Çocuk ruhlu bir adam


Geçmişi başarılarla dolu, mesleğini eline almış, herkesin takdirini toplayan bir adam düşünün. Bir o kadar toplum içinde sosyal iken yalnız. “Ben gözlemciyim sanırım Başak hanım diyordu. Arkadaşlarımla otururken keyif alsam da katılan değil izleyen oluyorum.”
Hep otorite ile büyümüştü. Ne gençliğinde ne çocukluğunda hatası yüzünden karşı karşıya  kalmadı ailesi ile. Çünkü hata yapma lüksü yoktu. Çokca kuralları ve garantici duyguları var. Asla başkasına zarar vermeyen, kendinden çok başkalarını düşünen bir profil çiziyordu. Yani aslında yaşamda vardı ama yaşamıyordu.
Özgür değildi bir kere. Kararlarının arkasında durduğunda ya küstahlık ile suçlanıyordu ya da saygısızlıkla. Haliyle bu duyguların perçinlemesi ile mesleğinde ciddi bir başarı kaygısıyla başvurdu bana. Bu şekilde kesişti yollarımız.
Önemli bir ayrıntı vardı; rüyalar. Meslektaşlarım bilir, kişiler duygularını ve kendilerini ifade edemediklerinde ve bununla ilgili sorun yaşadıklarında bu duygular farklı şekilde ortaya çıkar. Hastalık olabilir, öfke nöbetleri olabilir ya da rüyalarda.
“Bir rüyamı hatırlıyorum ama güleceğiniz kadar saçma ve komikti.”
En saçma rüyanın bile bir anlamı var şimdi fark edeceksiniz ne demek istediğimi.
“Rüyamda bir aslan vardı ve benden kardeşini dünyanın diğer ucundan getirmemi istiyordu, eğer getirirsem uyandıracakmış beni.”
İşte bu rüyada aslan babayı temsil ediyordu. Baba onun için kendini kanıtlaması gereken bir otoriteydi. Çünkü hem bir o kadar güçlü hem de bir o kadar her şeyden mutlu olmayan, memnun olmayan biriydi.
Şöyle tanımladı babasını; evet memnun olmuyor, belki de oluyor ama hiç belli etmiyor. Hata yapar özür dilemeyi bilmez. Hatasından sonra aylar geçer ve dönüp “yanlış yaptım ama yapacak bir şey yok oldu bir kere” der genelde. Böyle biri babam.
Haliyle anne babalarımız çok otorite olduğunda bizim düşüncelerimize saygı göstermek bir yana dursun, birkaç saniye dinlemediğinde biz kendimize olan inançlarımızı kaybediyoruz. Özgüven eksikliği, başarı kaygısı, gelecek kaygısı gibi birçok kaygı ile tek başımıza kalıyoruz.
Ne kadar zor değil mi kendi düşüncelerinizi birine açıklarken, bunların hakkınız olduğunu da savunmaya çalışmak…
Şimdi bu adamlar yola çıksınlar ve kendi kuralları için mücadele etsinler. Çünkü varolmak en büyük ihtiyaç.