Dün gün boyu, “Regaip Kandili” nedeniyle kandil kutlama mesajları, “İşçi bayramı” nedeniyle de eşitlik-barış-adalet mesajları yayınlandı..
Böyle olunca bir “huzur” kaplıyor insanın içini..
Ama..
“Çatışma”ları görünce de huzurun yerini hüzün alıyor..
…
“1 Mayıs İşçi Bayramı” kutlamalarına katılım çağrısı için yapılan afişlerdeki sloganlar neydi?
“Eşitlik, özgürlük, barış, adalet için 1 Mayıs’a..”
Peki; dünkü manzara neydi?
Devleti yok sayma, gerginlik, çatışma..
Yani; bir çeşit “savaş”..
…
Soruyorum..
“Barış”ın olmadığı yerde “eşitlik” olabilir mi?
“Barış”ın olmadığı yerde “özgürlük” olabilir mi?
“Barış”ın olmadığı yerde “adalet” olabilir mi?
Elbette olamaz..
Kendi içlerinde bile “kavga”lı olup bayramı ayrı ayrı kutlayanların, “barış” ve “adalet, eşitlik, özgürlük” istemesi tuhaf bir çelişki değil mi?
Bakın en yakınımızdaki örneğe..
Antalya’da, 1 Mayıs için iki ayrı kutlama..
Niye?
1 Mayıs İşçi Bayramı’nı birlikte kutlayan KESK, DİSK ve TMMOB ile Türk-İş ve Birleşik Kamu-İş sendikalarının “kavgaları” yüzünden..
Yani..
“Sendika ağaları”nın çıkarları yüzünden..
“Kendi çıkarlarına” göre işçiyi-emekçiyi bile bölmekten kaçınmayanların, gerçekten “barış-adalet-eşitlik-özgürlük” istediklerine inanıyor musunuz?
…
Peki, ne istiyorlar?
Biraz da Antalya dışından örnekler verdikten sonra bunu cevaplamak istiyorum..
…
En belirgin örnek İstanbul..
Hemen her ilimizde işçi bayramı “halaylarla” kutlanırken, sendika ağalarının “Taksim” inadı yüzünden İstanbul’da polisle halk yine karşı karşıya geldi..
1 Mayıs kutlamaları için iki ayrı yerde meydan hazırlanmış..
“Gel burada bayramını istediğin gibi kutla” denmiş..
Amacın bayramı kutlamaksa, niye ille de Taksim?
Taksim vatan toprağı da o ayrılan alanlar vatan toprağı değil mi?
Niye insanların huzurunu kaçırmak, o çevrede ekmek parası kazanmaya çalışan esnafın işine engel olmak için direniyorsun?
Devletiyle “barış”ık yaşamak isteyen “akl-ı selim” insanlar bunu yapar mı?
Elbette yapmaz, yapmamalı..
…
Taksim’i bilmeyenler için söylüyorum..
Taksim çevresi tam bir “örgüt-cemaat” yuvasıdır..
Aklınıza gelebilecek her türlü iç ve dış, legal ve illegal örgütler o çevredeki cadde ve sokaklardaki birçok evde-işyerinde adeta yuvalanmışlardır..
“Sürü psikolojisi”ni unutmayın..
Her türlü kalabalık, “provokasyon” için en uygun zemindir..
Bunu o “sendika ağaları” bilmiyor mu?
…
Dün yine Taksim’e gitmeye çalışan grup uyarıldıktan sonra dağıtılmaya çalışıldığında, polise karşı “havai fişek-taş-sopa-bıçak”lar kullanıldı..
Bu neyi gösteriyor?
Demek ki, o grubun içinde “savaş” için hazırlık yapmış provokatörler var..
Ya da..
Sendikaların içinde “barış” değil, “savaş” isteyenler var..
Yazık değil mi o onbinlerce işçiye-emekçiye?
Yazık değil mi bütün bu olaylar nedeniyle maddi-manevi zarar gören insanlara ve esnafa-polise?
…
“Peki ne istiyorlar”a gelelim..
Hiç dikkat ettiniz mi?
Sendikaların, Konfederasyonların, hatta Oda’ların yöneticileri neredeyse 15-20 yıl o görevde kalırlar..
Ve işçilikten gelen hemen hepsinin “zenginleşmesi” dikkat çekicidir..
“Sendika ağaları” lafı boşuna çıkmamıştır..
Lafı uzatmayacağım..
Böyle bir “ağalık” ellerinden gitmesin, kimse kendilerine karışmasın istiyorlar..
Kendilerine “işçi ve emekçilerden kurdukları bir kale”nin içinde kafalarına göre yaşamak istiyorlar..
1 Mayıs gibi özel günlerde de devleti yönetenlere “gözdağı” verip, “üzerimize gelmeyin, gelirseniz bu kadar insanı sokağa dökeriz” diye aba altından sopa gösteriyorlar..
“Savaş-barış-eşitlik-özgürlük-adalet” onların umurunda bile değil..
Filler savaşıyor, çimler eziliyor..
İşte bütün mesele bu..
…
Gerçek emekçilerin “1 Mayıs İşçi Bayramı”nı bir kez daha kutluyorum..
Regaip kandillerini de..