Demokrasi bunun neresinde..
Adnan Menderes de, “bir Başbakan’ın yakasına yapışacak kadar özgürlüğün var evladım, daha nasıl bir özgürlük istiyorsun” dedi mi demedi mi?
“Böyle bir olay oldu” diyen de var, “olmadı” diyen de..
Ama..
Daha çok özgürlük ya da daha çok demokrasi istenirken..
Bir “ölçü” olması bakımından çarpıcı bir örnektir bu..
…
Dönelim günümüze..
Önceki gün KESK’in Ankara’da düzenlediği eylemi, haberlerde TV’den izlerken korktum..
Olayı bizzat yaşayanlar ne yaptı, ne hissetti, düşünmek bile istemiyorum..
KESK bu eylemi ne için yapmıştı?
“Daha demokratik bir eğitim sistemi” için..
…
BDP’nin etkinlikleri de, toplantıları da hep olaylı geçiyor..
Taşlar, patlayıcılar, biber gazları derken ölenler-yaralananlar oluyor hep..
BDP’liler bu eylemleri niye yapıyorlar?
“Daha çok demokrasi” için..
Daha çok demokrasi olursa, Türkiye için “milli” olan her şeyi bir kenara atmak için..
…
Şapkamızı önümüze alıp düşünelim..
Nedir demokrasi?
Halkın kendi kendini yönetmesi..
Bu nasıl olur?
Belli oranlarla seçtiği “vekiller” aracılığıyla..
Sivil Toplum Kuruluşları’nın uyarılarıyla..
Konferanslarla..
Yasal izin alınarak düzenlenen yürüyüş ya da gösterilerle..
Ve..
Seçim sandıklarıyla..
Bunların dışında yapılacak her şey “suç” kapsamına girer..
…
Dönün şimdi önceki gün yapılan KESK eylemine..
TBMM’de görüşülmekte olan “yeni eğitim sistemi” protesto edilecek, konuyla ilgili düşünceler ortaya konacaktı..
Gayet güzel..
Ama..
Yine demokrasilerde yapılacak şeyler “hukuk kuralları” ile belirlenen çerçeve içinde yapılmaz ise birileri buna elbette “dur” demek zorunda kalır..
Valilik, “bu yapacağınız gösteri yasalara aykırı” diyerek KESK’i uyarmış..
Buna rağmen gösteri düzenlenmiş..
Devlet, buna “hoşgörü” ile yaklaşmış, üstlerine gitmemiş ve eylemi izlemiş..
Sonra “bitirin” demiş..
KESK süre istemiş, o da verilmiş..
Ama..
İzinsiz eylem düzenlemeleri yetmemiş, verdikleri sözleri de tutmamışlar..
Sonra?
Taşlar, sopalar, biber gazları derken bir anda ortalık ana-baba gününe dönmüş..
Eylemin olduğu çevrede zarar görmeyen işyeri ve esnaf kalmamış..
“Demokratik hak” böyle mi kullanılır?
Niye dağılıp gitmek yerine hala TBMM’ye yürümeye kalkıyorsun?
Niye emirle hareket eden polisle çatışıyorsun?
Gidip Meclis’i işgal mi edeceksin?
…
KESK’in başkanı da üyeleri de şuna bir cevap versin istiyorum..
Protestonu yaptın, ne istediğini anlattın, bunu hükümete duyurdun..
Yani “amacına” ulaştın..
Geriye yapılacak bir tek şey kalıyor..
Seçimde oyunu buna göre kullanmak..
“Demokrasi”nin gereği bu değil midir?
Bir ülkede her isteyen her istediğini “kafasına göre” yapmaya kalkarsa, sonucun ne olacağını düşünebiliyor musunuz?
Haydi söyleyin..
Demokrasi bunun neresinde?