Davutoğlu.. AHİM.. Ve dini eğitim..

Abone Ol

Gazetecinin biri şunu sordu:

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması kararına ne diyeceksiniz?”

Davutoğlu şu cevabı verdi:

“Türkiye'de din kültürü ve ahlak bilgisi dersi bütün dinleri anlatacak şekilde veriliyor.. Bazı ülkelerde öğrenciler kiliselere götürülüyor ve uygulamalı din dersi hepsine veriliyor, belli okullarda hepsine veriliyor.. Şimdi bütün bu uygulamaları gözardı edip de Türkiye'de bunu bir dini baskı aracı gibi yansıtma çalışmalarını kabul etmemiz mümkün değil..”

Sözlerine şunu da ekledi:

“Hiçbir insana dini gerekçelere baskı uygulanmaz.. Nasıl ben Marksist değilsem ama Marksizmi bilmek iktisat okunurken bir zaruretse, bir atestin dahi belli bir vasatta din kültürü sahibi olması zarurettir..”

Başbakan Davutoğlu’nun bu söylediklerine, “olmaz öyle şey” diyecek bir akıl, bir mantık var mıdır sizce?

Varsa, “amacı” başkadır, tıpkı AB’nin AİHM’i gibi..

Avrupa’da sadece din değil, aklınıza gelecek bütün uygulamalar ve yasalar zorlayıcı ve zorunlu..

Ama, AİHM bunlara hiç ses çıkartmaz..

Türkiye’de kıvılcım çıksa, “yangın” kararı verir..

Dönelim konumuza..

Madem konuya “DİN”den girdik, devam edelim..

Bilenler biliyor..

Tanrı, din ve peygamber olguları insanlar varolduğundan bu yana, toplumları istedikleri gibi kullanmak isteyen erk tarafından hep kullanılmıştır, hala da kullanılmaya devam ediyor..

Hak din kitaplarının hemen hepsinde yazılı olan ve bütün insanların uyması istenen “en temel” şartlardan biri, “Tanrı ile kulun arasına kimse giremez, girmemelidir” buyruğudur..

Bu ne demektir?

Herkesin inancı kendinedir..

Gereğini yapıp yapmamakta da özgürdür..

Eğer bir hesabı varsa, bunu da bir başka insana değil, sadece Tanrı’ya verecektir..

Buna devletler de, devleti yönetenler de, diğer güç odakları da karışamaz, müdahale edemez, yönlendiremez, soramaz, cevap vermeye zorlanamaz..

Ama..

Bütün bunları yapabilmesi ve yaptıklarını savunabilmesi için, hatta “din tacirleri” tarafından kullanılmaması için “dinleri” çok iyi bilmesi gerekir..

Davutoğlu’nun dediği gibi, ateistler bile öğrenmelidir..

Bunu kamuoyuna açık ve doğru şekilde öğretecek tek kurum da “Milli Eğitim Bakanlığı”dır..

“Zorunlu” olması tartışılabilir..

Ama..

Zorunlu olmazsa insanlar din eğitimi konusunda “din tacirlerinin veya dini kullananların” insafına kalır..

Ki, bu durumda devlet, “vatandaşını gerektiği gibi korumamış” sayılır..

Bunun, “laik devlet anlayışı” ile hiçbir ilgisi yoktur..

Laik olsun ya da olmasın, insanın varolduğu her yerde “herkes istediğine inanır, inancının gereğini de istediği gibi yapar”..

Taa ki, bir başka insanın inancına, hak ve özgürlüğüne tecavüz edinceye kadar..

Baskı altında bırakılıyorsa, inancının gereğini rahatça yapamıyorsa, bunun adına dinen “günah”, hukuken de “suç” denir..

Her iki şekliyle de bunun cezası vardır..

Devletlerin görevi; insanları inançları konusunda rahat ettirmek, din eğitimini de doğru vermek, bu konuda yasal düzenlemeler yapmaktır..

Şunu unutmayın..

Özellikle “demokrasi” ile yönetilen ülkelerde “oy” uğruna ötekileştirmeler olur..

Kimi inandığı için, kimi de inanmadığı için, ama çoğunlukla da dinleri yeterince bilmedikleri için insanlar maalesef siyasetçilerin oyuncağı haline gelirler..

Kimi taraf, kendine dini kıstas alır, öyle iktidara gelmeye çalışır..

Kimi taraf, dini kıstas almayı “gericilik” olarak göstermeye çalışır, insanların inançlarıyla oynar, öyle iktidara gelmeye çalışır..

Sonuçta, “inanç” yine belirleyici bir unsur haline gelir..

İnanç, belirleyici bir unsur haline gelince de..

Yüzyıllardır olduğu gibi, milletin kafası karıştırılmaya çalışılır..

AİHM’in (dolayısıyla AB’nin) yaptığı gibi, devleti yönetenlerin vatandaşlarına “dini baskı kurmaya çalıştığı” imajı verilir..

Yani..

İnsanoğlu yine, toplumları yönetenlerin “oyuncağı” haline gelir..

Niye gelir?

Dinleri iyi öğrenmedikleri ve bilmedikleri için gelir..

Siz siz olun, kendiniz öğrenmediyseniz bile, “zorunlu olsun olmasın” çocuklarınızın dinleri iyi öğrenmelerini sağlayın..

Sağlayın ki..

Siyasetçilerin ve diğer dini kullanmaya çalışanların elinde “oyuncak” olmasınlar..

Düşünün bunu..