Yazılarıma yapılan yorumlar nedeniyle..
Bugün biraz “kendime dönük” bir yazı yazıp, bazı kafalarda oluşan “önyargılara” birkaç laf edeceğim..
Aslında ucundan-kıyısından, bazen de tam göbeğinden “siyasete dair” yazdıklarımda kendimden de çok şey söylüyorum..
Ama..
Çoğu kişi yazdıklarımı “olduğu gibi” görmek yerine, “kendi anlayışı” doğrultusunda algılıyor..
Bu da birçok “doğru”yu “yanlış”a çeviriyor tabii..
Bugünkü yazının nedeni, işte “bu anlayışı” açıklığa kavuşturmak..
…
HEP KAVGA HALİNDEYİZ
Görüyorsunuz..
Dünya değişiyor, gelişiyor..
Ama..
Türkiye’de bazı şeyler –maalesef- hiç değişmiyor..
Özellikle “siyasetçilerimiz”..
Tam bir “kavgacı” yapıları var..
Dilleri de öyle..
İktidara kim gelirse gelsin “buyurgan”laşıyor..
Muhalefet ise daima “hırçın”..
Sağcısı-solculu-ortacısı bir araya gelip, “hadi gelin şu sorunu birlikte çözelim” diyemiyor..
Böylesine “kavgacı” siyasetçilerle bu ülke nereye gider, doğrusu çok merak ediyorum..
…
BEN “PARTİLERÜSTÜ”YÜM
Siyasete girmişken..
Yazdığım yazılar nedeniyle benim “siyasi” yönümü merak edenler de var, kafalarına göre bir yere oturtanlar da..
CHP’lilere göre ben bir Ak Parti’liyim..
Ak Parti’lilere göre “kendilerinden biri” değilim..
MHP’li olarak görenler de var, CHP’li olarak bildiğini söyleyenler de..
Ben yazdıkça öyle tanımlamalar yapıldı ve yapılıyor ki..
Çoğuna ben de şaşırıyorum..
Sağcı-faşist oldum, ilerici ve gerici oldum..
Komünist diyenler de oldu, devrimci diyenler de..
Kimi “dinci” dedi, kimi “dinsiz”..
Birileri beni bir “partili” olarak görmeyi çok arzu etti..
Hatta “meclis üyeliği” teklifleri bile yapıldı..
…
Bütün bunları yaşadıkça..
Aslında “tam da olmak istediğim yerde” olduğumu görüyorum..
48 yıldır mesleğimdeki o “idealist” ruhu hiç kaybetmedim..
Öğrencilik dönemlerimden bu yana..
Hiçbir siyasi görüş, hiçbir parti, hiçbir ideoloji beni “esir” alamadı..
Hepsinden “kendimce” doğru olanları aldım, kullandım, kullanmaya da devam ediyorum..
Ben “partilerüstü” biriyim..
Hepsine kuşbakışı bakar, doğrusunu gördüğümde “doğru yapıyor” derim, yanlışını gördüğümde “yanlış yapıyor” diye eleştiririm..
İşini iyi yapacağına inandığım kişiyi överim, işini ciddiye almayanı da yazılarımla döverim..
Bu yüzden sevenim de çok, sevmeyenim de..
Ve..
Bence her “gazeteci” bunu yapmalı..
…
EN ZENGİN KİŞİ BENİM
Böyle olmanın çok büyük bir avantajı var..
Hiç kimseyle “organik” ya da “inorganik” bir bağ kurmak zorunda kalmazsanız..
Özellikle “duygusal (!)” yakınlaşmalar yaşamazsanız..
Bu size “dünyanın en büyük zengini sizmişsiniz” hissini veriyor..
Yollarda, kaldırımlarda “dimdik” yürümenin keyfi var ya..
Anlatılmaz, yaşanır..
Ve..
Bunu dünyanın bütün paraları bile satın alamaz, böyle bir keyif sağlayamaz..
…
BİRİLERİ HİSSESİNİ ALSIN
Ne istiyorum biliyor musunuz?
Bu yazdıklarım..
Özellikle bu mesleğe gönül vermiş genç arkadaşlarıma bir şeyler anlatsın..
Önlerinde çok kötü örnekler var..
Hepsinden kendilerine bir ders çıkarmaları beni çok fazla sevindirir..
Umarım, meslek idealistliklerini asla kaybetmezler..
Umarım, siyasetçilerimize kendilerini kaptırmazlar..
…
Özetle..
İşte ben buyum..
Her mecrada herkesle her konuyu tartışmaya açığım..
Fikirlerimi/yazdıklarımı beğenmiyor olabilirsiniz..
Beni bir yere koyacaksanız, “önce önyargılarınızdan uzak tutun” yeter..