Bağırarak satışı bitiremedik






 
Her zamanki gibi yoğun bir çalışma gününün ardından bir akşam kahvesini hak etmiştim. Maske ve mesafe kuralına uyarak küçük adımlarla şehir merkezine ulaştım. Ne yerli insanlarımız ne de bu güzel şehre tatile gelenlerin çoğunluğunun virüse aldırış etmediğini gözlemledim. Bu ‘nasıl olsa aşımı oldum. bana bir şey olmaz’ düşüncesi. En güzeli de insanların yüzlerinin gülmesi. Koronavirüsü unutmamalıyız diye düşünüyorum. Antalya’da yabancı turist sayısı her geçen gün katlanarak artıyor. Otellerinden dışarı çıkan turist Antalya kent merkezini canlandırdı. Tarihi Kaleiçi, Yat Limanı, Cumhuriyet Meydanı, Saat Kulesi ve çevresi özellikle akşam saatlerinde çok hareketli. Satış yapan esnafın yüzü gülüyor. Yıllardır deniz, kum ve güneşi pazarlayan turizmimiz için belde, ilçe ve il merkezinde yeni çekim merkezleri yaratılması gerekmektedir. Bunun dışında neler olabilir, köylü ile turisti buluşturacak yeni projeler geliştirerek turizmi köylere kadar taşımalıyız. Yaylalarımızı da turizme açmalıyız. Ören yerler ve müzelere daha çok turist gelmesi için tanıtımı daha çok yapmalıyız. Kaleiçi ve Cumhuriyet Meydanı ve çevresinde, aradan geçen yıllara rağmen hiçbir şeyin değişmediğine bir kez daha tanık oldum. Mağaza çalışanları çat pat yabancı diliyle yüksek sesle bağırarak turistlere satış yapmaya çalışıyordu. Rahatsızlıkları her hallerinden belli olan turistler yürüyüşlerini hızlandırarak adeta kaçıyorlardı. Turizmimizde kalifiye elaman sorunu hala çözüm bekliyor. Alışveriş yapmak isteyen turist girer mağazaya yapar. Bu türden çığırtkanlıklar yarardan çok zarar getiriyor. Özellikle kent merkezindeki esnaf ve çalışanları meslek örgütleri tarafından uyarılmalı, yaptıkları davranışlarının doğru olmadığı tekrar tekrar açıklanmalıdır. Turist sayısını daha çok artırmak istiyorsak herkes üzerine düşen görevi yapmalıdır.