Dijital hafıza ve unutulma hakkı

Bana geçmişten bir anıyı hatırlatmak isteyen olduğunda, şaka yollu bir şekilde akşam ne yediğimi bile hatırlayamayacak kadar balık hafızalı olduğumu söylerim. Gerçekten de, çoğu insanın aksine hafızamı etkili kullanma konusunda yetersiz kaldığımın farkında olduğum için akıllı cihaz ve uygulamalardan yoğun bir destek alıyorum. O yüzden, düşünerek kafa yormak yerine geçen yılın ilk haftası nerede hangi toplantıya katıldığımı cep telefonumdan ya da yedekleme yaptığım bulut hesaplarımdan kolaylıkla öğrenebilirim.

Telefonuma hangi gün, kimlerle, nerede sosyalleştiğimi kaydetmesem de, başta Facebook olmak üzere belli başlı sosyal ağlar sayesinde geçtiğimiz yıllarda sosyal medyada hangi gün neler paylaştığımızı ve ne gibi hatıralarımız olduğunu da hatırlama şansına sahibiz. Dijital hafıza olarak adlandırılan bu durum aslında en masum ve eğlenceli veri madenciliği örneklerinden sayılabilir.

Oysa ki, başta Google olmak üzere dijital dünyanın önemli isimlerinin sahip olduğu ve geriye dönük her türlü online hareketlerimizin takip edilebildiği devasa veri ambarları sayesinde oluşan dijital hafıza tehlikeli bir karanlık güce dönüşebilme kapasitesine sahip. 

O yüzden de Fransa’nın önderliğinde AB’nin üç yıl kadar önce Google ve diğer arama motorlarına kendi vatandaşlarına İnternet arama sonuçlarında unutulma hakkı tanınmasına yönelik baskısı oldukça önem arz ediyor. Unutulma hakkı diye adlandırılan bu kavram, adından da anlaşıldığı üzere, bir bireyin İnternet’te isminin yer aldığı paylaşımların herhangi bir sebepten dolayı kendi isteği ile diğer insanlar tarafından görüntülenmesinin engellenmesi hakkı olarak ifade edilebilir. Unutulması istenilen online içerik, bireyin adının karıştığı bir adli vakaya ait İnternet haberleri ya da o kişinin herhangi bir sosyal ağdaki çılgınca bir fotoğrafı olabileceği gibi, o kişi ile aynı isimde bir başkasına ait olup yanlış anlaşılmaya sebep olabilecek herhangi bir paylaşım bile olabilir.

Sebebi her ne olursa olsun, bir insanın günümüzde ya da gelecekte kariyerine, özel hayatına ya da prestijine olumsuz etkisi olabilecek her türlü içeriğe İnternet’te erişimin engellenmesi unutulma hakkı kapsamında değerlendiriliyor. Bu bağlamda Google ve Bing gibi arama motorları gönülsüz olarak da olsa AB vatandaşları için unutulma hakkı başvurularını işleme alıyor. Ancak, Google’ın yayınladığı şeffaflık raporlarına bakılırsa bir milyonun üzerinde talep gelmesine rağmen bunun yarısı bile şirket tarafından olumlu olarak değerlendirilmemiş.

Bunun sebebi ise, Fransız mahkemelerinin geçtiğimiz yıl bu hakkın AB dışı ülkelerin vatandaşlarına da uygulanması kararının Google tarafından kabul edilmemiş olmasından kaynaklanıyor. Google, insanların bilgilenme hakkının evrenselliğini ve bu karar ile ortaya çıkabilecek kargaşayı bahane ederek ret gerekçesini özetlese de, gerçekte bu konuda uluslararası hukukta alınması gereken önemli kararlar olduğu da biliniyor.

Örneğin, bir pedofil ya da seri katilin geçmişi toplumdan gizlenmeli midir? Ya da arama motorları tarafından filtrelenen sonuçlar ile bu bilgilere sadece erişim engeli konulması yeterli midir? Çünkü, bu bilgileri İnternet’te paylaşan gazete vb. siteler kendi sayfalarından içeriği kaldırmadığı ya da diğer sitelere bu içeriği paylaşma yasağı getirilmediği sürece arama motorlarının filtreleme sistemleri yetersiz kalacaktır.

Benzeri sorular elbette farklı çıkar grupları tarafından farklı argümanları temel alarak farklı şekillerde cevaplandırılabilir. Önemli olan ise ortak bir payda etrafında buluşup unutulma hakkının temellerini uluslararası hukuk çerçevesinde çizebilmek. Tüm bunlar gerçekleştirilene kadar bir süre daha online itibarımız konusunda kaygılanmaya devam etmek zorunda kalacağımızı söyleyebiliriz. Mesele oldukça derin, ilerleyen haftalarda bu konuya devam etmek istiyorum.

Sevgiyle kalın...