Özgür Özel’in, TBMM de kurulan “Süreç Komisyonuna” katılımla ilgili sözleri evlere şenlik…
Ne diyor Özel, “Bizim Komisyonda olmamızdan değil, olmamamızdan korkulmalı”
Yani diyor ki, bizim olduğumuz yerde yanlış kararlar alınamaz, her şey şeffaf olur, hiçbir şey gizli kapaklı olamaz…
Acaba öyle mi?
Şimdi tarihsel kırılmaların yaşandığı iki olay sonrası kurulan komisyonlardan Özel’e iki örnek vereceğim…
Hatırlarsanız 1998’de Susurluk’ta yaşanan bir kaza sonucu bürokrasi-mafya-güvenlik güçleri arasındaki kirli ilişkiler ağı ortaya dökülmüş, TBMM’de bir “Susurluk Komisyonu” kurulmuştu.
Komisyonda CHP adına, şimdilerde Özgür Özel’in yılmaz savaşçısı olan “Fikri Sağlar” vardı.
Komisyon aylarca çalıştı ve sonuçta genel-geçer bir açıklama ile olay kapatıldı…
Oysa yaşı 40’ın altındakilerin zor hatırlayacağı Susurluk Vakası bize arınmanın fırsatını vermişti…
Ey CHP, nerede Susurluk Komisyonunun sonuç raporu?
O komisyonda alınan kararlar ve yapılan görüşmelerin sonuçları eğer açıklanıp uygulansaydı bugünkü kirli ilişkilerden oldukça uzakta olurduk…
Neden hem Baykal hem Kılıçdaroğlu hem de Özel dönemlerinde bu raporlar yeniden gündeme getirilmedi?
Neden o dönemin kirli ilişkileri CHP tarafından kamuoyu ile paylaşılmadı?
Özellikle Fikri Sağlar’a bu konu sorulduğunda “Ben bütün kayıtları ve raporları Genel Başkanımız Deniz Baykal’a verdim…” diyerek kaçamak cevapladı.
Oysa milletvekili olarak kamuoyuna karşı sorumluluğu yok muydu?
Bugün mafya-siyaset-bürokrasi üçgeninin akıl almaz boyutlara ulaşmasının temelleri Susurluk Olayının içinde değil midir?
***
Gelelim bir başka tarihsel kırılmanın olayı sonrasında kurulan TBMM Komisyonuna…
15 Temmuz 2016 günü Türk Silahlı Kuvvetlerinin içinden bir grup tarafından iktidara karşı “askeri darbe” yapılmak istendi.
Darbe öncesi, olay sırası ve sonrası hakkında hala kamuoyunun vicdanının pek rahat olduğu söylenemez…
Çünkü içinde, hala tatmin edici cevapları olmayan yüzlerce soru taşıyor…
İşte hem bu olayın içeriğini hem de olaya karışanları, nedenleri ve sonuçlarını araştırmak için TBMM’de bir Araştırma Komisyonu kuruldu.
CHP’de bu Komisyonda yerini aldı…
İşin garibi, iktidar bu Komisyonun Başkanlığına darbe yaptığı iddia edilen gruba yakınlığı ile bilinen bir milletvekilini getirdi.
Ve bu Komisyon aylarca çalıştı, yüzlerce insanı dinledi, on binlerce belge topladı…
Komisyonun çalışmaları bitti ve sonuç raporu ne Komisyon üyelerine dağıtıldı ne kamuoyu bilgilendirildi…
Ve toplumun kafasındaki sorular askıda kaldı ve hala askıda…
CHP ne yaptı?
Sadece kendilerinin muhalefet şerhini açıkladı, rapora ve çalışmalara yönelik soruları cevaplayacak hiçbir açıklama yapmadı, ya da yapamadı…
***
Ve son olarak tarihsel bir başka kırılmadan söz edelim…
Terörsüz Türkiye Projesi kapsamında başlatılan süreç, PKK’nın kendisini feshetmesi, silahların gömülmesi olayının ardından TBMM’de (iç tüzüğe aykırı olsa da) bir Komisyon kuruldu.
Elbette her ne şekilde olursa olsun ülkemize trilyonlarca dolar, on binlerce can kaybettiren terörün bitirilmesi desteklenmeli ve destekliyorum…
Ancak bu süreç sadece DEM’li ve PKK’lı bazı siyasilerin özgürlüklerine kavuşması, Kürt Meselesinin kimi boyutlarının çözülmesi ile sınırlanmamalı, aynı zamanda devletin ve siyasetin “demokratik arınmasına” yol açmalıdır.
Ancak böyle bir sürece evrileceğimizi sanmıyorum.
Çünkü daha ilk Komisyon toplantısında MİT Başkanı, İçişleri ve Milli Savunma Bakanlarının Komisyonun kapalı toplantılarına katılarak bilgilendirmeleri(!) Komisyon çalışmalarını “güvenlik politikaları çerçevesi içine alınacağı” anlamına geleceğinden demokratik açılımlar konusunda umut verici olmamıştır.
Keza “Cumartesi Annelerinin temsilcilerinin Komisyonda konuşmalarının canlı yayında kesilmesi” yine güven verici olmayan bir başka örnektir…
Bu iki konuda DEM’in ve CHP’nin etkin bir tavır alması beklendi demokratik çevrelerde.
“Ancak heyhat… ne DEM’den ne CHP’den ve ne Tuncay Bakırhan’dan ne de Özgür Özel’den tık yok…”
Haa… Her ikisini de mazur görebiliriz(!)
Çünkü birinin Öcalan’ı, diğerinin de İmamoğlu’nu hapisten çıkarma gibi öncelikli işleri olduğundan bu konuya yeterince eğilememişlerdir muhtemelen…
Her şeye rağmen bu süreci izleyeceğiz ve sonuçlarını da göreceğiz…