Deprem sonrası yaklaşım nasıl olmalı? (2)

Depremi yaşamış birinin anksiyete ya da panik atak krizine girdiğini nasıl anlarız?

Bunu depremi hiç yaşamamış birisinin anlaması öncelikle çok zordur, ancak anlatılanlara bakılarak hareket edilmesi ise mümkündür. 

Depremzedeler şunu söylerler “ya, sen benim yaşadığımı yaşadın mı?” Bunu söyleme nedenleri aslında çok basittir, duygularını başka birisinin yaşamadan anlamasının mümkün olmadığını bilir, çünkü o an inanılmaz bir korku kaygı ve stres vardır. İnsanlar deprem anında sadece kendisini değil birçok kişiyi de beraberinde düşünerek hareket etmek durumunda kalmıştır. Bu yüzden onları neyin tetikleyeceğini tahmin ederek bunları yorumlayabiliriz.

Anksiyete ve panik atak kişide travmaya neden olan unsurların nelerle birleştiğine göre değişiklik gösterir. 

Size göre standart olarak herkesin yapması gereken bir şey, onlar için artık hiç kimsenin yapmaması gereken bir şey haline dönmüş olabilir. Bu durum bizim için ne kadar normalse, onlar için o kadar anormaldir, yani şunu söylemek istiyorum; depremi yaşayan birisi için artık normal anormal olmuştur, anormal ise normal bir hale dönüşmüştür. Tırnak içine alarak söylenmesi gereken bir cümle söylüyorum: 'Herkesin normali, yaşadıklarıyla paraleldir.’

Depremi yaşayan kişiler kaygı seviyesini nasıl azaltabilir, onlara yaklaşım nasıl olmalıdır?

Depremi yaşayan kişilerin belirli bir süre yer ile temaslarını arttırmak gerekir. Çünkü korku, onlar için ne kadar yükseğe çıkarlarsa doğru orantılı bir şekilde artış gösterecektir. 

Onlara nasıl davranmamız gerektiğini en iyi onlardan öğrenebiliriz.

Duygularını sormak, ne istediğini anlamak “senin için ne yapabilirim” gibi cümlelerle yaklaşmak gerekir.  Özellikle depremde üst katlarda bulunan insanlar çevresindeki eşyaların sallandığını gördüğü için üzerine yıkılma korkusundan dolayı çok az eşyanın bulunduğu odalarda misafir edilmelidir.  Bu durum onları hem rahatlatacak, hem de onları anladığınız izleniminin var olduğunu gösterecektir. Unutmayın bu dönemde insanların en çok ihtiyacı olan duygu; anlaşılmaktır.

Afet bölgesinde olmayan ama yoğun deprem korkusu yaşayan kişilere tavsiyeleriniz nelerdir?

Afet bölgesinde olmayan ama orada yakını olan insanlarda da yoğun deprem korkusuyla karşılaşıyoruz. Çünkü kayıp duygusu yani birisine ulaşamama duygusu insanın tamir edebileceği ve direkt olarak ortadan kaldırabileceği bir duygu değildir. 

İnsan sahip olduğu tüm duyguları sonuna kadar kullanmayı tercih eder.

Yani ben üzgünsem dibine kadar üzgün, mutluysam dibine kadar mutlu olmayı isterim, dolayısıyla bu korkuyu ve kaygıyı yaşayan insanlar da genellikle afet bölgesinde tanıdığı birisi bulunduğundan dolayı bu durumu yaşamaktadır. Ancak, yayılan görseller yayınlanan haberler vb. unsurlardan dolayı bu kişilerde klostrofobi adını verdiğimiz kapalı alan korkusu ortaya çıkar. Buna ek olarak Seismophobia adını verdiğimiz deprem korkusu veya deprem fobisi olarak Türkçeye çevirdiğimiz bu tanım da insanlarda görülebilmekte.

Seismophobia nedir?

Seismophobia, kişinin olasılık dahilinde bulunan deprem riskleri nedeniyle kendisi ve sevdikleri için yaşadığı korkuya ve bu korkunun kişinin hayatını olumsuz yönde etkilenmesine verilen isimdir. 

Söylediğimiz ya da vereceğimiz örnekler genellikle sıradan karşılanabilir. Ancak depreme hazır olmadığını hisseden insan deprem korkusu yaşar. Kişi sadece kendisinin değil oturduğu binanın da hazır olmadığını hissettiği zaman bu korkuyu yaşar. Deprem çantası hazırlamak bir noktada insanın kaygısını azaltacaktır.  Deprem alarmı veren uygulamalar, rahatlatıcı müzik dinleme, esneme çalışmaları bu kaygının ortadan kalkması için kısmen yardımcı olacaktır. 

Son olarak önemi sebebiyle tekrar belirtmem gerekir ki; insanı kaygılandıran şey gelecekte tahmin edemediği, sonucunun ne olduğunu bilemediği ve hangi önlemleri alırsa alsın sonucunun değişmeyeceğini hissettiği durumlardır.