Dini inancın bir ölçüsü var mı..
Soğuksu Mahallesi ile Korkuteli’nin Kayabaşı köyünde, kendisini Türkiye İstatistik Kurumu elemanı olarak tanıtan bazı kişiler, vatandaşa “DİN”le ilgili sorular yöneltiyor(muş)..
Ve şu soruları soruyorlar(mış):
“Hangi dine inanıyorsunuz?
Hangi mezhebe göre amel ediyorsunuz?
Kendinizi ne kadar dindar hissediyorsunuz?”
…
Hep “mış’lı muş’lu söylüyorum, çünkü böyle bir araştırma olduğunu sadece CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar söylüyor..
Başka duyan bilen yok..
Acar, bu iddiaları bir de “soru önergesi” haline getirip, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevaplandırmasını istiyor..
…
Önce şunu söyleyeyim..
Ben devlet tarafından böyle bir araştırmanın yapıldığını pek sanmıyorum..
Ama..
Gürkut Acar’ı da eskiden beri tanırım, gerçek olmayan bir şeyi gerçekmiş gibi kabul etmemeye özen gösterir..
Sanırım, birileri yanlış bilgi verip, toplumun hassas olduğu bir konuda hükümet aleyhine olabilecek bir girişimde Acar’ı kullanıyor..
…
Bilenler biliyor..
Tanrı, din ve peygamber olguları insanlar neredeyse varolduğundan bu yana, toplumları istedikleri gibi kullanmak isteyen erk tarafından hep kullanılmıştır, hala da kullanılmaya devam ediyor..
Hak din kitaplarının hemen hepsinde yazılı olan ve bütün insanların uyması istenen “en temel” şartlardan biri, “Tanrı ile kulun arasına kimse giremez, girmemelidir” buyruğudur..
Bu ne demektir?
Herkesin inancı kendinedir..
Gereğini yapıp yapmamakta da özgürdür..
Eğer bir hesabı varsa, bunu da bir başka insana değil, sadece Tanrı’ya verecektir..
Buna devletler de, devleti yönetenlerler de, diğer güç odakları da karışamaz, müdahale edemez, yönlendiremez, soramaz, cevap vermeye zorlanamaz..
…
Bunun, (Gürkut Acar’ın önergesinde olduğu gibi) “laik devlet anlayışı” ile hiçbir ilgisi yoktur..
Laik olsun ya da olmasın, insanın varolduğu her yerde “herkes istediğine inanır, inancının gereğini de istediği gibi yapar”..
Taa ki, bir başka insanın inancına, hak ve özgürlüğüne tecavüz edinceye kadar..
Baskı altında bırakılıyorsa, inancının gereğini rahatça yapamıyorsa, bunun adına dinen “günah”, hukuken de “suç” denir..
Her iki şekliyle de bunun cezası vardır..
Devletlerin görevi; insanları inançları konusunda rahat ettirmek, bu konuda yasal düzenlemeler yapmaktır..
…
Şunu unutmayın..
Özellikle “demokrasi” ile yönetilen ülkelerde “oy” uğruna ötekileştirmeler olur..
Kimi inandığı için, kimi de inanmadığı için, ama çoğunlukla da dinleri yeterince bilmedikleri için insanlar maalesef siyasetçilerin oyuncağı haline gelirler..
Kimi taraf, kendine dini kıstas alır, öyle iktidara gelmeye çalışır..
Kimi taraf, dini kıstas almayı “gericilik” olarak göstermeye çalışır, insanların inançlarıyla oynar, öyle iktidara gelmeye çalışır..
Sonuçta, “inanç” yine belirleyici bir unsur haline gelir..
İnanç, belirleyici bir unsur haline gelince de..
Gürkut Acar’ın yaptığı gibi “soru önergeleri”yle milletin kafası karıştırılmaya çalışılır..
Devleti yönetenlerin, insanlara “dini baskı kurmaya çalıştığı” imajı verilir..
Yani..
İnsanoğlu yine, toplumları yönetenlerin “oyuncağı” haline gelir..
Niye gelir?
Dinleri iyi öğrenmedikleri ve bilmedikleri için gelir..
Acar’ın (eğer iddiası doğruysa)sözkonusu ettiği mahalle ve köyde insanlar dinlerini iyi öğrenmiş olsalardı, kapısına gelip de inançlarıyla ilgili soru sorunları “işin yokmu kardeşim senin, sana ne” der gönderirlerdi..
Acar’a da “soru önergesi” yapacak konu kalmazdı..
…
Siz siz olun, kendiniz öğrenmediyseniz bile, çocuklarınızın dinleri iyi öğrenmelerini sağlayın..
Sağlayın ki..
Siyasetçilerin ve diğer dini kullanmaya çalışanların elinde “oyuncak” olmasınlar..
Benden söylemesi..