Bir basın müdürü
Nasıl mı?
Anlatayım.
Göreve geldiği ilk günlerde bu hanımın etrafında, kendisini gaza getirdiğini bilmediği yedi-sekiz gazeteci vardı. Bu gazeteciler, rakipleri olan diğer gazeteciler hakkında gayret göstermesi için gece, gündüz bu kadının kapısını aşındırdı. Sonunda istediği bazı sonuçları da kendine göre aldı. Önceki dönemde belediye ile çalışan (biz oluyoruz) bazı meslektaşları hakkında çeşitli suç duyuruları yapılmasını sağladı. Bu suç duyurularının içi boştu. Yalan dolan ile doluydu. Aradan zaman geçti. Bu yalan ve dolan ortaya çıktı. Hanımefendi sap gibi ortada kaldı. Çünkü Etrafında kendisini gaza getiren gazeteciler yoktu. Çünkü O gazeteciler amacına ulaşmıştı. Amaçları, rakiplerinin bir şekilde gündeme gelmesiydi. Bunu da başardıkları için, onların yapacağı bir şey kalmamıştı.
Aynı durumu belediyenin Hukuk Müşaviri İlker Gedik ve birkaç bürokrat da yaşıyordu. Yavaş yavaş vicdani muhasebe başlamıştı. Ancak atılan bir adımdan geri dönmek de mümkün görünmüyordu. Ne yapıp, edip, tükürdüklerini yalamamak için ortaya attıkları iddialardan bir sonuç çıkarmaları gerekiyordu.
Savcılığa yapılan bir suç duyurusu, üç kişilik bilirkişi heyeti tarafından incelendi. Ancak sonuç çıkmadı. Mesele İçişleri Bakanlığı’na iletildi. Ordan bir müfettiş gelip, inceleme yaptı. O da bir suç bulamadı. Ancak o ekip için bu yeterli değildi. Dedimya, tükürdüklerini yalamak zorlarına gidiyordu. Mesele bu sefer Danıştay’a götürüldü. Danıştay’da usul yönünden İçişleri Bakanlığı’nın karını bozup, yeniden inceleme istedi.
İşte bu noktada Akgün hanım için fırsat doğdu. Sevinçten, tavana vurdu. Hemen kapı kulu bir gazeteci çağırıp, gerekli talimatı verdi. Bu konu ile ilgili haberini yaptırıp, sanki ortada bir cacık varmış gibi görüntü yaratmaya çalıştı.
Yeniden inceleme yapılacak. Ne sonuç çıkar bilemem. Ancak bildiğim bir şey varki, bu hanımefendi birilerinin gazına gelmeye devam ettiğinin ve bir gün son kapı kulları da kendisini terk ettiğinde başına geleceklerin hiç farkında değil.
Ey Akgün Keskin!..
Muhataplardan biri ben olmama rağmen, senin muradına ermeni diliyorum. Belki de olmayan var olurda, bir şekilde bir ceza alırız. O zaman tükürdüğünü yalamak zorunda kalmazsın. Bunu bütün kalbimle diliyorum. Bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz bir suç varsa, senden çok cezasını çekmeyi dileriz. Bizim hayat felsefemiz bu.
Peki sen bilerek veya bilmeyerek içine düştüğün kirli oyunların hesabını bir gün vermeye hazır mısın?
Hazır mısın, değil misin bilmiyorum. Ancak senin kesinlikle hesap vereceğini adım gibi biliyorum. Mesela, önüne gelen rüşvet dinlemelerinin yok edilmesi ile ilgili kayıtların var. Bunun bir suç olduğunu biliyor musun? Canının ne kadar yanacağını biliyor musun? Az kaldı sevgili Akgün, az kaldı. Sap dönüyor, keser dönüyor, bir gün gelip, hesap dönüyor. Bunu sana öğretmediler mi? İnsanların günahına girmenin bir bedeli olacağını söylemediler mi?
Kim kurtaracak seni?
Kapı kulların mı?
Onlarla ilişkilerin de bir bir sergilenecek. Hiç merak etme sen.