DİSK Akdeniz Bölge Temsilcisi ve Genel-İş Sendikası Antalya Şube Başkanı Vedat Küçük, Türkiye’de yüksek enflasyon ve hayat pahalılığının etkisiyle asgari ücretin reel değer kaybının Aralık ayında yeni bir rekor kırdığını hatırlattı. Küçük, hükümete ve kamuoyuna seslenerek, asgari ücretin artık ‘en az ücret’ tanımını yitirdiğini ve milyonlarca çalışanın açlığa mahkûm edildiğini belirtti. Başkan Küçük, geçtiğimiz yılbaşında belirlenen asgari ücretin, resmi enflasyon rakamları karşısında bile yetersiz kaldığını vurgularken, temel gıda ve barınma maliyetlerindeki fahiş artışlar nedeniyle çalışanların alım gücünün alçaldığını ve kayıp yaşadığını vurguladı.
Reel değer kaybının kronolojisi
DİSK’in düzenli olarak yürüttüğü Açlık ve Yoksulluk Sınırı araştırmalarına atıfta bulunan Vedat Küçük, ücretin reel değer kaybının kronolojisini açıklayarak, “Yılın başında belirlenen asgari ücret, zaten hedeflediğimiz insanca yaşam standardının altındaydı. Ancak bizim sendikal analizlerimiz gösteriyor ki, temmuz ayına gelindiğinde, sadece gıda ve temel ihtiyaçları kapsayan açlık sınırı, asgari ücreti yakalamış ve ardından hızla aşmıştır. Yılın sonunda asgari ücret, açlık sınırının çok altında bir seviyeye gerileyerek çalışan milyonlarca insanı temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz duruma düşürmüştür” diye konuştu. Küçük, hükümetin ücret politikalarını eleştirerek, çalışanların bir yıl boyunca aynı maaşa mahkûm edilmesinin, krizin faturasını işçiye kesmek anlamına geldiğini belirtti.
‘Mutfak bütçesini felç ediyor’
Başkan Küçük, reel kaybın en çok gıda sepeti ve barınma maliyetlerinde hissedildiğini vurguladı. Yüksek enflasyon ortamında, temel gıda ürünlerine gelen zamların asgari ücretli bir ailenin mutfak bütçesini felç ettiğini dile getirerek, “Çalışanlarımız, sadece temel gıda harcamalarını bile asgari ücretle karşılayamaz hale gelmiştir. Üstüne bir de kiralar eklenince, maalesef asgari ücretli ailelerin ayakta kalması imkânsız hale geliyor. Barınma ve gıda, maaşın büyük bir kısmını yutuyor” diye konuştu. Başkan Küçük, ekonomik tablonun vahameti nedeniyle yıl içinde asgari ücrete ikinci bir zam yapılmasının tartışma değil, zorunluluk olduğunu belirtti. Ancak asıl çözümün dönemsel zamlarla değil, yapısal reformlarla geleceğini vurguladı. Küçük, son olarak, asgari ücretin tek bir işçi üzerinden değil, bir işçinin ailesiyle birlikte geçinebileceği bir ücret olarak belirlenmesi ve bu sürecin göstermelik değil, gerçek bir toplu pazarlıkla yürütülmesi gerektiğini yineledi.