Ben döndüm!..

Abone Ol

“Merhaba dostlar” diye giriş yapsak, solcu yakıştırması mı yaparlar?
Aman.,
Kim ne derse desin, ben döndüm millet..
“Döndüm” derken
Temel ile Dursun hovardalık yapmaya karar verir. Ve iki bayan ile anlaşırlar. Arabaya atlayıp, hovardalık yapacakları yere doğru yola koyulurlar. Uzunca bir süre yol aldıktan sonra, iki bayan kendi aralarında, “Söyleyelim mi, söylemeyelim mi” diye konuşurlar. Ve sonunda açıklarlar. ‘Bakın beyler biz dönmeyiz ha.’ Temel anında atılır: Bu kadar yolu geldikten sonra ben hiç dönmem.
Bu nedenle yanlış anlaşılmasın. 10 gün aradan sonra tekrar birlikteyiz.
10 günde neler yapmadım ki?
Bizim halaoğlu Fevzi, Saklıkent yolu üzerindeki Girmeler köyünde kebapçılık yapar. Saklıkent dediysek, Antalya değil Fethiye Saklıkent.
Halaoğlu Fevzi oğlak kesmiş, fırına atmış. Sakatatlarını da kasap masasında unutmuş. Sen misin unutan. Böbrek, yürek ve ciğeri bir kavurdum ki, fırındaki tandırı kim bekler..
Bir başka güzel oluyor köy yeri.
Bakirlik benliğe işlemiş.
Girmelere gelen turist sayısı beni şaşırttı. Kaplıcasıyla birlikte, İskender döneminden kalma mağarasıyla da anılmaya başlanmış Girmeler. Akdeniz Üniversitesi’nden kazıya gelen görevliler var.
Girmeler köyünden Ortaca’ya geçtim. Tabi ki aynı zamanda Dalyan’a.
Ayağımda şort, gözümde güneş gözlüğü. Kafamda da hasır şapka. Tam manasıyla rahmetli Sadri Alışık’ın, “Turist Ömer” tiplemesine uyuyorum ama tek sorun tipim.
İki gün sonra sıkıntı basmaya başladı. Antalya gözümde tütüyor, kendi kendime, “Ben tek başıma buralarda ne yapıyorum” sorusunun cevabını bulmaya çalışıyordum-ki, telefonum çaldı.
“Baba ne zaman dönüyorsun?”
22 yılda ilk kez kafa dinlemem adına şahsıma verilen üç-beş günlük iznin 2 günde sona erdirilmesinin bahanesi, Sude’nin telefondaki o sözü oldu.
“Körün istediği bir göz, Allah verdi dört göz” misali!..
“Yarın geliyorum kızım” cevabıma, “Oleeeey. Yarın dönüyormuş” diye tekrarlamaz mı?
Belli ki, “Akıllı kadın öne çocuğu sürermiş” taktiği ortaya koyuluyor.
Ve geldik.
Sen misin gelen!.
Zırt bir telefon. Çok çalıştığı için o çalışması alışkanlık haline gelen Dilan hanım, yaz tatilinde de Denizli’de çalışmalarına devam ediyordu. Ve çok göresi gelmiş, telefonda bizi yanına istiyor.
“Kurt kocayınca köpeğin maskarası olurmuş” denir ya hani.,
Doğru mu ne?
Sabah erkenden arabaya atladığımız gibi ver elini Denizli.
Denizli’nin sıcağı, ne Antalya’nın ne de Feslikan’ın sıcağına benziyor. Bir vurdu mu, insanda beyin bile bırakmıyor da, o sıcağı yaşayan Dilan, bizi yanına çağırmayı nasıl akıl edebilmiş onu anlayabilmiş değilim.
Tatil. Bir diğer adı İzin.
Fethiye-Ortaca-Dalyan-Denizli. Git gel tatilini yada iznini yapmış ol!.
Geçen yılın tatil dönüşünden beri iple çektiğim bir olay vardı.. İnşaatı başlamış “duble yolların” bittiğini görmek.. Şöyle ferah ferah bastırarak gitmek..
“Duble yol” denilen şey, şeklen var ama pratikte yok.. Vatandaşın o yolların iki tarafından vızır vızır gidip geldiği külliyen efsane.
Hükümet adamlarının her tarafı “duble yol” açtıkları, dağı taşı eştikleri doğru.. Ne var ki bu yolların büyük kısmında tek taraf, karşılıklı gidişli gelişli kullanılabiliyor..
Çünkü daha geçen yıl bitirilen yolların bir yakası bozulduğundan orada tadilat yapılıyor..
Seferler eskisi gibi tek şeritten..
Bir yıl önce yapılan yola bir bakıyorsunuz bir yıl sonra köstebek yuvası.
Örnek mi?
Korkuteli-Söğüt arası.
Örnek 2 mi?
Söğüt-Çavdır arası.
Örnek 3 mü?
Serinhisar-Cankurtaran arası.
Not: Biz yokken neler olmuş neler?