Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın..
Anlatacak bir hizmeti ve icraatı olmayınca..
“Başbakan” üzerinden siyaset yaparak oy toplamaya çalışıyor..
Akaydın, kendisinin “ihaleye fesat karıştırmak, belediyeyi zarar uğratmak, özel bir şirkete menfaat sağlamak, yolsuzluk” gibi suçlamalar nedeniyle “Ağır Ceza”da yargılandığını söylemiyor..
Başbakan’ı “hırsızlık yapmak”la suçluyor..
Herhangi bir “yargı kararı” olmadan birini “suçlu” ilan etmek, bir “insanlık suçu” değil midir?
Aynı mantıkla gidersek…
Ağır Ceza’da yargılanan Akaydın’ı da, mahkeme kararını beklemeden “suçlu” mu ilan etmemiz gerekiyor?
Yani, “hem kel hem fodul”..
“Herkese örnek olması gereken böyle bir akademisyen”e, yazıklar olsun..
Dün, işte bu tür nedenlerle, “Akaydın’a oy verecek kadar saftirik var mı Antalya’da” diye sordum..
…
Önceki gün Elmalı’daki seçim gezisinde, dün de AKM’de yaptığı basın toplantısında yine “Başbakan” üzerinden oy avcılığı yapmaya çalışmış..
“Ölüleri yaktıracağımı, bira festivali düzenlediğimi, İncil dağıttığımı söylüyor, bunların üçü de yalan” demiş..
Bunları söylerken, aslında kendisi doğruları söylemediğini bütün Antalya biliyor..
Antalya’da mezarlık yeriyle ilgili konular görüşülürken, “Krematoryum yaptıracağı ile ilgili açıklamaları” gazetelere manşet oldu..
Hep yaptığı gibi, bunu da inkar ediyorsa pes doğrusu..
Öte yandan, “bira festivali” konusu var..
“Oktoberfest” adı verilen Alman’ların bira festivalini Antalya’da uygulayan kim?
Evet, belediye bizzat yapmıyor, ama bunu düzenleyen firmaya destek olan, afişlerinde “Büyükşehir Belediyesi” ibaresini koyduran kim?
Festivalde dans edip biraları götüren kim?
Hepsi belgeli ve fotoğraflı..
Buna rağmen Başbakan’ın “bira festivali düzenliyor” laflarına “yalan” diyebiliyor..
…
Kimin ne festivali yaptığı-yapmadığı, kimin içki içip-içmediği, kimin ölüleri yakmayı isteyip-istemediği, kimin neye veya hangi dine inanıp-inanmadığı, kimin İncil dağıtıp-dağıtmadığı aslında beni pek ilgilendirmiyor..
Beni, kişinin aldığı bir görevi layıkıyla yapıp-yapmadığı ilgilendiriyor..
Beni, kişinin insanlara-kentine ve ülkesine karşı takındığı tavır ilgilendiriyor..
Beni, kişinin bir başkasının hakkına tecavüz edip-etmediği ilgilendiriyor..
Böyle bakınca..
Akaydın’a söyleyecek tek lafım kalıyor:
“Başbakan’ı bırak, sen önce kendine bak..”
…
Öte yandan..
Akaydın dün düzenlediği basın toplantısında Ak Parti adayı Menderes Türel’i, “kendisine sabotaj yapmak”la suçlamış..
Türel ulaşım esnafını kışkırtıyormuş..
Bununla da kalmıyor, alt geçitlerde araba falan yaktırıp caddelerde sıkışıklık yaratılmasını sağlıyormuş..
Antalya’da trafik sıkışıklığının birinci sorun olduğunu yıllardır herkes, bütün sivil toplum örgütleri bile söylüyor..
Sanki trafik sıkışık değildi de, Türel sıkışıklık yaratıyor..
Anketlerde “geride kaldığını” gören Akaydın, sanırım “akıl tutulmasına” falan uğradı..
Şu söylediklerine kargalar bile güler herhalde..
…
Sen 5 yıl boyunca “cırcır böceği” misali eyyamcılık yapacaksın..
Antalya’ya yapılması gereken hizmetleri yapmayacaksın..
Yol-kavşak-toplu ulaşım gibi hizmetleri beceremeyeceksin..
Sonra da çıkıp, Fen İşleri’nin “yol-kaldırım düzenlemeleri”yle Antalya’ya çok iyi hizmet yaptığı söyleyeceksin..
Neymiş?
“İnsan odaklı” çalışmalar yapıyormuş..
“Cadde güzelleştirmeleri, şemsiyeli sokak ve eğlenceler” insan odaklı çalışmalar da, “kavşaklar, arıtmalar, tramvay, meydan düzenlemesi” insan odaklı çalışmalar değil mi?
…
Tekrar ediyorum..
Antalya halkını “tazminatlarla” inanılmaz zararlara uğratan..
Antalya’nın 5 yılını hizmetsiz bırakan..
Yaptığı her olumsuz ve kötü şeyi inkar eden..
İnsanları “aptal” yerine koyan..
Böyle bir Akaydın’a oy verecek kadar “saftirik” var mıdır hala?
Varsa..
Alsınlar tepe tepe kullansınlar..
Ama, n’olur Antalya’dan uzak tutsunlar..