Bırakın Arınç ve Gökçek tartışmaya devam etsin..

Günlerdir Arınç’la yatıp Gökçek’le kalkıyoruz..

Biri Ak Parti hükümetinin Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü..

Diğeri Türkiye’nin kalbi olan Ankara’nın 5 dönemdir üst üste seçilen Büyükşehir Belediye Başkanı..

Gökçek aynı zamanda, Gezi olayları ve 17-24 Aralık operasyonları sırasında yaptığı açıklamalarla Ak Parti hükümetinin krizden çıkmasında büyük rolü olan biri..

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kiev seyahati öncesi yaptığı “İzleme heyetine karşıyım” açıklamasından sonra bu ikili arasında başlayan tartışmayı muhalefet “ellerini ovuşturarak” izliyor..

İzlemekle de kalmıyor, Ak Parti karşıtı gazeteleri kullanarak, “bu hükümet çatırdıyor” algısı yaratmaya çalışıyor..

“Yıkıcı” olmamak kaydıyla, parti içinde yaşanan tartışmalar normaldir..

Hatta gereklidir de..

Ancak..

Seçime 74 gün kala AK Parti’nin önde gelen bu iki ismi arasındaki durum “tartışma normaldir” aşamasını çoktan geçerek, “savcıların sahası”na kadar uzanmış durumda..

İçlerinden hangisi “paralel yapının kucağında” ise, bu ortaya nasıl olsa çıkacak..

İçlerinden hangisi milletin malını birilerine peşkeş çektiyse, o da ortaya çıkacak..

Ben bu “kişisel durum”un başka bir noktasına dikkat çekmek istiyorum..

Çünkü..

“Tartışma”dan çok, “tartışmanın ele alınış biçimi” daha önemli..

Öncelikle, “bu tartışma”yı gazete ve TV’ler nasıl vermiş/veriyor buna dikkat edin..

Tartışma Arınç’la Gökçek arasında geçiyor..

Ama..

Ak Parti karşıtı grupta yer alan gazete ve TV’ler olayı, “Erdoğan ile Davutoğlu arasında kriz var” algısı oluşturacak şekilde veriyor..

Özellikle bunun için büyük bir çaba içindeler..

Ak Parti’yi hizmet anlamında kötüleyecek ya da itibarsızlaştıracak bir şey bulamayınca, dört elle “tartışma”ya sarıldılar..

Seçimin arifesinde şimdi bunu “nakış işler gibi” işliyorlar..

Seçime kadar böyle de devam edecekler..

Hep söylüyorum; muhalefetin bu çabasını bir yere kadar anlarım..

Ancak, özellikle bazı meslektaşlarımızın bu tartışmayı ele alış biçimini hayretle izliyorum..

Dikkatlice izleyin..

“Bu tartışma” ile adeta bir “zafer sarhoşluğu” içine girdiler..

Ve basit bir parti içi tartışmayı, “oh olsun, bak Ak Parti de çatırdıyor” havasında değerlendiriyorlar..

Farkındaysanız, “tehlikeli bir oyun”un parçası haline geliyorlar..

Aslında bu tartışma, “AK Parti içindeki bir siyasi çekişme” değildir..

Eğer bu “kişisel tartışma” muhalefetin ve yönlendirdikleri yayın organlarının dediği gibi, “devletin zirvesindeki bir problem” ise, bunun adı “devlet krizi” dir..

İşte bu durumda sadece Ak Parti hükümeti değil, “Türkiye büyük bir tehlike altında” demektir..

Çünkü..

Biz, zirvedeki krizlerin ne kadar pahalıya mal olduğunu yaşayarak öğrendik..

Başbakan’ın önüne atılan bir Anayasa kitapçığının yarattığı krizlerle birileri ceplerini doldururken, bu ülke halkı o krizin faturasını hala ödeyebilmek için çırpınıyor..

Bunu bile bile..

“Arınç-Gökçek kişisel krizi”ni, hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan hem de AK Parti iktidarından kurtulmak için bir “altın fırsat” olarak görmek, “kendi kin ve nefretinin faturasını bu ülkeye ödetmektir”..

Bunları göre göre, kimse benden meslektaşlarımı anlamamı beklemesin..

Ak Parti iktidarından da, Erdoğan’dan da kurtulmak kadar kolay bir şey yok..

Tıpkı 2002’de Ak Parti’nin yaptığı gibi..

Türkiye’de bir siyasi parti çıkacak halkın karşısına..

Türkiye’yi “daha iyi yöneteceği” konusunda güven verecek..

“Bu iktidardan daha iyi hizmetler vereceği” konusunda Türk halkını  ikna edecek..

Hepsi bu..

Bu kadar kolay(!) bir yolu seçmek yerine..

Niye sürekli bu ülkeye zarar verecek “krizler”den medet umuyorsunuz?

Bu ülkeye bu kadar mı düşmansınız?

Muhalefete ve yandaşı medyaya sesleniyorum;

“Halkı ikna edecek bir vizyonunuz, projeniz, ayakları yere basan vaadiniz yoksa..

Lütfen bu ülkeyi ateşe atmayın..

Bırakın Arınç ve Gökçek tartışmaya devam etsin..”

İçlerinden hangisi “paralel yapının kucağında” ise, bu ortaya nasıl olsa çıkacak..

İçlerinden hangisi milletin malını birilerine peşkeş çektiyse, o da ortaya çıkacak..

Milleti bu “boş işlerle” uğraştırmayın artık..

Dünya sürekli değişiyor..

Gidecek çok yolumuz, yapacak çok işimiz var..

Kafanızı bunlara yorun biraz..