Bayram Dal’ı nasıl ve neden tokatladım!

Önce kim bu Bayram Dal, oradan başlayalım. Efendim, Bayram Dal, Antalya Lastikçiler, Bisikletçiler Tamirciler Odası Başkanı. Yani bir nevi kamu yöneticisi. İri yarı bir ademoğlu. Peki benim ne işim olur bir oda başkanıyla, niye tokat atmış olabilirim, neyime sıkılmış olabilirim? Şimdi izninizle bunu anlatmaya başlıyorum.

Oğlum Doruk Bulut, üç yaşında, daha doğrusu üç buçuk olma yolunda. Ve doğal olarak, babasının dünyanın ve hatta insanlık tarihinin en güçlü adamı olduğunu düşünüyor; yani Köroğlu’ndan da, Kara Murat’tan da, Cüneyt Arkın’dan da, Örümcek Adam’dan da daha güçlü bir baba! Babasının dövemeyeceği, yere seremeyeceği herhangi bir kimse olabileceğine zinhar inanmıyor. Bu nedenle de, canını sıkan, istediğini yerine getirmeyen her kim olursa, bu kişi annesi bile olsa farketmiyor, derhal bana emir veriyor; “baba dööövv!”

Yanılmıyorsam on gün önceydi, oğlumu kreşten aldım, ama arabaya bindirmekte zorlanıyorum. Sürekli benden kaçıyor ve kendisini yakalamamı istiyor. Ben de, bir an evvel, başımıza bir iş gelmeden, düşmeden, şaşmadan, onu arabaya atma derdindeyim. Bir ara siyah bir arabanın arkasına saklandı, plaka 07 DAL …. Ve tam da o esnada, iri yarı bir adamın arabaya doğru geldiğini gördüm. Ve oğluma;  “bak, arabanın sahibi geliyor, şimdi sana kızacak!” diye seslendim. Ben bunu der demez, Bayram Başkan, o gür sesiyle seslendi; “kimmiş o benim arabaya dokunan bakem?”

Oğlum dondu kaldı. Ağlak bir yüz ifadesiyle yanıma geldi ve bana beklenen talimatı verdi; “baba döööövvv!”.  Yahu tamam da, olacak iş değil, adam hem oda yöneticisi, yani kamuyu temsil ediyor, hem de bana bir yumruk atsa en az üç metre havada uçarım, adam pehlivan gibi bir şey! Ama bunu üç yaşında bir çocuğa nasıl anlatacaksın!? Bayram Dal arabasına girdi, bir çikolata buldu ve oğluma verdi. Sanıyor ki bu sayede dayak yemekten kurtulacak! Oğlum çikolatayı aldı, ama ısrarla devam ediyor; “baba döööövvv!”

Yapacak bir şey yok, yürüdüm pehlivan gibi adamın üstüne! O bekliyor ki, omzuna bir tane sahte vuruş yapacağım, ne gezer! Oğlumun “döv” derken neyi kastettiğini bal gibi biliyorum, surattan çıkan “çaaat” sesini duymak istiyor, yoksa tatmin olmayacak ve “gözel döööövv” diye tepki gösterecek, ısrar edecek. Baktım karşımda sessizce dikiliyor, fırsat bu fırsat deyip bastım tokatı! “Şaaak” diye bir ses duyuldu ve oğlum aniden ağlamayı, zırlamayı kesti! Çünkü duymak istediği sesi duymuştu ve ayrıca, “süper babası” onu hayal kırıklığına uğratmamış, gücünü göstermişti. Şu halde mesele onun açısından böylece kapanmıştı.

Sonra arabamıza bindik ve hızla olay mahalinden uzaklaştık. Bayram Başkan o anda ne yaptı bilmiyorum. Ama herhalde hayatının en son tokadını ilkokul öğretmeninden yemişti, bunca yıl sonra bir tane de benden yemek nasip oldu!

Ne diyelim, Allah onun gibi babacan, hoşgörülü oda başkanlarının sayısını çoğaltsın, onu evlatlarına bağışlasın, ömrü uzun olsun. Olsun ki, torunlarım da “dede döööv” diye beni taciz ettikleri günlerde, yine Bayram Başkanı tokatlamak bana nasip olsun!