Herkes rahatsızdı…
Herkes söyleniyordu…
Herkes isyan ediyordu…
Herkes birilerinin harekete geçmesini bekliyordu.
Ancak kimse yüksek sesle haykıramıyordu.
Ve o beklenen ses önceki gün en yüksek volümde çıktı.
Antalya adına haykırdı…
Herkesin duygularına tercüman oldu.
Haykıran kim?
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Çetin Osman Budak.
Ne diyor Budak?
“Konyaaltı Plajı’na turistlerin ve denize girenlerin arasında mangal yakan, beyaz iç çamaşırı ile denize girenler var.”
Bununla sınırlı değil haklı isyanı.
“Elinde bira şişesiyle üstü çıplak kent merkezinde yürümek, düğün ya da sünnet konvoylarının neden olduğu görüntü ve gürültü kirliliği, geceleri ana ve ara caddelerde büyük bir gürültüyle geçen, yarışan otomobiller, turizm yollarından birini saatlerce trafiğe kapatan taksiciler, yollarda yavaş yavaş giden istediği yerde yolcu indirip bindiren toplu ulaşım araçları Antalya’da sıradan görüntüler haline geldi” diye de haykırdı.
Başkan Budak’ın sözünü ettiği olaylardan hepimiz rahatsız mıyız? ‘Evet’ dediğinizi duyar gibiyim. Ancak yukarıda da ifade ettiğim gibi maalesef hiçbirimiz bunu söylemiyor, sessiz kalıyoruz. Yani hakkımızı aramıyoruz. Aramayınca da deyim yerindeyse meydan magandalara kalıyor. Özetle, Budak’ın dile getirdiği şikayetlerin altına imza atmayacak birini tanımıyorum.
Başkan Budak aslında konuşmasında sorumlular kadar olaylara ses çıkarmayan yetkili ve etkili kişilere de göndermede bulunuyor. Yani “Bu tür toplum huzurunu bozan, rahatsız eden kişilere müdahale edin, gerekli cezayı verin” diyor. Bakılım Budak’ın bu çığlığını duyan olacak mı?
Antalya çok hassas bir kent. Türkiye’nin misafir odası. Yılda 11 milyona yakın yabancı konuk ağırlıyor. Böyle bir kent yukarıda sözü edilen magandaları taşıyamaz. Bu tür kişiler nedeniyle zarar görür ve kötü bir imaj ortaya çıkar. Bu da hem Türkiye’ye hem kente hem de bize zarar verir. Bunu herhalde hiçbirimiz istemeyiz.