Bu yazı bana yakıştı mı..
Eylemcilerin kimi kızdı, kimi burun büktü..
Demediklerini de bırakmadılar tabii..
“Bey eylemden ne anlarmışım..”
“Ben Tayyip’in savunucusu imişim..”
“Ben Türkiye ve dünya gerçeklerinden bihabermişim..”
“Yazılarım bana hiç yakışmıyormuş..”
…
“Bana yakışan yazı nasıl olmalı” diye soruyorum, “Tayyip’i yerden yere vuran, istifa etmeye çağıran” yazılarmış bana yakışan..
Hani şu twitter ve facebook’ta fink atan, söylediklerine kendileri bile inanmayan, sadece Başbakan’ın “dik duruşu” nedeniyle istifa etmesi gerektiğini söyleyenler var ya..
İşte “onlar” gibi olmalıymışım..
Ben Ak Parti’li değilim, ama “doğrulara” da gözlerimi kapatamam..
Eğer söylediklerim ve yazdıklarım Tayyip’i savunuyor gibi geliyorsa, bu benim değil, beni ille de bir yere oturtma gayreti içinde olanların sorunu..
Birilerine yaranmak için, ne birinin yanında ne de birinin karşısında olmam..
Kaldı ki, Tayyipçi de olabilirim..
Tayyipçiler bu ülkenin vatandaşı değil mi?
Kendi fikrine saygı gösterilmesini istiyorsan, karşındakinin fikrine de saygı göstermek zorundasın..
Bunu yapamıyorsan demokrasiden, uygarlıktan, demokratik haklardan söz etmeyeceksin..
Kimseyi de “demokrat değil” diye suçlamayacaksın..
…
Tekrar soruyorum:
“Peki söyleyin, Tayyip niye istifa etsin?”
Demokrasilerde iktidarların gelişini de gidişini de “sandık” belirler..
Bir de..
İktidara oy vermiş, ama “keşke elim kırılsaydı da vermeseydim” diyenlerin isteğiyle olur..
Dikkat ediyorum, “istifa” isteyenlerin hemen hiçbiri Tayyip’e oy vermemiş..
Oy vermediğin birine “istifa et” deme hakkını nereden buluyorsun sen?
Kaldı ki..
Bırakın istifayı, adam her seçimde oyunu arttırarak iktidar olmuş..
Niye istifa etsin?
…
Öte yandan..
“Ben dünyadan bihaber biriymişim..”
Türkiye’de ülkenin huzurunu kaçıran olayları, olayların başlangıcını, nedenini, sürüş biçimini, tartışmaları, talepleri, uzlaşmaz tutumları biraz düşünün..
Şimdi bir de “tıpkı bizim gibi karmakarışık” duruma gelen Brezilya’ya bakın..
Brezilya’da da, “Dünya Kupası harcamaları ve hayat pahalılığı”nı bahane eden gençlerle güvenlik güçleri çarpışıyor..
11 kentte her yer yakılıp yıkılıyor..
Dikkat edin, olaylar, olayların içindeki “figüranlar” ve talepler hemen hemen bizimkiyle aynı..
İyi de..
Türkiye’de de Brezilya’da da işler gayet iyi giderken, ne oldu da birdenbire bu olaylar patlayıverdi?
Bastırılmış duygular mı harekete geçti?
Hayır sevgili dostlar..
“Toplum mimarları” böyle istedi..
İki ülkenin son bir-iki ay içinde yaşadığı çok önemli bir “ortak noktası” var..
İki ülke de IMF’ye dirsek çevirdi, iki ülke de IMF’ye borçlarını bitirdi, iki ülke de IMF’nin bütün baskılarına direndi..
Böylece, ABD’nin “dünyayı ele geçirme planı”na bu iki ülke “çomak soktu”..
Öte yandan..
İki AB ülkesinin gizli servisleri aracılığıyla Türkiye’de bu tür eylemler planladığı ve aşama aşama bu planları uygulamaya soktuğu belgeleriyle (sadece isimler yazılmadı, yetkililerde var) açıklandı..
Bunu hiç düşüneniniz var mı?
Beni “dünyadan bihaber olmakla suçlayan”lar, buna da bir kulp bulacaklardır..
Anlayın ki, o kişi ABD ve ekürisi AB’nin bir beslemesidir..
Beni de “AB ve ABD yanlısı” olmadığım için suçluyorlar zaten..
Ben onların ruhlarını biliyorum..
Vatan-millet, onlar için hiçbir şey ifade etmez..
Bir de gider Atatürk’ün adının arkasına saklanırlar..
“Bazıları” da buna kanar ve onları takip eder maalesef..
…
Bir de “duran adam”lı eylem var..
Hemen Antalya’dan da 40 kişilik bir grup ile Hukuk Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz ile 3 avukat buna destek verdi..
İstanbul’da bayrak ve Atatürk resminin karşısında 3 saat boyunca “duran” o adamın, eylemden önceki 3 gün boyunca Almanya Büyükelçiliği’nde bulunması size bir şey anlatmıyor mu?
Antalya’da buna destek verenlerden biri olan “Ökçesiz”in de AB hibeleriyle bir ilişikisi olabilir mi acaba?
Bunları da düşünün isterseniz..
…
Önceki akşam balkonda otururken bir komşum yoldan geçiyordu, selamlaştık..
Balkona doğru yaklaştı, “Abi, eylem alanından geliyorum” dedi ve önce gülmekten konuşamadı..
Kendine gelince başladı anlatmaya:
“Sanırım 20-30 kişiydiler..
‘Tayyip istifa’ diye bağırıyorlardı, ama yanlarında olduğum halde ben zor duyuyordum seslerini..
Birden içimden geldi ve ‘En büyük Fener, başka büyük yok’ diye bağırıverdim..
Bir anda bütün gözler bana çevrildi..
Çünkü, tek başına benim sesim, o kadar kişinin sesini bastırmıştı, anla yani..
Ters ters bakışlarını görünce, döndüm, şimdi de eve gidiyorum..
Tencere-tava, kuru gürültü..
Artık işin cılkı çıktı anlayacağın..
Haklı bir sebepleri olsa da eylemi hep beraber yapsak, o da yok..
Yazık, bu insanlar bu kadar cahil mi abi?”
Sadece gülümsedim, o da “iyi akşamlar” dedi ve gitti..
…
“Dünyadan bihaber Ali”nin söyleyecekleri bugünlük bu kadar..
Ne anlatmak istediğimi anlayamadıysanız, söyleyin daha açık yazayım..
Ve yazımı da bir soruyla bitireyim:
“Bu yazı bana yakıştı mı?”