Biz gazeteciler

Abone Ol

Birkaç yıl önce bazı gazeteci dostlarımla bir davet üzerine Mardin’e gittik.

Davetin sahibi Antalya’da uzun yıllar görev yapmış olan dönemin Mardin Emniyet Müdür Yardımcısı Akif Aktuğ’du.

Aktuğ müdürüm akşam yemeği için kentin en gözde mekanını seçmişti.

Tarihi ve otantik yapısı tek kelimeyle harikaydı.

Muhteşem manzara karşısında şaşkınlığımızı gizleyemedik.

Merakımızı gören işyeri sahibi bizlere mekanı gezdirmeye karar verdi. Mekanın özelliklerinden tek tek söz ederken, bir ara bana dönüp “Nereden geldiniz?” diye sordu.

Ben de “Antalya” deyince bir süre sessizlik oldu. Sonra “Antalya’da da bir işletmemiz var” deyince “Nerede” diye bu kez soruyu ben sordum. Adresi açıklarken biraz duraksadım ve sonrasında şöyle dedim: Mekanınızın kaçağı vardı sanırım. Şaşkınlıktan gözleri açılan mekan sahibi, “Yoksa o kaçak haberini siz mi yazdınız?” diyerek sert bir ses tonuyla çıkıştı. “Evet” cevabını alınca da “Şuanda misafirimsiniz. Elim kolum bağlı” dedi. Bu sözlerinin ne anlama geldiğini sanırım iyi biliyorsunuzdur.

Yukarıda anlattıklarımın tamamı doğru. Buna Antalya’dan birçok gazeteci dostum da şahit. Yıllar önce yaptığımız bir haber tam bin 200 kilometre uzaklıktaki Mardin’de karşıma çıktı. Eğer o akşam o mekanda Akif Aktuğ müdürümün misafiri olmasaydım belki de başıma kötü bir şey gelebilirdi. Nihayetinde yaptığımız bir haber yüzünden işletmecinin mekanının bir kısmı yıkılmıştı. Yani canı yanmıştı, o da can yakabilirdi.

Maalesef biz gazeteciler ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabiliyoruz. Yaptığımız her haber sonrası hedef haline geliyoruz. Yüzümüze gülen kişilerin bile en ufak bir haber sonrası küstüğüne şahit oluyoruz. Bazen bu tepkiler çok daha büyüyebiliyor. Hatta şiddete bile başvurulabiliniyor. Kimi zaman bu ölümle bile sonuçlanabiliyor. Maalesef bunun sayısız örnekleri de var.

Biz gazeteciler kamu hizmeti yapıyoruz. Kamu yararı olan olayları gündeme getirmekle görevliyiz. Bu bazen birilerini üzebilir. Biz bu yönüyle ilgilenmeyiz. Tabi gerçekleri yazdığımız sürece.

Bazen siz okurlarımız bize bilgi verip haber yapmamıza vesile oluyorsunuz. Baş ağrıtacak haberler olunca “Adımı yazma” diye başladığınız konuşmanıza “Siz gazetecisiniz yazarsınız” diyerek bitirirsiniz. Haklısınız haber değeri varsa ve olay da doğruysa elbette yazarız. Yazınca ne oluyor biliyor musunuz? Tabi ki yukarıda da ifade ettiğim gibi hedef tahtasına oturtuluyoruz.

Peki, “Bu haber riskli, yazmam” dediğimiz zaman tavrınızı hiç sorguladınız mı? Birçoğunuz bizi korkaklıkla, taraf olmakla suçluyor. Özetle yazarsak sizin için iyi karşı taraf için kötü, yazmasak sizin için kötü karşı taraf için iyi. Lütfen bizi anlayışla karşılayın. Biraz empati yapın. Yapın ki bizi de daha iyi anlayabilesiniz.