Dikkat.. Sapla saman birbirine karışıyor..

Abone Ol

Gazeteci olarak bu gelişmeyle ilgili görüşlerinizi ortaya koyuyorsunuz..
Görüşleriniz eğer “muhalefet”in işine gelmiyor-hoşuna gitmiyorsa, sizi hemen “öteki tarafa” koyup “YANLI” olmakla suçluyorlar..
Görüşleriniz eğer “muhalefet”in hoşuna giderse, siz “en iyi, en tarafsız, en harika” biri oluveriyorsunuz..
Şu anda Türkiye’deki “genel muhalefet zihniyeti” maalesef böyle..

Aynı mantıkla devam edelim..
İktidar-muhalefet, hoca-hacı, çalışan-çalıştıran-öğrenci-öğretmen, işli-işsiz herkese şunu söylemek istiyorum..
Sapla-samanı birbirine karıştırır ve bunu da devamlı hale getirirseniz..
Bir süre sonra sap saman, saman da sap olarak kabul görmeye başlar..
Bunun vereceği zararları aklıma bile getirmek istemiyorum..

Buna “somut” örnekle açıklık getireyim..
Dün Antalya’da yayınlanan bir yerel gazetenin manşet haberi şöyleydi:
“İŞTE AKP ADALETİ! Ankara’da Ethem Sarısülük’ü öldüren polisin serbest bırakılması kamu vicdanını yaralarken, Antalya’da gösterilere katılan 2 lise öğrencisi ise 11 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak..”
İnanın bana, haberi okurken dehşete düştüm..
Bir haberin bu şekilde verilmesi, gazeteciliğe sürülen kapkara bir lekedir..
Eğer bir gazete, birinin tutuklanmasına veya salıverilmesine, ceza almasına ya da beraat etmesine karar veren yerin “YARGI” olduğunu bilmiyor, işin içine “YÜRÜTMEYİ” karıştırıyorsa..
Ben “vatandaşlara” ne diyebilirim, neyi nasıl anlatabilirim, hadi söyleyin..

Aslında bu karıştırmayı sadece Antalya’daki bu yerel gazete yapmıyor..
Türkiye’nin genelinde yayınlanan birçok gazete aynı yolu izliyor..
Daha vahimi var..
Muhalefet partilerinin genel başkanları ve milletvekilleri ile onların arka bahçesi durumuna gelmiş STK yöneticileri de konuşmalarında “aynı şekilde” yargıyla yürütmeyi birbirine karıştırıp, bundan “siyasi rant” elde etmeye çalışıyor..

Hem “demokratik bir HUKUK devleti”ne inanacak ve bunu sık sık vatandaşa deklere edeceksiniz..
Hem bir haksızlığa uğradığınızda “YARGI”ya sığınacak ve “adalete güveniyorum” diyeceksiniz..
Hem de “yargı ile yürütmeyi” birbirine karıştırıp, ikisini birden itibarsızlaştırmaya çalışacaksınız..
Bu nasıl bir kafadır, bu nasıl bir muhalefet anlayışıdır, anlayan beri gelsin..
Bu durumda ne olur, biliyor musunuz?
“Bir gün herkese lazım olabilir” diye düşündüğümüz “YARGI” hırpalanır, büyük yara alır..
Ve..
Yürütme yargı, yargı yürütme gibi algılanmaya başlar..
İşte o zaman “demokrasi”nin taa içine edilmiş olur..
Tehlikeyi görebiliyor musunuz?

Hadi, siyasetçiyi bir yere kadar anlıyorum..
O “koltuk ihtirası”nın esiri olmuş, bu esaret de gözünü kör ederek bunları söyletiyor diyelim..
Peki, gazetecilere ne oluyor?
Toplumu aydınlatmakla, uyarmakla, doğru bilgi vermekle yükümlü olan gazetecilere ne oluyor?
Bir taraf, “yürütmenin yandaş medyası var” diye suçlarken, onlar da bir muhalefetin “yandaş medyası” olabilmek için mi uğraşıyor?
“2 lise öğrencisinin 11 yılla yargılanmasının nedeninin, çantalarında bulunan taş ve molotof kokteyleri olduğunu, bunun da yasalara göre suç olduğunu, bu çocukların da yasayı çiğnediği için yargılanacaklarını niye başlığına, alt başlığına veya spotuna çıkarmıyor da, ‘kışkırtıcılık’ yapıyorsun?”
Haydi bunları yazmadın diyelim, yargının işini niye yürütmeye yüklüyorsun?
Polisin salıverilmesi veya alacağı cezayı da yine yargı belirliyor, bunu niye böyle yansıtmıyorsun?
Yürütme, “polisi bırakma, en ağır cezayı ver, o iki lise öğrencisi de daha çocuk sayılır onları serbest bırak” dese..
Bu defa da “bakın, yürütme yargının işine nasıl karışıyor, görüyor musunuz” demeyecek misin?
Böyle gazetecilik mi olur?

Bu söylediklerim, bu toplumu bölenlerin oyunlarından sadece bir tanesi..
Ben bu Cumhuriyet’i seviyorum..
Ve birbiriyle kaynaşan, hoşgörü ve huzur içinde yaşayan bir millet olmak istiyorum..
Lütfen, bu tür oyunlara gelip, birbirinizi ötekileştirmeyin..
Bunu yapan gazetecilere de, siyasetçilere de (okumayarak, gazeteyi almayarak, dinlemeyerek, oy vermeyerek) gereken dersi en ağır bir biçimde verin..
Sizin ve yakınlarınızın geleceği için yapın bunu..