Davutoğlu ve Toroslar siyaseti

Toroslar dediğimiz vakit, Aydın-Muğla hattından başlayıp, Denizli’yi, Burdur’u, Isparta’yı, Konya’yı, Antalya’yı, Karaman’ı, Mersin’i, Adana’yı içine alan ve ortalama 1.500 kilometre uzunlukta bir alandan söz ediyoruz. Ve bu şehirlerde yaklaşık 12 milyon insan yaşıyor! Neredeyse bir ülke nüfusu ve coğrafyası!  Kuşkusuz buralarda başka sosyo-kültürel kökenden insanlarımız da yaşıyor, ancak nüfusun kahir ekseriyeti kendisini Yörük-Türkmen olarak tanımlıyor ve işin gerçeği de budur. Yörükler Anadolu’nun başka şehirlerinde de varlar, biliniyor, ama bu yazıda konumuz “Toros Türkmenleri” olduğu için merceği buraya tutuyoruz.

 

 “Milli” duygular çok yoğun!

Bu coğrafyanın en belirgin özelliği, kadim bir refleks olarak, devlete güvenmeme ve  devletten mümkün olduğunca uzak durma üzerinedir! “Koyun derisinden post, Osmanlı’dan dost olmaz” sözünün kaynağı bu dağlardır ve bu sözün geçerliliğine hâlâ inanılmaktadır. Yörük coğrafyası milli konularda çok hassas bir tutum takınmaktadır ve bunun bir sonucu olarak da, tek devlet, tek millet, tek bayrak gibi konularda son derece hassas davranmaktadır.  

 

Yörükler ve Kemal Paşa sevdası

Yörük-Türkmen coğrafyasında Mustafa Kemal Paşa’ya karşı muazzam bir sempati, sevgi ve saygı olduğu aşikârdır. Devlete, millete, bayrağa, dine ve Atatürk’e karşı söylenen en küçük bir olumsuz kelâm, yahut eleştiri, Toros coğrafyasında çok sert bir tepkiyle karşılaşmaktadır. Kuşkusuz Mustafa Kemal Paşa’nın soyunun da Oğuz Türkmenlerinden (Kızıl Oğuz boyu) geldiğine dair söylenen ve genel kabul gören bir yargı da, Yörüklerin Atatürk’e olan sevdasının bir başka gerekçesi olarak görülmelidir. Ama tüm bunlara rağmen, yine de, Yörük-Türkmen kültürünün devlette hep dışlandığı, hakir görüldüğü algısı, bu dönemde de yaygın bir şekilde konuşulmakta ve paylaşılmaktadır.

 

Davutoğlu’nun Yörük kimliği

Şu noktayı hiç tereddütsüz vurgulamak isterim ki, Taşkent’te bir köy evinde dünyaya gelmiş ve şimdi de başbakan olmuş bir çocuğun, 1.500 kilometrelik Toros coğrafyasında yankılanmaması imkansızdır. Bunu kendi çevremde çok net gözlemleyebiliyorum. “Nihayet bir Yörük devlete Başbakan oldu” şeklinde konuşmalara kendi sosyal ortamlarımızda  şimdiden tanık olmaya başladık bile.

 

AK Parti için avantaj yüksek

 “Ülkemiz parçalanıyor mu? Devletimiz çöküyor mu? Milletimiz dağılıyor mu?” şeklinde zaman zaman muhatap olduğumuz paranoyakça sorulara cevap vermek, artık Toros coğrafyasında her zamankinden daha kolay hale gelmiştir. Sayın Davutoğlu’nun başbakan olması, Ak Parti’den daha çok, bu ülke ve bu millet için tarihi bir şanstır. Kuşku yok ki tarihin en sıkışık, en kaotik dönemlerinden birisinde bu zor görev ona kısmet oldu, tam da 1914’ün yüzüncü yıldönümünde, Allah yardımcısı olsun.