okulda eğitim gören öğrencinin ablası tarafından hak etmediği bir şekilde şiddet uygulanmasına tepki gösterdi. Okul önündeki basın açıklamasını Türk Eğitim-Sen Antalya 1 No’lu Şube Başkanı Oğuz Öztürk okudu. Öztürk, “Şiddete yönelik önlem almanız için daha kaç eğitimcimizi yitireceğiz? Artık yeter. Kamuoyunu ve eğitim camiamızı büyük yasa boğan şiddet olaylarına bir yenisi daha eklenmişti. İstanbul'un Eyüpsultan ilçesinde okul müdürü olarak görev yapan İbrahim Oktugan, bir öğrenci tarafından menfur bir saldırıyla silahla vurularak canice öldürülmüştü. Öncelikle kıymetli meslektaşımıza Allah’tan rahmet; ailesine, yakınlarına ve eğitim camiamıza başsağlığı dilemiştik. Tüm Türkiye’de okullarda bir ders iş bırakmış ve ertesi gün bütün sendikalar iş bırakma kararı aldığı için okullara gitmemiştik. Hatta Tüm Türkiye de İl Milli Eğitim Müdürlükleri önünde basın açıklamaları ile menfur saldırıyı kınadık sesimizi de siyasilere duyurmuştuk. Kaç gün geçti ki aradan bir hafta bile olmadan bu kez Antalya ilinin göbeğinde en güzel okullarımızdan birisinde 75. Yıl Cumhuriyet Lisesi’nde müdür yardımcımız kadın arkadaşımız Gülşah Tekin darp ediliyor. Hatta tehditler havada uçuyor. Buradan 75. Yıl Cumhuriyet Lisesi önünden Cumhuriyet Savcılarımıza suç duyurusunda bulunuyoruz. Öğretmenimiz tehdit ediliyor. Başına bir şey gelirse sorumlular bellidir. Kolluk kuvvetlerimiz ve savcılarımızı öğretmenine sahip çıkmaya davet ediyoruz. Gülşah öğretmen yalnız değildir. Kendisini ve şiddete maruz kalan tüm eğitim çalışanlarını yalnız bırakmadık bırakmayacağız” dedi.  

 

‘Daha ne bekleniyor?’ 

İlçe Milli Eğitim Müdürüne seslenen Başkan Öztürk, “Öğretmeninize sahip çıkınız. İl Milli Eğitim Müdürüne sesleniyoruz, öğretmeninize sahip çıkınız. Antalya Valimize sesleniyoruz, öğretmenine sahip çıkınız. Yine buradan tüm siyasi partilere sesleniyoruz, öğretmeninize sahip çıkınız. Bir kez olsun sizleri okutan öğreten öğretmenleriniz için hazırlanan yasa teklifi için evet diyerek ellerinizi havaya kaldırınız. Artık yeter diyoruz. Bilindiği gibi geçen hafta sosyal medyadan eylem yaptık. İş bıraktık tüm Türkiye’de. İl Milli Eğitimlerin önünde basın açıklamaları yaptık. Her ilden o illerin vekillerine yasa teklifinde neler istediğimizi bildiren mektuplar gönderdik. Daha ne bekleniyor? Şiddet Yasası çıksın artık diyoruz ve ısrarla tekrarlıyoruz. Gülşah öğretmen yalnız değildir. Okullarımızda öğretmene şiddet, mobbing, taciz, itibarsızlaştırma vakaları ciddi önlemlerin, yasal düzenlemelerin ve esaslı politikaların hayata geçirilememesi nedeniyle maalesef had safhaya ulaşmıştır. Disiplin yönetmeliklerinin yetersizliği, eğitimcilerin itibarını zedeleyen ve sadece adı değişen öğretmeni şikâyet hatları, öğretmenlik mesleğinin mülakat, torpilli yönetici görevlendirmeleri, rotasyon, performans, şeffaf olmayan ödül ve ceza gibi uygulamalarla rencide edilmesi, hem ekonomik ve sosyal hem de özlük haklarının gasp edilmesi, eğitimcilerimizi tahkir eden yayın, tutum ve açıklamalar, tüm bu şiddet olaylarına zemin hazırlamaktadır” diye konuştu.  

 

‘Hayati bir zorunluluk’ 

Çoğu okulda güvenlik görevlisinin bulunmaması, güvenliğin sadece nöbetçi öğretmenler eliyle sağlanmaya çalışılmasının, kamera sisteminin olmamasının şiddet olaylarına zemin hazırladığını belirten Öztürk, sözlerini şöyle tamamladı: “Oysa her okulumuza güvenlik görevlisi alımı yapılması ve okullarımızın tamamında kamera bulundurulması hayati bir zorunluluktur. MEB’in bu konuda okullara bütçe tahsis etmesi, fedakârlıktan kaçınmaması çok önemlidir. Kanun tekliflerimizde özellikle eğitim çalışanlarına yönelik şiddete asla hoşgörü gösterilmeyeceği, aksine şiddet suçlarının mutlaka cezalandırılacağı düşüncesinin yerleştirilmesi ve kamu sağlığını bozduğu için de ayrıca cezalandırılacağı düşüncesinin oluşturulmasının hükme bağlanmasını istedik. Özel eğitim kurumlarında çalışan eğitim çalışanlarının da, görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından kamu görevlisi sayılması, cezaların artırılması ve şikâyete bağlı kalmaksızın fail hakkında kamu davası açılmasını talep ettik. Bu noktada tüm siyasi partilerimiz birlik içinde olarak bu teklife destek vermesi ve teklifimizin yasalaşması en büyük beklentimizdir. Eğitimde Şiddet Yasası çıkarılmasının yanı sıra Meclis Araştırma Komisyonu kurulması, Türk Ceza Kanunu’nda eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmesi de Sendikamızın öncelikli taleplerindendir. Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda eğitim çalışanlarına yönelik şiddet ile ilgili yasal düzenlemenin yer alması için de büyük mücadele veriyoruz. Eğitimde şiddetin önlenmesi için yasal düzenlemenin yer almadığı bir ÖMK’yı hiçbir surette kabul etmiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı mutlaka kamu/özel ayrımı yapmadan eğitimde şiddete yönelik özel bir politika geliştirmesini istiyor Daha fazla eğitim şehidi verilmesine müsaade etmeyeceğimizi haykırıyoruz. Gülşah Öğretmen yalnız değildir. Bu saldırıyı yapanlar asla unutulmayacak ve gerekli cezayı almaları için sendikamızın tüm birimleri ile çalışılacaktır. Tehditlere ve baskılara karşı suç duyurusunda bulunulacaktır. Eğitim çalışanlarımıza yönelik şiddet aslında geleceğimize sıkılan kurşundur. Bu nedenle geleceğimizin karartılmasına müsaade etmeyeceğiz, şiddete müsamaha göstermeyeceğiz. Türk eğitimcileri olarak şiddetle sonuna kadar mücadele edeceğiz. Vandallara teslim olamayacak, bu vahşet olaylarının önüne geçilmesi için gerekli tedbirler alınana kadar konuyu gündemde tutmayı ve farkındalık oluşturmayı sürdüreceğiz. Eğitimcilerimizin can güvenliğinin sağlandığı çalışma ortamlarına kavuşması en büyük temennimizdir. Şuurlu nesiller yetiştirmek biz eğitimcilerin olduğu kadar siz ailelerin de en önemli görevidir. Buradan bir kez daha ailelerimize ve tüm topluma çağrıda bulunuyoruz; öğretmenlere verdiğimiz değer çocuklarımızın geleceğine yönelik verdiğimiz kıymettir. Bu bilinçle hareket etmek milli bir ödevdir.”