Basın bültenleri ‘yağ’ kokuyor..

Abone Ol

Yıllardır belediyelerden, seçim döneminde de siyasetçilerden gelen “basın bültenleri” bizleri çıldırtıyor..
“Bülten” bülten değil, adeta vıcık vıcık “yağ deposu”..

“Bilgi verme” amacı yok sayılmış veya arka plana itilmiş, belediyeye, başkana ya da adaya “övgüler” düzülüyor..
Bu nasıl “basın danışmanlığı”dır, bu nasıl “basınla ilişki kurmak”tır, olacak şey değil..

Bir örnek vereyim..
Büyükşehir dahil belediyelerden gelen bültenler hep şöyle başlıyor:
“Sosyal belediyeciliği ve insan odaklı çalışmayı ilke edinmiş….”
Adaylardan gelen bültenlerde ise, bambaşka bir hava var:
“…halkının bağrına bastığı, coşkuyla karşıladığı, yere-göğe koyamadığı, duygusal anlar yaşattığı…”
Bültenin en az 5-10 satırında bu tür cümleler yer alıyor..
Biz de, “yahu haber nerede başlıyor, ne konuşmuş, ne söylemiş, sözlerinin arasında önemli bir şey var mı” diye, adeta iğneyle kuyu kazıyoruz..
Liyakat, mesleki tahsil, tecrübe aranmaz, önüne gelen “basın danışmanı” yapılırsa olacağı budur..

Oysa..
Basın bülteni; “satış amacı gütmeden ve reklam dili kullanılmadan, gerçek olaylara dayanarak yazılan kısa metin”dir..
Basın bültenlerinin amacı; bir kurum ya da organizasyona ait “haber değeri taşıyan ilgi çekici içerikler”le gazetecileri, köşe yazarlarını ve tüketicileri bilgilendirmektir..
Ama bize gelen bültenlerde bir türlü “reklam” ifadelerinden “haber değeri taşıyan” içeriklere geçilemiyor..
Geçildiği zaman da, bizde sinir-minir kalmıyor..

Basın bültenleri hazırlanırken “antet” kullanılmasına, “sayın yetkili” gibi başlangıçlara, “saygılarımla” diye bitirilmesine, özellikle de “büyük harflerle yazılmış isim ve soyisimlere” hiç gerek yok..
Hele “kurumu veya kişiyi övücü” sözlerin asla yer almaması gerekiyor..
Olması gereken şey; sade bir dille sadece olayı anlatan sözcükler ve cümleler, o kadar..

Bu bültenleri hazırlayan arkadaşlarımız “gazetecilik” konusunda biraz bilgi sahibi olsalardı..
Reklam cümleleri, noktalama işaretleri, imla kurallarına uymayan cümleler ve büyük-küçük harflerle koyulaştırılmış ifadeler nedeniyle ne kadar çok vakit kaybettirdiklerini bilirlerdi..
Bültende sadece “haber” yazarlar, işin reklam kısmını es geçerlerdi..
Her gün onlarca basın bülteni geliyor, yüzlerce düzeltme yapıyoruz..
Gereksiz her işlem bize 1 dakika kaybettirdiği için, gazeteyi yaparken ne kadar zorlandığımızı, ne kadar vaktimizden çalındığını söylemeye gerek bile yok..

Ey belediye başkanları..
Ey “Halkla İlişkiler” adı altında “Basın Danışmanı” çalıştıran işverenler..
Ey siyasetçiler..
“Basınla ilişki” kurmak kolay gibi görünebilir..
Ama bunu, yanlış kişiler seçerek “zor” hale getiriyorsunuz..
“Bülten de gönderdik, bizim haberi kullanmamışsınız” diye çoğunuz da sitem ediyorsunuz..
Yapacağınız şey belli..
Öncelikle bülten yazmayı bilen, “haber”den anlayan “kalifiye” elemanlarla çalışacaksınız..
Basın danışmanlarınızı “herhangi bir personel” gibi veya bir “emir eri” gibi görmeyeceksiniz..
Hatta mümkünse, davranış biçiminize kadar hemen her şeyi önce ona soracaksınız..
Çünkü..
Bir basın danışmanı, kurumun ya da kişinin “imajı”nı yansıtır..
İmaj her şeydir..
Kurumun ya da kişinin imajının iyi ya da kötü olması da, seçeceğiniz “basın danışmanı”na bağlıdır..
Basın Danışmanı, “vitrin”dir..
Basınla ilişkiler ne kadar iyi olursa, kurum da kişi de o yönde etkilenecektir..

Diyeceğim o ki..
“Basın Danışmanı” adı altında görev yapan arkadaşlarımız, önce bülten ne demektir, nasıl hazırlanır onu öğrenecekler ve uygulayacaklar..
“Basın danışmanı” çalıştıracak kurum ve kişiler de, “işi bilen basın danışmanları” ile çalışacaklar..
Yoksa..
Basınla ilişkileriniz iyi gitmeyebilir..
İyi gitmezse; şikayet etmeye de, sitem etmeye de hakkınız olmaz..
Ve “iştigal ettiğiniz iş”le ilgili şeyler, istediğiniz gibi gitmez..
Vıcık vıcık “yağ kokan” basın bültenleri görmek istemiyoruz artık..
Anlayın artık..