CHP’de olan-bitenin özeti..
Ardından dün..
CHP Antalya İl Başkanlığı “Özer Ülken” imzasıyla bir mesaj geçti..
Mesajda..
Kendisine parti içinde “muhalif” olan kesime “çapulcular” falan dediğini unutmuş olsa gerek..
Mahalle delege seçimlerinin “çok demokratik” bir ortamda gerçekleştiğini ifade ediyor..
Demek ki..
Ülken’e göre; muhalefet edene “çapulcular” demek demokrasilerde “olağan” bir ifade tarzı..
Bu durumda..
İktidar partisi, muhalefet partileri için “çapulcular” derse, buna kızmaması gerekiyor..
Bir “sosyal demokrat” olarak, bunu kabullenmesem de..
Ülken’le CHP’nin bir “zihniyetini” daha böylece öğrenmiş olduk..
…
Şu “çok demokratik” bir ortamda gerçekleşen delege seçimlerine biraz göz atalım..
CHP’li “yönetim kademesi” kendilerini “demokrasiyi en iyi uygulayan parti” olarak tanımlarken, mahalle delege seçimlerini bunun bir göstergesi olarak sunuyor..
Bu delegeler, belde, ilçe ve il yönetimlerini belirleyecek..
Bu delegeler, büyük kurultay delegelerini belirleyecek..
Büyük kurultay delegeleri de partinin başkanını ve yönetimini belirleyecek..
…
Görünüşte her şey çok güzel..
En tabandan en tavana CHP’li bütün üyeler, önce partiyi sonra da ülkeyi yönetecek kişileri belirliyor..
Daha iyi bir “demokrasi gösterisi” olamazdı..
Ama..
Kazın ayağı hiç de öyle değil..
…
Seçimlerden öncesine bakalım..
CHP genel merkezi, “Türkiye çapında üye sayısını arttırabilmek için” bütün il ve ilçelere üye çalışması yapılacak TIR’lar gönderdi..
Bunlardan biri de –biliyorsunuz- Antalya’ya geldi, üye kaydı yaptı..
Ancak..
Antalya’da bir “Baykal” gerçeği vardı..
Baykal öyle delege seçimi falan takmayan biriydi..
Birilerini işaret eder, (seçim bile yapılsa) o işaret ettiği kişiler de delege olurdu..
Onlar delege olunca da, Baykal ne isterse o olurdu..
Buna alışmış bir Antalya il yönetimi, genel merkezin yaptırdığı üyeleri tanımadı..
İl Başkanı Özer Ülken, “bunlar CHP’li değil” dedi..
Ülken’e göre, CHP’li olmak “Baykal’ın emer eri” olmakla sınırlıydı..
…
Nitekim..
Uzun bir süre Antalya, genel merkezle Ülken’in (dolayısıyla Baykal’ın) çatışmasını izlemek zorunda kaldı..
Sonunda..
(Doğal olarak) Genel Merkez’in dediği oldu tabii..
Bunu bile “demokratik gösterge” olarak sunmaktan utanmadılar..
Ardından..
Bu defa, genel merkezin üye yaptığı insanları ekarte edebilmek için Özer Ülken ve Baykal ekibi büyük bir mücadele verdi..
Ekarte edebildiler mi, onu bilemem..
Zaten konumuz da o üyeler değil, CHP’nin bir “zihniyetini” ortaya koymak..
Nedir o?
Yaptıkları bütün kavgaları “demokratik bir gösterge” olarak ortaya koymak..
Oysa..
O kavgaların “demokrasi” ile değil, “çıkar” ile çok yakın bir ilgisi vardı..
Siyasi partilerde kavga “demokrasi” için değil, “çıkar” için yapılır..
…
Özetle..
Öyle “çok seslilik”miş, “farklı bakış açıları”ymış, hepsi fasa-fiso..
“Aristo mantığı” ile olaylara bakacak olursak..
Parti içi kavgalardan çıkan sonuç şudur:
“Demokrasi” eşittir “çıkar”dır..
CHP’de de olan-bitenin özeti budur..
Önümüzdeki kurultayda, bunu daha iyi göreceksiniz..