Devletin engelli vatandaşla mücadelesi: %60 ‘altın oran’

En büyük engel, sevgisizliktir. Devletin vatandaşı sevmemesi ise “engel değil özürdür.” Bu duruma ”Devletin özrü” amiyane tabirini kullanarak, engelli vatandaşlarımızın yüreğine su serpmek, yerinde olacaktır diye düşünüyorum.

Engelli vatandaşlarımız, hayata dair tüm engelleri aşmışken, maalesef devletin engeliyle karşılaşıyorlar. Peki devlete sorarsak, durum tam tersi “engelli, özürlü vatandaşımızın yanındayız.” Lafa gelince yanınızdayız denilirken iş çözüm ve icraata gelince, acaba neredeyiz? Tabii ki son yıllarda engelli vatandaşlarımız için birçok adım atıldı, fakat bunlar yeterli değil.

Engel sevgide mi?  İnsanda mı? Devlette mi? Özür aslında içimizde. Birbirine değer vermeyende. Karda, zararda. Bulunduğu yeri bilmeyen yöneticide. Güya hakları eksik verip devleti düşünende. Engelliden esirgeyip, “devlet” diyende. Aslında hayatın kendisi engel. İnsanın insan olana engeli. Peki ya, nerede bu devletin şefkatli kolları?

TÜİK verilerine göre, 5 milyon engelli vatandaşımız var ülkemizde. Çalışma hayatında iş bulabilen, bu nüfusun yaklaşık beşte biri kadar. Geri kalan işsiz ve çalışamayan durumdakiler. Devletin engelliye yönelik istihdam politikası, kota tekniğine dayanmakta. Ülkemizde kamu kurumlarının çalıştırmak zorunda olduğu engelli kontenjan oranı, yüzde 3’tür. Halen de bu kadronun yüzde 22’si açık durumdadır. Özel sektörde, engelli birey çalıştırma yükümlülüğü olan kurumlarda kota açığı da 20 binin üzerindedir. Dünyada engelli kotası ise, birçok ülkenin kamu kurumlarında yüzde 5 ve üzerindedir.

Çalışanların durumu bu iken, bir de bu insanların emeklilik durumlarına bakalım. Ülkemizde engelli ve malül olanların, emekliliği de haliyle sıkıntılı. Her ne kadar SGK, engellilerin emeklilik şartlarını hafifletmiş olsa da, kişilerin sağlık raporu alması, raporların puanlanması ve oranı konusu, gerçekten can sıkıcı bir durum.

Malülen emeklilikte, 10 yıllık sigortalılık süresi (bakıma muhtaçsanız 5 yıl sigortalılık süresi) içerisinde, en az 5 yıl yani 1800 gün prim ödeme gün sayısı ve meslekte kazanma gücünün %60’nın kaybedilmiş olması şartı aranmakta. Tedaviniz sonunda devlet hastanesinden aldığınız %80 rapor, emeklilik müracaatında geçerli sayılmaz. Tekrar hastaneye sevk edilirsiniz ve muhtemelen sağlık kurulu %60 ve altında bir rapor oranı çıkarır. SGK’nın aradığı  oran ise %60’lık, tabiri caizse “altın oran”dır. “Ölmüş insanın yüzde 40 canlı oranı” ya da raporu da diyebiliriz.

Engelli emeklilikte ise, en az 15 yıl içerisinde 3600 prim gün sayısı ve işe ilk giriş tarihinize göre emeklilik yaşınız ve gün sayınız değişir. Rapor oranınızda en az %40 olmalıdır. Buna da SGK’nın“gümüş oranı” diyebiliriz. Vergi indirimi, yöntemi ile, daha kolay emekli olabilirsiniz.

Hasta, adı üstünde, hasta. Ey devlet. Ey insanlık. Bu insan hasta. Raporu, %59 olan vatandaş gördüm. İnanır mısınız “Rabbim, şafi isminle şifa ver” diyeceği yerde, “İnşallah hastalığım bir puan daha ilerler” diye dua ediyordu.  Hala bu insanın çalışmasını bekliyorsun, ey bürokrasi. Bu nasıl bir iştir? Kişinin yaşı gelmiş 58’e kim iş verecek. Devlet bu kişiye iş versin, çalışsın o zaman. Fakat, devletin de işe alım için kriterleri var, maalesef o da mümkün değil. Ne olacak bu vasıfsız, prim günü eksik, hasta olanların hali. Ey kurulda görev yapan, ey bu yasayı düzenlemeyenler, duyun vatandaşın sesini.

Farklı bir durum da vatandaşın, sosyal güvenlik sözleşmemiz olan Almanya’dan aldığı % 60 ve üzeri rapor ise, burada malulen emeklilik için geçerli değil. Yurtdışından alınan rapor yüzde 80 de olsa burada kendisine muhtemelen %60’ın altında bir rapor çıkacaktır. Avrupa’da psikiyatrik ve nörolojik olarak hastalığın kabul görmesi ve kişinin çalışmak istememesi gibi durumlar ve topluma kazandırılma sürecinde, verimsizlik ve kalite düşüklüğü nedeniyle, kişilerin bir an önce malulen emekliliği öngörülüyor.

Tabii ki, engelli ve bakıma muhtaçlara devletin yaptığı sosyal yardımlar var artık. Fakat bunlar yetersiz sosyal yardım olmaktan ileriye gitmemekte.

Yurtdışından verilen sağlık raporları Türkiye’de geçersiz. Birkaç ay öncesine kadar, yurtdışında boşanmalar da geçersizdi. Yurtdışında boşananlar Türkiye’de, tanınma tenfiz davası açarak boşanabiliyorken, bu durum kaldırıldı ve yurtdışı boşanmalar tanındı. Sıra şimdi, yurtdışından alınan, sosyal güvenlik sözleşmemiz olan ülkelerin, sağlık raporlarının ülkemizde tanınmasında.

Devlet hastanelerinin verdiği raporlar ve emeklilik için sağlık kurullarının verdiği raporların puanlama sistemi, artık standart hale getirilsin. Emeklilikte bu çifte standart ve kurum menfaati, yanlış puanlama sistemi, kaldırılsın istiyor vatandaş. Bence, kişinin hastalığının yanında, %60 altın oranı tamamlayabilmesi için, artı 20-30 puan seviyesinde, bu kişi piyasa şartlarında çalışabilir mi? çalışma işgücü var mı, ya da yok mu? gibi yeni bir sistem getirilsin. İşkur uzmanları da, bu durumun tespiti için, sağlık kurulunda yer alsınlar. Engelsiz yüreklere, sevgilerimle.

 

Sevdiğim sözler

“Her gelen sevmez, hiçbir seven gitmez, unutma.”

Nazım Hikmet


Kamil ÇANKAYA

Sosyal Güvenlik Uzmanı