Süper Lig’in 35’inci haftasında Kayserispor’a konuk olan Antalyaspor, sahadan 3-1’lik mağlubiyetle ayrıldı ve sezonun dış saha kabusuna bir yenisini daha ekledi. Kayserispor iç sahada son yedi maçını kazanmış, moral ve motivasyon anlamında oldukça güçlü bir rakipti. Ancak ne olursa olsun, bu kadar silik ve dirençsiz bir oyun Antalyaspor’a yakışmadı. Maçın başından itibaren oyun kontrolünü rakibe bırakan, savunmada bireysel hatalar yapan, hücumda ise neredeyse hiç tehdit yaratamayan bir takım izledik. Bu görüntü yeni değil, sezon boyunca dış sahadaki her maçta benzer bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Antalyaspor ne yazık ki deplasmana çıktığında kimliğini yitiriyor. İç sahada baskılı, istekli ve organize bir takım varken; dışarıda pasif, kırılgan ve dağınık bir yapı sergileniyor. Bu kadar keskin bir fark, sadece atmosferle açıklanamaz; bu teknik ve zihinsel bir çöküştür.
Sayılar konuşuyor
Sezon boyunca oynanan 17 deplasman maçında sadece iki galibiyet alabilen Antalyaspor, bu zaferleri Alanyaspor ve Hatayspor karşısında elde etti. Yani biri çoktan ligden düşmüş, diğeri ise düşmeme mücadelesi veren iki rakip. Ligin güçlü takımlarına karşı dış sahada bırakın galibiyeti, dirençli bir futbol bile gösteremedik. Genel istatistiklere bakıldığında ise tablo daha da vahim: deplasmanda 9 puan, maç başına 0.63 puan ortalaması, gol atma ortalaması 1.05, gol yeme ortalaması 2.19 ve beklenen gol yeme (xGA) değeri 2.94. Bu kadar açık verilmiş bir savunma yapısıyla dışarıdan puan çıkarmak zaten mucize olurdu. İç sahada yüzde 63 galibiyet oranına sahip bir takımın dış sahada yüzde 13'e düşmesi futbolun doğasında olan küçük farklardan değil, yapısal bir problemin sonucudur. Rakiplere çok kolay pozisyon veriyor, maçın temposunu asla biz belirleyemiyoruz ve çoğu zaman skor anlamında geri düştüğümüzde oyun anlamında da tamamen çöküyoruz.
Belözoğlu aynaya baktı ama…
Teknik direktör Emre Belözoğlu, maç sonrası yaptığı açıklamalarda deplasman performansına yönelik hayal kırıklığını açıkça dile getirdi. “Bu sezon deplasman performansımız, bizim adımıza çok büyük bir hayal kırıklığı oldu” cümlesi oldukça net. Fakat bu cümlenin altını doldurmak gerekiyor. Çünkü teknik direktörün esas görevi, bu hayal kırıklığını erkenden fark edip çözüm üretebilmek. Belözoğlu hafta boyunca alandan adama savunma sistemine çalıştıklarını, özellikle alan paylaşımı üzerine yoğunlaştıklarını söylese de, sahada bu çalışmanın neredeyse hiçbir karşılığı yoktu. Kendisi de itiraf ediyor: “Sadece iki-üç pozisyonda sistemin izlerini görebildim.” Bu açıklama yalnızca oyunculara değil, teknik heyete de yöneltilmiş bir eleştiri olmalı. Çünkü sahaya çıkan 11 futbolcu, teknik ekibin planını anlayamamış ya da uygulayamamışsa, burada sistemin anlatımında ya da seçilen taktik modelde ciddi sorunlar var demektir. İlk golde yaşanan pozisyon hatasının tamamen kendi hataları olduğunu söylemesi, dürüst bir tavır olabilir ama aynı zamanda teknik açıdan büyük bir zaafın altını çizer.
Hakem gölgesi bu kez yetmez
Belözoğlu’nun Arda Kardeşler’e yönelik sert çıkışı da maçın ardından gündem yarattı. “Arda Kardeşler çok ama çok kötü bir hakem” demesi, maçtaki kararlar üzerinden haklı öfkelere işaret etse de, Antalyaspor’un dış sahada yaşadığı genel problemi perdelememeli. Çünkü bu takım deplasmanda yalnızca iki galibiyet aldı ve o galibiyetler de ligde kalmakta zorlanan takımlara karşı geldi. Galatasaray’dan 4, Fenerbahçe’den 3, Sivasspor’dan 2, Kayserispor’dan 3 gol yedikten sonra hakemi konuşmak sadece günü kurtarır. Asıl mesele, bu takımın dış sahada oyunu kontrol edememesi, skora tepki verememesi ve fiziksel olarak direnç koyamamasıdır. Deplasmanda her maç aynı görüntü: İlk yarıda kopuyoruz, ikinci yarıda ise ne fizik gücümüz ne de oyunu çevirecek sistemimiz kalıyor. Bu yapı sezon sonuna geldiğimizde takımın potansiyelini ciddi anlamda sınırladı. 43 puan, daha yukarılar için yetersiz kalıyor çünkü dış saha performansı yerle bir. Şimdi önümüzde üç maç kaldı, iç sahada toparlanıp sezonu onurlu bir şekilde bitirebiliriz. Ama bu deplasman travması çözülmeden yeni sezonda hangi hedefi koyarsak koyalım, o hedef sadece kağıt üzerinde kalır.