Buyurun size bir CHP yazısı daha..

Abone Ol

Ama..
BİR.. CHP’lilerin dünkü “eleştirilerimi” her zamanki gibi yine kötüye kullandıkları ve benim de bunlara cevap vermem gerektiği için..
İKİ.. CHP’li bir aile içi şiddet sabıkalısını TBMM’ye gönderen CHP’li kadınlar, Antalyalı kadınları aile içi şiddet konusunda uyaracakları için..
Yeniden bir “CHP” yazısı yazmak zorunda kalıyorum..
Dileyen okur, bu yazıdan alacağını alır..
Ya da (tekrar ediyorum) eleştiriyi bir türlü hazmedemeyen CHP’liler, biraz daha hazımsızlık çeker..

Önce eleştiriler..

Dünkü yazdıklarımla ilgili gelen eleştirilerin hiçbirinde, “yazdıkların yanlış” diyen yok..
Ya ne var?
“Suçlamak” var..
Efendim, ben niye sürekli olarak CHP’yi eleştiriyormuşum da Ak Parti’yi eleştirmiyor muşum..
Hep söylüyorum, ben Ak Partili değilim, hatta hiçbir partili değilim..
Ama..
Niye CHP’yi eleştirip Ak Parti’yi eleştirmediğimle ilgili suçlamalara cevap verme gereği duymuyorum..
“Derici, sevdiği deriyi yerden yere vurur”muş..
Niye?
Tavını bulsun diye..
Ben de CHP’yi, “artık güçlü bir parti, güçlü bir muhalefet ve güçlü bir iktidar alternatifi olsun” diye eleştiriyorum..
Bunu anlayabilir misiniz?

Gelelim CHP’li kadınların “aile içi şiddet” konusunda, başka kadınları uyandırma girişimlerine..

Antalya'da CHP'li Mutlugül Tarım, Serap Yılmaz ve Fatma Hakikat, 1 ay boyunca Ermenek Mahallesi’nde ev ev dolaşıp, “kadına yönelik şiddeti” anlatacakmış..
Bu proje, eylül ayında Antalya'da düzenlenen CHP Parti Okulu'nda yoğun tartışmalar içinde oluşmuş..
Parti okulunda eğitim alan bu CHP'li 3 kadın, 'Kadınlarımızın gözleri mor yürekleri kor olmasın' adı verdikleri projelerini, Antalya'da 5 yıl önce eşinin 'harbi'yle tecavüz ettiği ve 9 Ekim günü tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Saniye Toptaş'a adamış..

Niyet de, davranış da, proje de çok güzel..
Ama..
Dolaştıkları evlerin birinde veya birkaçında, bu CHP’li bayanlara şöyle bir soru gelebilir:
“Yahu hanımlar, bizi kadına karşı şiddet konusunda uyarıyorsunuz tamam da, sizler son seçimde eşine şiddet uygulayıp çocuğunu düşürmesine neden olan ve bu nedenle mahkum olan bir adamı milletvekili seçip TBMM’ye göndermediniz mi?
Onu meclise gördermek demek, aile içi şiddete onay vermek değil midir?
Böyle bir şidddete onay veren sizler, şimdi bize ne anlatacaksınız?
Biz sizin samimiyetinize nasıl inanalım?”
Şunu merak ediyorum..
CHP’li bu üç kadın, böyle bir soruyla karşı karşıya gelirlerse, vatandaşa kendilerini nasıl savunacaklar acaba?
Atalarımız çok güzel söylemiş:
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz..”
Yani, kişi istediği kadar konuşsun (ya da benim gibi yazsın), önemli olan tutum ve davranışlarıdır, bu tutum ve davranışlarının sonucudur..
CHP’li kadınlar, önce önlerindeki bu pisliği temizlemeli, sonra Ermenek Mahallesi’ne gitmeliler diye düşünüyorum..
Yanlış mıyım?

CHP’liler yine bana kızacaklar biliyorum..
Ama, hem dünkü yazıma gelen yorumlara cevap vermek adına, hem de CHP’li kadınların dikkat çeken “şiddet” girişimlerine bir açıklık getirme adına bugün böyle bir yazı yazmak zorunda kaldım..
Sürç-i lisan ettimse affola..

NOT: Biliyorum ki, birçok CHP’li yine, “Ak Parti’de şiddet sabıkalısı yok mu” diyecek ve “özeleştiri yapmak” yerine başkalarını suçlamayı yeğleyecektir.. Olsun, alıştık artık..