Çok yakın tarihteki “derinlikler”

Abone Ol

Bizim toplumsal hafızamızın zayıf olduğu ve çok çabuk unuttuğumuzu bilmem söylememe gerek var mı?

Dün, 90’lı yılların aklıma takılan ve çoğunlukla unuttuğumuz “önemli olaylarını” şöyle bir sıraladım.

Bunların bugüne olan etkilerini düşündüm ve çeşitli sonuçlara ulaştım.

Bakalım bu olayları sizler okuyunca nasıl sonuçlara ulaşacaksınız.

1-1993 yılında üç önemli isim aramızdan ayrıldı. Bakan Adnan Kahveci ve Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis arkalarında soru işaretleri bırakan kazalarda, Cumhurbaşkanı Turgut Özal ise Çankaya Köşkü bahçesinde şüpheli bir kalp krizi sonucu öldüler.

Çok kısa bir süre içinde Türkiye, siyasi, askeri ve ekonomik dengelerini değiştirebilecek üç ismi kaybetti...

Yine 1991-1995 arası DYP-SHP Koalisyon Hükümeti döneminde tarihimizin en derin ekonomik çöküşü ile yine tarihimizin en yüksek sayıdaki, siyasi nitelikli faili meçhul cinayetlerini yaşadık…

2- 2 Temmuz 1993 günü yine demokrasi tarihimizin en çirkin, en vahşi, en kirli katliamı olan Madımak Katliamını yaşadık…

3- 1994 yılında Tansu Çiller Başbakanlığındaki Koalisyonda en büyük kriz DYP tarafından getirilen Terörle Mücadele Yasası ile ilgili düzenleme teklifiyle çıktı.

DYP’li sarışın, çağdaş(!) Başbakan, “laiklik karşıtı gösterilerin” terör suçu kapsamından çıkarılmasını önerdi ve bu öneri TBMM’den SHP’nin muhalefetine karşılık geçti.

4-1995 erken genel seçimlerinde Refah Partisi en fazla oyu alarak Meclis’e girdi.

Hükümet kurma çalışmaları devam ederken TÜSİAD, Refah Partisini dışlayabilmek için gazetelere ANAYOL yani, Doğru Yol ile ANAP arasında bir koalisyon kurulmasını talep eden ilanlar verdi.

1978 yılında Ecevit Hükümetinin uzaklaştırılması için gazetelere ilan veren TÜSİAD, yıllar sonra bir kez daha siyasete müdahale etti.

5- Mesut Yılmaz, 1995 yılında imzalanan Gümrük Birliği’ni, yaptığı bir konuşmada “İkinci bir Tanzimat Fermanı” olarak niteledi ve merkez sağ bir partinin lideri ilk defa AB-Türkiye ilişkilerinde “en sert tutumu” takınmış oldu...

Bu çıkışın aslında kendisinin ve merkez sağın ilkesel düşüncesi olmadığı, 28 Şubat’ın mimarlarının “ulusalcı” tercihi olduğu, bizzat Mesut Yılmaz tarafından itiraf edildi.

6- DSP, ANAP, MHP Koalisyon Hükümetinde, Anavatan Partisi’nden Yüksel Yalova ve MHP’den Enis Öksüz, Derviş ile anlaşamayarak bakanlıktan istifa etmek zorunda kaldılar.

Bunun nedeni ise, Yalova’nın özelleştirmeden, Öksüz’ün de Derviş’in “acil satılmalı” dediği Telekom’dan sorumlu bakan olmalarıydı.

Sonrasını zaten biliniyor; Kemal Derviş macerası ile KİT’lerin haraç-mezat satılması…

Sadece 6 maddede topladığım yakın tarihimizin bu önemli olaylarının “altını irdelediğimizde” karşımıza çıkan tablo gerçekten dehşet verici.

Siyasal cinayetler, laiklik anlayışı ile oynamalar, sermayenin aktif bir şekilde siyasete yön verme çabaları, ülke kaynaklarının yabancı tekellere peşkeş çekilmesi, ulusalcılığın bazı sermaye gruplarının ideolojisi olması vs vs…

Ve en önemlisi de emekçi halkın gırtlağının kesilmesinde hepsinin ortak hareket etmesi…

Bugünleri irdelerken, yakın tarihin bu olaylarına da bakmak gerektiğini düşünüyorum…