Bir anı ve terör-savaş gerçeği..

Abone Ol

Türkiye’de 1 milyon traj yapan ilk gazete olduğumuz dönemlerdi..
Ve..
Sağ-sol çatışmaları alabildiğine sürüyor, her gün birkaç kişi öldürülüyor, kaldırımlar bile bölüşülüyordu..
7-8 yıllık bir gazeteciydim..
Mesleki açıdan iyi bir çıkış yakalamak istiyordum..
Bu nedenle, “bu sağ-sol çatışmalarının nedenini” ortaya koyacak bir yazı dizisi hazırlamaya kalkıştım..
Genel başlığı da “Neden Savaşıyorlar” olacaktı..
Araştırmaya başladım..
Sağdan ve soldan birkaç önemli isimle konuştum..
Solcuların 7 kişilik bir “Merkez Yürütme Kurulu” vardı, onlardan biriyle konuştum..
Derken aradan bir-iki gün geçti..
Gazetenin sorumlusu çağırdı..
“Sen bu sevdadan vazgeç” dedi bana..
Şaşırdım..
“Niye abi, ne oldu” diye sordum..
Gözlerini gözlerime dikti ve şunu söyledi:
“Dünden beri aldığım tehdit telefonları gözümü korkuttu..
Bir bomba da buraya koyacaklarmış..”
Başımı önüme eğdim..
Sinirlenmiştim..
Gözyaşlarıma engel olamamıştım..

1970’li yılların başında..
Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Okulu’nda okurken her hafta okul bir sağcıların, bir solcuların eline geçerdi..
Silahların gölgesinde tahsil yapmak hiç kolay değildi..
Ya sağcı olmak zorunda bırakılıyordu insanlar ya da solcu..
İkisi de değilsen, “renksez pezevenk” diye iki taraftan da dayak yiyordun..
Polis ve asker bile ikiye bölünmüştü..
Herşeye rağmen, bir “gazeteci” olarak iki taraftan da olmadım..
Diğer bir deyişle; her iki tarafa da aynı mesafede durdum..
Zor oldu, ama bunu başardım..

Bu sağ-sol kavgası bana hep saçma gelmişti, hala da saçma gelir..
Bunun nedenini bulmam gerekiyordu..
Gazetenin sorumlusunun yanından ayrıldıktan sonra..
Bu defa gizliden gizliye niye savaştıklarını bulmaya çalıştım..
Biraz zamanımı aldı..
Ama, buldum..
Yaşanan çatışmaların, kavgaların, bombalamaların, okul baskınlarının, protesto gösterilerinin, milletin ikiye-üçe bölünmesinin nedeni “ideolojik” değil, tamamen “duygusal”dı..
Sağcılara da, solculara da silahı veren, ortamı gerginleştiren, kışkırtan, savaştıran “aynı kişiler”di..
Birileri ceplerini dolduruyor, birileri kullanılıyordu..
Bunu öylesine profesyonelce yapıyorlardı ki..
İşin arkasındaki “gerçek kişileri” bulmanın imkanı yoktu..

Bugüne dönelim..
Bizi yakın komşularımızla savaştırmak için birileri inanılmaz bir uğraş veriyor..
İran’la geriginliğimiz malum..
Suriye ile “it dalaşı” yapıyoruz..
Terör örgütü ile 30 yılı aşkın bir süredir mücadele devam ediyor..
Bunun da tek nedeni “para”..
Terör örgütü mücadelesine 200 milyar dolar harcadık, hala da harcıyoruz..
Her çatışma, her gerginlik “silaha harcanacak para”dır..
Araştırın..
Size de, rakibinize de de silahı verenin “dost” bildiğiniz aynı ülkeler, hatta kendi ülkenizden “bazı kişiler” olduğunu görürsünüz..
Üstelik bunların siyasi görüşleri ve ideolojileri de yoktur..
Onları, “bu ülkeyi çok sevdiklerini” söylerken görürsünüz hep..
Tabii severler.
Bu kadar parayı kazandıran yer sevilmez mi?

Bunları niye yazdım?
Haberlerde dinlediklerinizi ve hatta gördüklerinizi “gerçek” olarak kabul etmeyin..
Perde arkasında olanlar, gördüğünüz ve duyduğunuzdan çok farklı..
Bunu gözardı etmeyin..